Zirvesi bu olan lig yarım cent bile etmez!

“Eğer şampiyonluğun biri sahibi, diğeri adayı iki büyük takımın maçındaki futbol kalitesi bu ise; bu lig, değil yarım milyar dolar, yarım cent bile etmez! Ayıptır, yazıktır, günahtır… Evimizden işimizden eşimizden çaldığımız vakti, ya tribüne gidip ya da ekran başına geçip bu rezilliği seyretmek için harcamak tam bir aptallık olsa gerek!”

Türkiye Süper Ligi’nin naklen yayın hakkı için yarım milyar dolar para ödeyecek olan yayıncı kuruluşun Katarlı sahibine ücretsiz bir danışmanlık yapayım. “Dolandırıldım” diye mahkemeye başvursun, parasını geri istesin… Eğer şampiyonluğun biri sahibi, diğeri adayı, iki büyük takımın maçındaki futbol kalitesi bu ise; bu lig, değil yarım milyar dolar, yarım cent bile etmez!

31. DAKİKADA ATILAN İLK ŞUT

Ayıptır, yazıktır, günahtır… Evimizden, işimizden, eşimizden çaldığımız vakti, ya tribüne gidip ya da ekran başına geçip bu rezilliği seyretmek için harcamak tam bir aptallık olsa gerek… Bu lig ‘süper’miş öyle mi? Ne külahım dinler ne de sakalım! Tarih boyunca en iyi maçlar, G.Saray-Beşiktaş maçları olurdu. Bir de dünkü utanç tablosuna bakın… G.Saray, kaleye giden ilk şutunu ve hatta ilk şutunu 31. dakikada yapacak başka hiçbir şeyi olmadığını gören Podolski’nin saçma sapan vuruşuyla buldu. Beşiktaş daha mı iyiydi? Asla… Onların da Muslera’ya giden ilk şutu ceza alanının epey dışında dürtülmüş bir topla 42. dakikada geldi. Varın gerisini siz düşünün…

GÜNEŞ’İN BÜYÜK MAÇ KORKUSU

Şenol Güneş, her zaman olduğu gibi büyük maç korkusuyla ve puan farkının da verdiği avantajla ‘gol yemeyelim’e bağlamıştı maçı… G.Saray’da ise yeni teknik direktör İgor Tudor her şeyi düşünmüştü de golü nasıl atacağı soruna yanıt aramayı unutmuştu. Fikirler bu olunca gol de G.Saray’ın her zaman yediği gibi bir duran toptan geldi… Sonrasında aynı tas aynı hamam bir futbol… G.Saray’ın gol olması imkansız baskısı… Tudor, Beşiktaş’ı nasıl durdururum, nasıl topu rakip sahaya taşırım diye belli ki uzun uzun düşünmüş. Ama bir şeyi düşünmemiş. ‘Nasıl gol atarım’ diye düşünmemiş. O yüzden de G.Saray, rakip alana götürdüğü topları köşelerde ezmekten başka bir şey yapamadı. Eğer orta yapacak olsaydı. Ortada kimse yoktu. Bu kafadan ötürü, ilk şut 31. dakikada geldi…

BEŞİKTAŞ ŞANS GOLÜYLE KAZANDI

Bu maçın geçmiş maçlarında tek farkı G.Saray’ın dizilim ve taktik olarak bir fikrinin olmasıydı. Bu fikir doğru muydu, değil miydi? Bu ayrıca tartışılır ama en azından sahada bir diziliş ve oyun mantığı görünüyordu. 3-6-1 diyebileceğimiz diziliş Beşiktaş’ın klas ayaklarının hücumda sürklase olmasına yetti de arttı. Gökhan Gönül, sıfır oynadı. Quaresma, sonuç vermeyen şık hareketlerden başka bir şey yapamadı. Babel, ezildi gitti. Talisca, sahada görünmedi bile… Özyakup, epeydir olmadığı gibi dün de yoktu. Yani normalde sabahtan akşama kadar 0-0 bitecek maç, duran toptan gelen şansa bir golle Beşiktaş’ın galibiyetiyle noktalandı ki; onda da Bruma’nın barajdaki hatalı hareketi golü getirdi.

TOLGA’YA SAATİMİ BİLE KURDURMAM!

G.Saray’da Sinan Gümüş’ün maç kadrosuna alınmaması dışında çok anormal bir şey yoktu. Diyeceksiniz ki, Sinan Gümüş zaten ilk 11’de değil. Evet haklısınız. Ama Sinan Gümüş, G.Saray’ın elindeki bir büyük yetenek. Ben ısrarla bu çocukta ısrar edilmesini gerektiğini söylüyorum. Futboldan biraz anlayan herkes de benimle hem fikirdedir diye düşünüyorum. Kadroda olmayanı bırakıp kadroda olanlara dönersek… Rodrigues oyuna daha erken alınmalıydı. Selçuk çıktığında ki kırmızı kart görmesin diye çıkarıldığını düşünüyorum. Yerine girmeyecek tek oyuncu; Tolga Ciğerci’ydi. Basiretsiz yönetim, bu çocuğa 2 milyon Euro veriyor diye bu çocuk iyi futbolcu olmaz. Ne pas yapmayı biliyor ne de sahada durmayı. Bulduğumuz ender gol pozisyonunda yaptığı ise hepinizin malumu. Tolga Ciğerci, G.Saray’da oyun falan kuramaz. Hatta ben saatimi bile kurdurmam kendisine. Keşke oraya De Jong’u çekselerdi belki biraz daha iyi olabilirdi.

BÖYLE LİGE BÖYLE HAKEM!

Bir iki laf da hakem için edelim. Son derece basiretsiz ve kötü bir yönetim gösterdi. İlk kez bir penaltının verilip sonra da hakemin kıvırarak verdiği penaltıyı auta çevirdiğini gördüm. Oysa buz gibi penaltıydı. 12. dakikada bu penaltı verilse maçın seyri bambaşka olabilirdi. Belki Beşiktaş, 7 kişiyle yaptığı savunmadan vazgeçip farklı kazanabilir, belki G.Saray üzerine gelen Beşiktaş’ta açıklar bulup farkı artırabilirdi. Bilinmez. Ama sonuç olarak bilinen tek gerçek hakemin berbat bir hakem olduğu ve maçın sonuna doğru Quaresma’ya yapılan penaltıyı da veremediğidir. Futbolun kalitesinin bu kadar düşük olmasında hakem faktörünün rolü büyüktür. Ama işin özü; kel başa şimşir tarak olmaz. Böyle lige böyle hakem yakışır.

Erişilebilirlik Araçları