Aziz Yıldırım F.Bahçe’den gitmez

“Aziz Yıldırım’ın bazı söylediklerinde çok çok haklı tarafları var. Ama şunu da söyleyeyim, bunlarda haklı olması Aziz Yıldırım’ın kulübünü iyi yönettiği anlamına gelmiyor. İstiyor ki, kızdırsınlar da 10 sene daha gitmesin. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’den gitmez.”

– Aziz Yıldırım’ın basın toplantısını izlediniz. Söyledikleri ile ilgili yorumlarınızı alabilir miyiz?

– Aziz Yıldırım’ın söylediklerinin pek çoğuna ben de katılıyorum. Medyayla ilgili, TV programları ile ilgili çok doğru tespitleri var. Kendi kulübünün iç meselelerini bilmem, o onların özel meselesi ama bazı söylediklerinde çok çok haklı tarafları var. Ama şunu da söyleyeyim, bunlarda haklı olması Aziz Yıldırım’ın kulübünü iyi yönettiği anlamına gelmiyor.

 

G.SARAY’DAKİ BAŞKANLARI DEĞİŞTİRME GÜCÜ F.BAHÇE’DE YOK

– Yıldırım, konuşmasının bir bölümünde tribünlerden ve taraftarlardan gelen eleştirilere karşılık “Beni kızdırırsanız 10 sene daha gitmem” ifadesini kullandı. Bu konuda ne yorum yapacaksınız?

– İstiyor ki, kızdırsınlar da 10 sene daha gitmesin. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’den gitmez. Bakın size bir şey söyleyeyim. Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi gördükçe, bugün tel tel dökülen Galatasaray’ın niye her şeye rağmen pek çok açıdan Fenerbahçe’nin önünde olduğunu anlıyorum. Çünkü Galatasaray, başkanlarını değiştirme gücüne sahip. Fenerbahçe’de bu güç yok. Bu yüzden Galatasaray, Fenerbahçe’nin tüm imkânlarına ve müthiş taraftarına rağmen daha güçlü bir kulüp. Demokrasisi işliyor. Tek adam rejimleri, tek adama bağımlık üzerine kurulu rejimler ve sistemler asla başarılı olamaz.

 

TRİBÜNLERİ HİÇ KİMSE BAĞIRTAMAZ

– En çok konuşulan bölüm Ersun Yanal konusu oldu. Çok ağır eleştirilerde bulundu. Maç sırasında ‘Ersun Yanal’ diye tezahürat yapanların yönlendirildiğini belirtti. Ancak taraftarın çoğunluğu Yanal’ı istiyor. Siz ne diyeceksiniz? Sizce Ersun Yanal olayı neden bu kadar kızdırıyor? Aykut Kocaman’a da kapıların kapalı olduğu belli.

– Fenerbahçe dinamiklerini bilmem. Tribünlerin yönlendirildiği iddialarını bilemem. Bunlar bana yabancı konular. Bizim tribünlerde de yani Galatasaray tribünlerinde de bana çok sövüldüğü zamanlar oldu. Umursadım mı? Asla. Nedenini biliyordum, gülüp geçtim. Takım beklenilen başarıyı sağlayamazsa taraftar ister. Ersun Yanal der, o der, bu der. Bunların ilacı başarıdır. Yönetim başarılı ise, takımların sonuçları başarılı ise hiç kimse tribünleri bağırtamaz. Aykut Kocaman ve Ersun Yanal’a kapılarının kapalı olması ise onların bileceği iş. Ersun Yanal’ın Lig TV’deki değerlendirmelerini, teknik analizlerini beğeniyor ve faydalanıyorum. Diğer taraflarını bilemem.

 

PİERO’YU YORUMLAYANLARDA NESNELLİK YOK

– Geçen hafta derbi vardı. O maçtan sonra Piero yine tartışıldı. Serdar Ali Çelikler’in de bu konuda çok ses getiren bir yazısı vardı. Kısacası “Piero’ya inanmayıp bu konuda yorum yapan Fenerbahçe düşmanı yorumculara mı inanacağız?” şeklinde. Siz ne diyorsunuz? Yayıncı kuruluş diyelim ki Piero ile oynadı. Ne kazanır, ne elde edebilir ki?

– Bana laf sokuşturuyorsunuz anladığım kadarıyla. ‘Piero’ya inanmayan benim’ diye açık açık yazdım. Zaten Şansal Büyüka da son programında bana yanıt verdi. Yayıncı kuruluş ne kazanır, ne kaybeder bilmem. Ama gördüğümü bilirim. Galatasaray maçındaki ofsayt pozisyonu tam benim locamın önünde oldu. Üstelik de ben pozisyona bayrağı kaldıran hakemden daha yakındım. Olmadığını biliyorum. Piero rezilliğine gelince. Lig TV’deki saz heyeti Piero’yu istediği gibi kullanıyor. Ne diyorlar Podolski için “Ayağı geride ama omzu ileride.” Sonra başka bir pozisyona geçiyorlar. Orada da adamın ayağı geride ama eli ilerde. Orada ayağı baz alıyorlar ama Podolski’de omzu. İşlerine nasıl gelirse. Aynı program içinde, üç ayrı Piero uygulamasında üç ayrı yorum yapıyorlar. Hepiniz bunu yeseniz ben yemem. “Acaba Serdar da Şansal Abisiyle arası iyi olduğu için mi böyle diyor?” diye de Serdar’ı görünce soracağım. Evet, benim önümdeydi ve ben Piero’dan daha çok kendi gözüme güveniyorum. Çünkü Piero’yu yorumlayanlarda nesnellik yok.

 

LİSECİLİĞİ ENGELLEMEK FARZDIR

“Lisemiz ayrıdır, onunla gurur duyarız ama kulüple karıştırmayız.Bakın rakip camialar da sürekli bir eğitim kurumu oluşturma peşindeama biz 150 sene öndeyiz onlardan. Lisenin değerini bilelim ama‘Liseciliği’ engellemek farzdır. Lise değil, liyakat önemlidir.”

– G.Saray’da pazar günü yürüyüş vardı. Liselilere öfke kartopuna benzemeye başladı. Bir liseli olarak bu konuya siz ne dersiniz?

– Liselilere öfke denilen şeye gıcık olmaya başladım. Ne demekmiş liselilere öfke. Bu yönetime en çok ve en sert muhalefeti ben yapıyorum. 25 yıldır “Lisecilik” diye yapılan, aslında beş para etmeyecek adamların, liseli olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan kişilerin karşısındayım. Ama Galatasaray Lisesi mezunuyum, yani ‘Liseli’yim. Konunun lise ile ne alakası var. Ali Dürüst de liseli, Mehmet Cansun da, ben de! Bizim “Lisecilik” yaptığımızı gördünüz mü? Kötü yönetici isterse Galatasaray Lisesi’nden, isterse Princeton’dan, isterse Stanford’dan mezun olsun kötüdür. İyi yönetici ise isterse Şişli Motor Meslek’ten mezun olsun iyidir. Birtakım işe yaramaz adamların, liselilik arkasına saklanıp Galatasaray’da söz sahibi olmaya çalışmasına ben taraftarlardan daha çok kızıyorum. Örnek mi? Mesela Dursun Özbek. Galatasaray Lisesi mezunu olmasa Galatasaray Spor Kulübü’ne başkan olabilir miydi? Asla.

 

‘AKLI BAŞINDA OLANIN HİÇBİRİ LİSECİ DEĞİLDİR’

Veya Abdurrahim Albayrak, ezkaza Galatasaray Lisesi mezunu olsa şimdi gönüllerdeki başkan adayıydı. Ya da şöyle sorayım, ikisi de liseli olmasa kim başkan seçilirdi? Abdurrahim Albayrak mı, Dursun Özbek mi? Galatasaray Lisesi mezunu, aklı başında Galatasaray Spor Kulübü üyelerinin hiçbiri liseci değildir. Lisemiz ayrıdır, onunla gurur duyarız ama kulüple karıştırmayız. Şunu da ekleyeyim. Son dönemlerin başkanlarına bakalım. Ali Uras liseli değil, Ali Tanrıyar liseli, Alp Yalman liseli değil, Faruk Süren liseli değil, Mehmet Casun liseli, Özhan Canaydın liseli ve liseci, Adnan Polat liseli değil, Ünal Aysal liseli, Duygun Yarsuvat liseli, Dursun Özbek liseli. Yani hep liseli oluyor diye bir şey de yok. Lise önemlidir. Bakın rakip camialar da sürekli bir eğitim kurumu oluşturma peşinde ama biz 150 sene öndeyiz onlardan. Lisenin değerini bilelim ama ‘Liseciliği’ engellemek farzdır. Lise değil, liyakat önemlidir.

 

ÖZBEK SEÇİME GİTMELİ

– Sizce G.Saray’da seçim olmalı mı? Dursun Başkan seçime gitmeli mi? Giderse kim başkan olur ya da aday var mı?

– Bu yaz başında seçime gitmekten başka çaresi yok. Gitmezse götürürler seçime. Onu da yapmazsa sokağa çıkamayacak hale gelir. Kim olur bilmem. En olmadık zaman, Ünal Aysal bırakıp kaçtığı zaman Duygun Yarsuvat gibi bir adam çıkıp başarılı oldu. Yine biri bulunur. Buluruz birini. Dursun Özbek cebinden 7 milyon dolar para vermiş. 150 milyona da kefil olmuş. Hepimiz yöneticilik zamanlarımızda kefil olduk. Galatasaray hepimizin toplamından güçlüdür. Kimsenin parası kalmaz Galatasaray’da, Dursun Özbek merak etmesin. Bir lüks daire parasını Galatasaray’a verdi diye G.Saray’ı babasının malı zannetmeye hakkı yok.

 

EN BÜYÜK FAKTÖR ŞENOL GÜNEŞ

– Artık Beşiktaş’ın şampiyon olduğu ve buradan şampiyonluğu vermeyeceği konuşuluyor. Sizin yorumunuz nedir?

– Bu işler son haftaya kadar belli olmaz diyorum ben hala.

– Beşiktaş’ı bu sene başarıya götüren en önemli faktör nedir?

– İyi hoca, genç bir takım, iyi bir yönetim. Sezon başı yaptığımız röportajlara bakın. Ne diyorum, Şenol Güneş’in takımda yeni yıldız oyuncular yaratacağını, Beşiktaş’ın takım haline geleceğini anlattım hep. Ama şunu da unutmayın. Slaven Bilic’in hakkını yemeyin. Çok iyi bir miras bıraktı.

 

OBRADOVİC VE ATAMAN EFSANE

– Biraz basketbol sormak istiyorum. Türkiye’de bir Obradovic ve Ergin Ataman efsanesi var. Ve bu iki koç hep futbol takımlarına örnek gösteriliyor. Yorumunuz nedir?

– Avrupa basketbolunun en iyi üç koçunun üçü de Türkiye Basketbol Ligi’nde. Biri Fenerbahçe’nin, biri Galatasaray’ın, biri de Efes’in başında. Bunların yanına isterseniz Darüşşafaka’nın koçunu da ekleyebilirsiniz. Bunların hepsi iyi spor adamları. Obradovic elbette kariyer itibarıyla zaten efsane bir adam ama bana göre Ergin Ataman da efsane ve çok büyük bir Galatasaraylı. Geçen gün Ergin’e şöyle bir mesaj attım: “Sevgili Ergin, zor günlerde tek mutluluk kaynağımızsın. Galatasaray için yaptığın fedakârlıkları hepimiz görüyoruz. Minnettarız.” Kendi seviyesinde bir teknik adamın alacağı ücretin yarısından daha az bir paraya Galatasaray’da çalışıyor. Buna çalışmak değil, hizmet etmek denir aslında. Rakiplerinin yarısından az bir bütçeye sahip ve onlarla kafa kafaya oynuyor. Geçenlerde önemli bir oyuncusu satıldı Ergin’in. Dedim “Niye izin verdin?” Şöyle yanıtladı: “Ne yapalım? Sürekli ‘Tasarruf tasarruf’ deniliyor. Ben de itiraz etmedim. Bu adamı satarak 600 bin dolar tasarruf ettik. Onun yerine sezon sonuna kadar 200 bin dolarlık bir oyuncu alırım. 400 bin dolar kulüpte kalır.” İşte bu yüzden bu adamlar efsane oluyor.

Erişilebilirlik Araçları