Abilerinin izinden giden küçük İskandinav

Uzakdoğulu patronların, Avrupa’nın otomobil endüstrisine bu kadar iyi geleceğini kim tahmin edebilirdi? Muhtemelen hiç kimse. Ama kimi Hintli, kimi Çinli yeni patronlar, şanlı geçmişlerini bugünlere taşımakta zorluk çeken pek çok Avrupalı markaya hayat öpücüğü oldu ve herhalde bunun en net görüldüğü yerlerden biri Volvo.

Otomobilde sağlamlığın, kalitenin simgesi, endüstriyi bilenler için yenilikçiliğin önemli adreslerinden biri olan Volvo, geçen milenyumun sonundan bu yana ciddi biçimde can çekişiyordu. Ülkenin bir başka üreticisi Saab havlu atmış, İsveç bayrağını otomobilde taşımak Volvo’nun üzerine kalmıştı ve Volvo’da bunu yapacak derman yokken Çinli Geely’nin markayı satın almasıyla birlikte Volvo, müthiş bir atılım yaptı. Geely sermayeyi getirince, Volvo uçuşa geçti. Büyük sedanların ve heybetli, çok şık stationwagonların üreticisi Volvo, dünyayı saran SUV çılgınlığına 2000’lerin başında boyun eğmek zorunda kaldı. Daha önce bence hâlâ şahane bir otomobil ve benim en sevdiğim Volvo olan Cross Country ile 4×4 pazarında var olan Volvo, 2002’de XC 90 ile SUV pazarına dalarken, ilginç bir tavır da sergilemiş ve 2 litrelik motorlardan turbo teknolojisi ile çok yüksek güçler elde eden marka, uzun bir aradan sonra ilk kez V8’leri XC 90 kaputunun altına koymuştu. Ardından yine çok şık XC 60’la orta boy SUV alanına da el attı Volvo. Ancak yeni XC 90 için uzun süre beklemek zorunda kaldı Volvo müşterileri. Ama beklediklerine değen bir araçla karşılaştılar. Volvo’nun koyduğu yeni tasarım konseptinin zirve noktasıydı yeni XC 90 ve kendisini takip edecek tüm Volvo’lara da ilham verecekti.

Nitekim bunu yeni XC 60 takip etti. Volvo SUV segmentinde o kadar başarılı olmuştu ki, markanın sattığı araçların hemen hemen yarısı artık bu segmentteydi. Ve tabii yakın zamana kadar Almanların hâkimiyetinde olan kompakt SUV pazarı için yine XC 90’ın tasarım ayak izlerinden giden XC 40’ı piyasa çıkarmaması düşünülemezdi İsveçli markanın. XC 40’ın dezavantajlı olarak nitenebilecek tek tarafı fiyatı. Önden çekişli modeller biraz daha ucuz olsa da 4 çekerler iyice yüksek fiyatlara çıkıyor. 1.5 litre benzinli model 191 bin TL’den başlıyor. 2 litrelik R dizayn 4×4’te ise 332 bin TL’yi buluyor. Hele hele döviz kurlarının uçuşa geçtiği bu dönemde, bu fiyatları da arar hale gelebiliriz.

İÇ MEKÂNINDA MİNİMALİZM HÂKİM

İskandinav minimalist anlayışın hâkim olduğu iç mekânda, siyah ile narçiçeği halı ve kapı içi keçe kaplamaların müthiş bir görüntü verdiğini itiraf edeyim. Bunun dışında her şey ağabeylerle aynı gibi. Neredeyse bir Tesla’yı andıran ortadaki ekran artık Volvo’ların alameti farikası oldu ama bu ekranın biraz daha gelişmesi gerekiyor sanki. Hoşuma gitmeyen bir başka unsur ise dashboard’un önünden kapılara uzanan pötikareli metal detaylar. XC 40’ın içinde barındırdığı teknoloji gayet iyi. Her türlü sürüş asistanı mevcut. Fakat yine de iç mekân biraz fazla maskülen gibi. Fazla sert…

8 İLERİ ŞANZIMANI, 2 LİTRELİK DİZEL MOTORU KADAR İYİ

1990’lara şahane motorlarla damgsını vuran Volvo, şimdilerde ilginç bir biçimde aynı motor blokundan çok farklı motorlar yapıyor. 2 litrelik motorun dizel ve benzinli versiyonları var ve bunlar 150 ile 320 beygir arasında güçler üretiyor. Bunların dışında bir de 1.5 litrelik bir benzinli motor var. Bize gelen XC 40’ta da 2 litrelik bir dizel motor vardı. 190 beygirlik motor, XC 40 için son derece yeterli bir güç merkezi olmuş. 100 km’de 9 litre civarında bir tüketim vardı. Ancak makul bir sürüşle bunun 6-7 litreler civarında kalacağını zannediyorum. Sürekli 4 tekerden çekişli otomobili, gücü tekerleklere 8 ileri otomatik şanzımanla aktarıyor ki şanzıman da motor kadar iyi. XC 40’ta dikkatimi çeken ise diğer modellerde var olan ve elmas gibi bir butonla kontrol edilen sürüş tipi kontrolünün bu araçta olmaması oldu. Bir eksiklik mi? Bence değil.

TASARIMI ÖZGÜN BİR KİŞİLİK KAZANDIRMIŞ

Volvo Türkiye’nin yolladığı gıcır gıcır XC 40’ı gördüğüm zaman, aklımdan geçen şu oldu: Yeni tasarım çizgisi bu otomobile çok uymuş. Proporsiyonlar cuk oturmuş ve değişik bir tarzda yapılmış D sütunu bu yeni SUV’a farklı bir kişilik katmış. Öyle ki, su sayede XC 40, XC 90’ın sıcak suda yıkandığı için çekmiş kardeşi gibi görünmekten kurtularak apayrı bir kişilik kazanmış. XC 40’ın dizaynı için 10 üzerinden 9 vermek hiç de abartı olmaz.

Erişilebilirlik Araçları