Hibrit motorlu Kia Niro hayli iddialı Bu melezi sevdim

Ben “Bu hibrit denilen teknolojide niye ısrar ediliyor anlamıyorum. Hibritten cacık olmaz” dedikçe özellikle Uzakdoğulu üreticilerden hibrit üzerine hibrit çıkıyor piyasaya. Çok açık söylüyorum, bugüne kadar farklı marka ve modellerde onlarca hibrit otomobili denedim. Porsche Panamera’nın hibriti dışında “İşte budur” dediğim bir hibrit araca rastlamadım. Akülerle bir iki kilometreden fazla gidemeyen, hızla boşalan akülerini çok yavaş dolduran, şehir içinde patlamalı motoru devreye sokmayayım diye uğraşmama rağmen ha babam de babam patlamalı motoru devreye alan hibritlerde bir şey bulabildiğimi söylemek çok zor.

Ama bunca üretici bunu yapmaya devam ettiklerine göre ya benden daha fazla şey biliyorlar, ki bu çok muhtemel, ya da ezberlerini bozamıyorlar, girmişler bir yola çıkamıyorlar. Zaman kimin haklı olduğunu gösterecek. Bu arada hibrit aslında Türkçe’de karşılığı olan bir kelime. Bildiğiniz “melez” demek.

YAKIŞIKLI BİR OTOMOBİL

Hem elektrikli hem de patlamalı motora sahip olduğu için bu araçlara “melez” diyorlar.

Uygun görürseniz ben de bundan sonra melez diyeyim. Evet ben hibrit aleyhine tavrımı ortaya koydukça, üreticilerden denemem için sürekli hibritler gelip duruyor. Son olarak da KIA’nın “Melez”i Niro’yu yollamışlar. Şunu baştan söyleyeyim, ben KIA’nın ürettiği araçları çok beğeniyorum. Hem iç ve dış tasarım hem de iç mekân kalitesi olarak fiyatlarının çok ötesinde bir araç sunuyorlar. Şimdiye kadar içine binip de “Bu ne ya!” dediğim bir KIA olmadı.

Pek çok Avrupa otomobilinden daha özenli görünümleri var. Bu hafta denemem için gönderilen KIA‘nın melezi Niro da bu durumdan müstesna değil. Niro, dış görünüm itibarıyla oldukça yakışıklı bir otomobil.

Markanın bir diğer modeli olan Sportage’i fazlasıyla andırsa da, ondan biraz daha küçük, biraz daha derli toplu. Daha minyon bir ön ızgaraya, daha ince bir C sütununa, farklı stop lambalarına sahip. Ama yine de çok benziyor.

Niro’nun çok ciddi bir görünümü var. Çatık kaşlara benzeyen farlar, hafifçe açılmış ince dudaklı ve sinirli bir ağız gibi ön ızgara bende böyle bir izlenim uyandırıyor. Izgaranın altındaki hava girişleri ise sürate göre hava akışını kolaylaştıracak bir yapıya sahip. Yandan bol camlı, aydınlık bir görünümü var aracın. Sportage’den farklı olarak camlar arkadaki bagaj bölümünün üzerine de uzanıyor.

18 inçlik iri jantlar otomobili daha güzel gösteriyor. Arka lambalar ise farklı bir dizayna sahip ama çok güzel görünüyor.

Sanki bir İtalyan otomobiline aitmiş gibi duruyor. Garip bir neoklasik hali var. Gelelim benim illet olduğum hibrit yani melez motor ya da motorlara. Niro’da iki adet motor var. Biri 1.6 litrelik benzinli, diğeri ise elektromanyetik bir motor. Benzinli olanın 105 beygirlik bir gücü ve 147 nm’lik bir torku var. Elektrikli motor ise 43.5 beygir gücünde ve 170 nm torka sahip. Toplam güç ise 141 beygir. Bu gücü tekerleklere aktaran ise 6 ileri bir DCT şanzıman.

Bu arada söyleyeyim, otomobil oldukça sessiz. İçerde hiçbir gürültü yok. Direksiyon üzerindeki kumandalar da çok iyi seçilip yerleştirilmiş ve başarılı bir biçimde çalışan her türlü aktif-pasif güvenlik unsuru var otomobilde. DCT şanzıman da motorla uyum içinde. Sessiz ve sakin biçimde vites değiştiriyor ancak gaza yüklendiğinizde beklediğiniz roketlemeyi yapmakta biraz gecikiyor.

Niro’nun son sürati çok fazla değil. 160 kms sürati zorla bulan otomobilde çıkabildiğim tepe nokta 175 kms oldu. Ancak otomobilin iyi bir yol tutuşa sahip olduğu çok net. Virajlarda başarılı, sert rüzgârlarda bile rüzgâr etkisi sınırlı.

KABLOSUZ ŞARJ ‘X’İ ŞARJ ETMİYOR

Melez Niro’nun içi kusursuz denebilecek kadar iyi. Dashboard 10 üzerinden 8 alır. Eğer fiyatıyla kıyaslarsanız 10 üzerinden 10 bile az gelir. Deri ve deri görünümlü malzemeyle kaplanmış dashboard’un gösterge tablosu bölümünde 4.2 inçlik çok fonksiyonlu bir ekran gösterge tablosu işini yapıyor. Bayağı iyi. Neredeyse Peugeot’larınki kadar iyi. Ortada ise 5 inçlik bir bilgi ekranı var ve çok iyi programlanmış.

Onun altında bu ekranın kumanda butonları, daha aşağıda ise çift bölgeli klimanın kumandaları var. Hepsi çok şık. Audi veya VW kalitesinde. Onun altında ise bir boşluk ve içinde de kablosuz şarj tablası yer alıyor. Ancak benim iğrenç iPhone X’imi şarj etmiyor. Zaten bu telefonu kablosuz şarj eden bir sistem görmedim niyeyse. Yeri değil ama ben söylemiş olayım, iPhone almayı planlıyorsanız X modelini sakın almayın. Berbat bir şey.

Yeniden KIA Niro’ya dönersek, şık bir otomatik vites kolu ve sürüş modu kumandaları, daha geride ise koltukların ısıtma ve soğutma butonları yer alıyor. Ortada ise dirsek dayama konsolu ve içinde küçük bir dolap var.

Otomobilin içi beklenenden geniş ve beklendiği üzere çok ferah. Koltuklar rahat. Dizaynı ve kalitesi çok iyi. Arkada da iyi sayılabilecek bir diz mesafesi mevcut.

Abartmıyorum, gerçekten iç mekân şahane.

MODERNLİĞİNİ AYAKTAKİ EL FRENİ BOZMUŞ 

Sürüş denemesi yapmak için son derece önyargılı bir biçimde motoru çalıştırıyorum. Daha doğrusu marş düğmesine basıyorum. Melez olduğu için motor tabii çalışmıyor ama çalışmaya hazır hale geliyor. Ancak el freni lambası yanıyor ve ben başlıyorum el frenini aramaya.

Elektronik bir el freni yok. El freni kolu da yok. Ama lambası var. Neyse otomobil iç aydınlatmalarını yakınca, zeminde fren pedalının yanında yerde ayakla çekilip indirilen el frenini görüyorum. Eski Mercedes’lerde, eski Amerikan otomobillerinde olan bir teşkilat. Bilmeyenin bulması, bulup indirmesi mümkün değil benden söylemesi. Bu kadar modern, iddialı bir araçta hiç olmamış bir durum. Ne alaka yani! Neyse, el frenini ayağımla indirip yola çıkıyorum. Garajdan çıkarken bile benzinli motor devreye bir girip bir çıkıyor. Garaj rampasını tırmanırken motor devrede düz giderken elektrik yetiyor. Takıntılıyım ya gıcık oluyorum. Yola çıktın sonra yokuş aşağı giderken elektrik yeterli gibi ama birden yine motor devrede. Çünkü akü zayıflamış. Haydaaa!

Gözüm göstergede benzinli motor ne zaman devreye giriyor, ne zaman çıkıyor onu gözlemliyorum takıntılı bir biçimde. Sonunda “Başlarım hibritine” deyip gaza basıyor ve rahatlıyorum. Benzinli motor devrede. Niro bayağı iyi gidiyor. Ataklığında sorun yok. Küçük motor çok başarılı. En azından gazdan ayağınızı çekince ya da trafik tıkanınca motorun devreden çıkması iyi bir şey.

BU OTOMOBİLİN EN HOŞ TARAFI FİYATI

Tüketim otomobilin kataloğunda belirtildiği gibi 3.8 litre falan değil. Benim ortalamam çok da yüksek süratler yapmadığı halde 6 litre civarında oldu. Zaten ben vaat ettiği tüketimi yapan melez otomobil hiç görmedim. KIA Niro’nun en hoş tarafı ise fiyatı. En donanımlı haliyle 157 bin TL olan otomobil, içindeki kalitesi ve donanımıyla karşılaştırıldığında çok iyi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Rakiplerinin fiyatına göre de karşılaştırma yapmak gerekirse avantajlı görünüyor.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları