Hibrit mi? Elektrikli mi? Yoksa Fuel Cell mi?

Birkaç hafta önce bu köşede “Hibrit otomobillerin geleceği yok. Zaten yararı da pek az. Gelecek elektrikli otomobillerde” diye yazınca Lexus Türkiye Direktörü Selim Okutur aradı. “Buluşalım, hibriti anlatayım” dedi. Toyota Türkiye’nin CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un hakemliğinde Selim Okutur ve bendeniz buluştuk. Okutur, aynı zamanda mühendis. Yani konuya satıcı olarak değil mühendis olarak yaklaştı. Sohbetimizi sizinle de paylaşmak istedim.

ELEKTRİKLE PEK UZAĞA GİTMİYOR

Okutur hibritle ilgili eleştirilerime katılmıyor. Ben, “Tüketimde büyük bir avantaj sağlamıyor. Elektrikle ancak bir iki kilometre gidebiliyor sonra hemen motor devreye giriyor. Gaza biraz fazla basınca yine patlamalı motor devreye anında giriyor. Tüketimde de öyle aman aman bir eksilme görünmüyor. Boşu boşuna bir de aküleri ve elektrik motorunun ağırlığını taşıyorsunuz. Üstelik de içindeki küçük elektrik motorunun ciddi bir tork artışı sağladığı da yok” dedim. Okutur ise tam tersi kanaatte, “Hibritlerdeki bataryalar elektrikli otomobillerdeki kadar büyük ve ağır değil. Şehir içi kullanımda ve sıkışık trafikte ciddi ekonomi sağlıyor. Bütün ölçümlerimizde bunu gördüğümüz gibi tüketici geri bildirimlerinde de bu durum ortaya çıkıyor” dedi.

“Hibrit araçlarda genelde küçük motorlar kullanılıyor. Bu da performans almak için gaza yüklenmek anlamına geliyor. Sürekli bir motor sesi duyuluyor ve yüksek devirlerde kullanmak gerekiyor. Bu da tüketimi artırıyor” diye itiraz ettim. Okutur da bana itiraz etti, “Sizin o motor sesi dediğiniz şey motorun en verimli çalıştığı zaman. Çünkü o sırada motor aküleri de şarj edecek dinamoyu devreye alıyor. Akü şarj olduğu anda o ses de kesiliyor” diye izah etti durumu. “Anlık tüketimi gösteren göstergeler o anlarda tüketimin çok arttığını gösteriyor ama” diyerek konumumu pekiştirdim.

Okutur, “Sizin tüketim artıyor teziniz kısa süreli sürüş deneyimlerinize dayanıyor. Uzun süreli kullanımlarda, hibrit otomobili kullanmaya alışınca değerlerin düştüğünü göreceksiniz” diyerek genellemeye yöneldi. Ben ise elektrikli otomobilden yana tavrımı sürdürdüm, “Elektrikli otomobil bakım giderleri ve kilometre başına maliyette de çok büyük avantaj. Sonuçta hibritte yine bir patlamalı motor var ve onun yağ, periyodik bakım, yedek parça değişimi gibi külfetleri var. Elektriklide ise bunların hiç biri yok” dedim. Okutur’un yanıtı hücum oldu: “Elektrikli otomobilde menzil sorunu çok büyük. Hadi sıkıyorsa elektrikli otomobille kalkın İstanbul’dan Ankara’ya gidin. Şu anda en iyisi olan Tesla bile 400 kilometre civarında bir menzil veriyor ama bu kâğıt üzerinde. Air condition’ı açtığınız anda, farların yandığı gece yolculuğunda menzil 300 kilometrelere düşüyor. Diğer aksesuvarları da çalıştırırsanız tam bittiniz.” Bu söylediklerine bir miktar katılmak zorunda kaldım Okutur’un. “Haklısınız ama ben zaten elektrikli otomobillerin şehir içi kullanımda daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Üstelik kentin hava kirliliğine de olumlu katkı yapıyor” dedim. Okutur, “Gelişmiş ülkelerin büyük bölümünde elektrik arz fazlası var. Bu ülkeler sanayi üretiminin büyük bölümünü azgelişmiş ülkelere kaydırdıkları ya da nükleer, güneş ve rüzgârdan çok ucuza elektrik enerjisi üretmeye başladıkları için ellerinde fazla kapasite var. Bunu otomobillere pazarlamak istiyorlar” dedi. “Demek ki altyapılarını geliştirecekler” diyorum. “Bölgesel olarak bunu yapmaya başlayanlar var ama yaygınlaşması çok uzun bir süreç. O güne kadar hibrit tek seçenek. Bakın Volvo araçlarına bir de elektrik motoru koyma kararı aldı. Hem benzinli motor olacak hem elektrik. Yani hibrit. Bugünkü menzil ve batarya sorunları ile elektrikli olacak iş değil” dedi. “Batarya sorunu çözülecektir diye düşünüyorum. Giderek daha iyi bataryalar üretiyorlar.”

FUEL CELL HEPSİNDEN DAHA İYİ OLABİLİR

Ben konuyu sidik yarışına döndürmek niyetinde değilim. Selim Okutur’dan bilgi sızdırmaya çalışıyorum. “Peki ya fuel cell teknolojisi gelişmeyecek mi?” diye soruyorum. Fuel cell dediğim şey aslında uzun süredir üzerinde çalışılan bir teknoloji. Hidrojeni elektriğe çeviriyor ve otomobil kendi içindeki bir minik santralda hidrojenden üretilen elektriği kullanarak elektrik motoruyla hareket ediyor. Bu cümlem üzerine Okutur’un gözleri parlıyor. “Kesinlikle asıl iş fuel cell. Gelişir ve yaygınlaşırsa bu iş olur. Çünkü o zaman menzil sorunu da ortadan kalkıyor. Otomobil kendi enerjisini üretiyor. Hidrojen doğada en bol bulunan element. Artık arz fazlası haline gelen elektrikle hidrojen üretilecek. Otomobillere de hidrojen koyulacak. Otomobil de onu elektriğe çevirecek ve gidecek. Tek atığı ise su. Egzozdan su çıkacak. Gelecek fuel cell’le çalışan otonom otomobillerin olacak.” “Toyota’nın fuel cell’le çalışan otomobili var ve Avrupa’da satılıyor. İngiltere’de bayide gördüm. 70 bin pound civarında bir fiyatı vardı. Niye bunun üzerine yoğunlaşmıyorsunuz” diye soruyorum. “Evet Avrupa’da az sayıda satılıyor. Fiyatı biraz yüksek olduğu için pazarı geniş değil. Teknolojisi de hâlâ gelişme aşamasında. Bu yaygınlaşacak” diyor. Sonunda bizim atışmamızdan sıkılan Ali Haydar Bozkurt, “Kim kimi ikna etti” diye soruyor. “Ben ikna olmadım. Hâlâ hibritin tasarruf sağladığına inanmıyorum” diyorum. Bunun üzerine Toyota’nın hibrit bir aracına, tüm test cihazlarını takarak İstanbul’da üçümüzün birlikte yapacağı bir deneme sürüşü üzerinde anlaşıyoruz. Deneme sürüşünü yapınca onu da sizlere aktaracağım. Kazanacağımdan eminim.

TOPLAMDA HANGİSİ DAHA VERİMLİ

“Patlamalı motorlarda verimlilik yüzde 25-30 civarı. Oysa elektrikli motorlarda verimlilik yüzde 90’ın üzerinde enerji kaybı olmuyor. Bu büyük bir avantaj değil mi” diyorum. Selim Okutur’un buna da yanıtı var. “Peki o elektrik üretilirken oluşan kayıp ne. Bugün en verimli doğalgaz santrallarında bile verimlilik oranı yüzde 40 hadi 50 diyelim. Yüzde 5 civarında da iletimde kayıp olduğunu varsayalım. Yüzde 10 civarında da otomobilde kayıp olduğuna göre hesap hemen hemen aynı oluyor. Çünkü hibritlerde de verimlilik yüzde 40’ı buluyor.” “O zaman patlamalı motorda kalalım bari. Çünkü bir de akü meselesi var. Bir de batarya ömrü diye bir şey var. Süresi biten batarya büyük bir çevre kirliliğine neden olmayacak mı?” Okutur gülmeye başlıyor: “Bizim Toyota olarak bu konuda çok uzun bir tecrübemiz var. İlk hibrit otomobil Prius’un üzerinden tam 20 yıl geçti. Ve şimdi o Prius’lar geri dönüyor. Bu aküleri paket haline getirip evlerde değerlendiriyoruz. Evinizin elektriği aküye bağlanmış oluyor ve elektrik kesintisinde evdeki çok önemli aletleriniz çalışıyor.”

Selim Okutur 

TOPLU TAŞIMADA ELEKTRİK OLABİLİR

Selim Okutur kolay kolay çözülmeyeceği inancında. “Tüm araçlar elektrikli olursa batarya ihtiyacını karşılayacak hammadde bile yok. Bataryalar, ağırlık sorunu da yaratıyor. Şehir içi toplu ulaşımda otobüslerde ve kamyonlarda elektriğe geçilebilir. Çünkü bunlarda ağırlık sorunu yok. Elektriklinin torku bunlar için çok iyi. Üstelik dizel yasaklanacak.” Batarya ağırlığı konusunda Okutur’a katılıyorum. Gerçi bu konuda çalışma yapan bazı mühendisler elektrikli otomobillerde ağırlığın negatif bir unsur olmadığını, ağırlık nedeniyle otomobilin kendi elektriğini ürettiği rejenerasyonda avantaj olduğunu düşünüyorlar ama Okutur buna da katılmıyor.

ŞARJDAYKEN KENT ELEKTRİKSİZ KALIR MI?

“Kent içi kullanımda haklısınız ama bir otomobil alırken sadece kent içi kullanım için almıyoruz ki. Hini hacette şehir dışına gitmek zorunda da kalabiliriz. Ya da ailece bir tatile gitmek gerekirse ne yapacağız. Yarı yolda bir gece mola mı vereceğiz?” Yanıtım net: “Hızlı şarj imkânları gelişiyor. Bir çay içerken şarj edebileceğiniz en azından yüzde 30 – 40. O da bize yeter.” Okutur iddialı ve sert: “O kadar kolay değil. Bahsettiğiniz araçlar 80-90 kilovatlık akülere sahip. Bunların şarj etmek için altyapı nerede var. New York’ta elektrikli taksileri hizmete sokmak istediler. Belediye itiraz etti. Altyapım yeterli değil diye. 10 bin taksi aynı anda şarj etmeye kalkarsa New York’taki tüm trafolar patlar. Hiçbir kentte böyle bir altyapı yok. Hızlı şarj için kentlerin trafo ve hat kapasitesini üç beş katına çıkarmak gerekiyor.” “Peki bütün bu büyük üreticiler deli mi de elektrikli otomobil yapmak için yarış halindeler ve hükümetler de teşvik ediyor bunu. Patlamalı motorlara yasak gelecek 10-20 yıl içinde.”

Ali Haydar Bozkurt

Erişilebilirlik Araçları