Amerikanca konuşan Alman: Mercedes AMG GT S

Birkaç hafta önce Mercedes Benz Türkiye’den aradılar, “Bir Mercedes SL denemek ister misiniz?” diye. SL’i kim denemek istemez ki! 1950’lerden beri bir efsane, bir rüyadır Mercedes SL’ler. 50’ler, 60’lar, 70’ler, 80’ler boyunca her SL şahanedir. 1990’larda biraz tatsızlaşsa da, sonrasında yine toparlanmış ve yeniden şahane hale gelmiştir. Aklı başında her otomobilsever bir SL ister. Denemek için bile olsa. Ama ben “İstemedim”. Diyeceksiniz ki, “Niye? Aklın başında mı değil”! Aklımın nerede olduğu ayrı bir mevzu olmakla birlikte SL istemememin başka bir nedeni vardı. Öncelikle daha önce SL’i denemiş ve yazmıştım. İkincisi ise Mercedes’in yeni model stratejisinde SL’e yer yok. Şaka gibi ama gerçek. Mercedes Benz, SL’i geri çekiyor ve muhtemelen üretimden kaldıracak. Onun yerine de AMG GT’yi koymaya hazırlanıyor. Bu kararın doğruluğu benim için tartışılabilir olsa da hayatın gerçeği bu. Bu yüzden de “Boşverin SL’i, varsa AMG GT deneyelim” dedim. Körün istediği bir göz, Mercedes verdi iki göz misali geçen hafta bir AMG GT beklerken, S olanından geliverdi. Daha güçlü, daha iyi performansa sahip olanı. Allah biliyor ya, ben bu Mercedes AMG GT’ye pek ısınabilmiş değilim. Diyeceksiniz ki, “Aklının başında olmadığı belli”. Hayır ondan değil. İki nedeni var. Ben iflah olmaz bir SL’ciyim. Onun yerini almak isteyenden, onun havasına ortak olmak isteyenden hoşlanmıyorum bir. İkincisi bu AMG GT’nin arka görünüşünü bir zamanların Porsche 928’ine gereğinden fazla benzer buluyorum ve hem taklit hem de eski geliyor. Önden ve yandan görünüşü ne kadar güzelse, arkadan görünüşü de o kadar “kopya” geliyor.

AMG GT S kapıya gelince hemen bir göz atma gereği hissettim. Gerçekten çok güzel bir otomobil. Benim spor otomobillerde en sevdiğim şey, uzun bir burun ve arka aksa yakın bir sürücü oturma düzenidir. Bu tam öyle. Bıçak gibi bir ön taraf, bombeli yükselen bir tavan ve kısa arka bölüm. Önde 19 inç, arkada 20 inç alaşım jantların üzerinde düşük profilli lastikler. Kocaman soğutmalı disklerin üzerinde kırmızı büyük fren kaliperleri. Her ne kadar SL’ci olsam da, doğruya doğru güzel bir görünüm.

Orta konsoldaki “Çalıştırma” düğmesine bastığım anda şaşırıyorum. Boğuk ama güçlü bir motor sesi içeriye kadar geliyor. “Ulan bu ne, Mercedes’in altına bir Corvette veya bir Mustang mı saklamışlar” diyorum kendi kendime. Ses kesinlikle Almanca değil, Mercedesçe hiç değil. Kesin bir Amerikanca. Hem de Orta Batı’dan. 4 litrelik bir turbo motor değil, 5 litre veya üstü bir atmosferik motordan çıkacak bir ses. Biraz zorlanarak vites kolunu D konumuna alıyorum ve gaza basıyorum. Ve hemen çekiyorum. Çünkü kıçınıza tekme yemişsiniz gibi oluyor bir anda. Beklenmedik bir güç otomobili fırlatıyor. Arka hafif kayıyor. Boş bulunmaya gelmez. 4 litrelik V8’e iki de turbo koyunca sonuç bu olmuş.

AMG GT S’in bende yarattığı duygu biraz Aston Martin Vantage’a benziyor ancak Mercedes, İngiliz rakibinden hem teknik, hem de sürüş özellikleri olarak çok daha üstün. Özellikle 7 ileri DCT şanzıman Aston’unkiyle karşılaştırılamayacak kadar iyi. AMG GT’nin pek çok süper spor otomobilden üstün tarafı kullanım kolaylığı aslında. Oynaklığına rağmen yol tutuş ve yüksek süratteki stabilitesi süper sporculardan az değil, hatta pek çoğundan daha iyi. Ferrari kadar gitmiyor, Porsche kadar yola yapışmıyor olabilir ama ortalaması her ikisiyle de baş edebilecek nitelikte. Üstelik de bunu onlara oranla çok daha konforlu bir sürüş ortamıyla sağlıyor. AMG GT S’in en keyifli sürüşü ise Race modunda oluyor. Otomobilin Normal, Sport, Sport + ve Race modları var. Race’e alınca otomobilin tüm sürüş özellikleri, sesi dahil değişiyor. Daha güçlü, daha efektif ama kontrolü biraz daha zor hale geliyor.

AMG GT S’de Mercedes’in sedanlarında olan sürüş destek ve sürüş güvenlik sistemlerinin tümü mevcut. Ayrıca bu araca özel olarak anahtarsız giriş ve sürüş, Harman Kardon ses sistemi ve karartılmış arka camlar ve cam tavan da mevcut. Son derece güzel, son derece başarılı ve çok çok iyi peformansa sahip bir araç. Elbette İtalyan rakipleri kadar “zarif” hatlara sahip değil. Biraz Amerikan, biraz da Bavyera zevkine göre yapılmış bir hali var.

Günlük kullanıma uygun spor otomobil isteyenler için ideal seçim, çünkü içine inip binerken 8 olduğunuz spor otomobiller kadar iyi ama onlardan çok daha rahat. Fiyatı ise 1 milyon 150 bin TL. Bunun üçte biri otomobilin değeri, üçte ikisi ise vergiler.

Çok para mı? Çok para. Eder mi? Eder. Çünkü aynı performansı ve sporcu keyfini böyle bir kalite ile birlikte verecek otomobiller bundan en az yüzde 50 daha pahalı.

100 KM’DE 13 LİTRE TÜKETİYOR

AMG GT S düzgün bir sürüşte 100 km’de 13 litre civarı bir yakın tüketiyor ki, böyle bir güce oranla düşük. Ancak Race moduna alır sürekli gazlamaya başlarsanız tüketim 100 km’de 30 litreye çıkıyor.

0’DAN YÜZ KMS SÜRATE 3.8 SANİYEDE ÇIKIYOR

510 beygir ve 650 nm tork AMG GT S’i tam bir GT yapmış. AMG GT S’in otoyol performansı muhteşem. Otomobil tüm vites aralıklarında ivmelenmesini hemen hemen hiç kaybetmiyor. Torkmetreye baktığınız zaman 1500’lü devirlerden itibaren zirveye yaklaştığını görüyorsunuz. Ayağınızın altında sürekli olarak 600 nm’lik bir tork hissediliyor. Bu da dikkatli bir sürüş gerektiriyor. Sollamalarda otomobili düz çizgiye çıkarmadan gaza yüklenirseniz, sollama anında arka hafif kayıyor. Virajlı yollarda ise keyif daha da büyük. Ağırlık merkezi çok iyi konumlandığı için aracı poponuzun altında hissedebiliyorsunuz. AMG GT 0’dan yüz kms sürate 3.8 saniyede çıkıyor Son sürati ise 310 kms.

AMG GT S ile hafif ıslak zeminde biraz da tırsarak sürat denemesi yaptığımda ulaşmaya cesaret edebildiğim en yüksek hız 290 kms oldu. Ne yalan söyleyeyim, sanki 150 ile gidiyormuş gibi hissettim. Güç ve süratin gerektirdiği iyi bir fren sistemi de var bu otomobilin. Ancak çarpışma uyarı sisteminin biraz fazla cazgır olduğunu söylemem lazım.

KOLTUKLAR TÜRK SANAT MÜZİĞİ ŞARKICISININ EVİNDEKİ GİBİ

Otomobilin içinde “dömi klasik-dömi modern” bir tasarım var. Yeterince sportif diyemeyeceğim analog gösterge tablosu, Mercedes’in sedan modellerinde de bulunan dijital detaylarla zenginleştirilmiş. Ama spor otomobil sürücüsü o göstergeler arasında yağ basıncı, yağ harareti gibi göstergeler de görmeyi arzu ediyor. Mercedes bu açığı yeni otomobillerin pek çoğunda olduğu gibi ortadaki büyük bilgi ekranına seçenek olarak koymuş. Burada tork, güç, ağırlık merkezi, G force, frenler gibi pek çok detayı görmenizi sağlayan bir ekran seçeneği de var. Zaten o ekranda yok yok. Otomobilin tüm fonksiyonlarının yanı sıra müthiş IT seçenekleri de o ekran üzerinden kumanda ediliyor. Orta konsol ekranın altından başlayıp, dirseğinizin gerisine kadar gidiyor. Burada da sürüş modu, egzoz sesi gibi seçenekleri devreye alıp çıkaran butonlar var. Çok şık ve sportif görünüyor ama biraz fazla geriye kadar geliyor. Ergonomik olarak zorlayıcı. Hele benim gibi kolları maymundan az önce doğmuş kadar uzun olan biri için. Dashboardda karbon detaylar, deri kaplama ile bütünleşmiş ve oldukça iyi bir görünüm var.

Deri sportif koltukların renk seçimi beni benden aldı. Siyahın içine inci grisi dedikleri bir deri ile yaptıkları kombinasyon, sanki eski moda bir Türk sanat müziği şarkıcısının evine girmişim gibi bir his yarattı. Fazla şatafatlı ve janjanlı buldum. Kötü görünüyor desem yalan söylemiş olurum ama benlik değildi açıkçası.

Deri ortasına kapitone bir alkantara karışımını tercih ederdim. Otomatik vitesin kolu küçük. Hoş ama o da biraz fazla geride kalmış. Alllah’tan yolda pek kullanmıyorsunuz. İlle de manuel kullanmak isterseniz direksiyon yanındaki vites kolları gayet iyi. Yine de şık bir iç mekânı var.

Erişilebilirlik Araçları