Yıkılamayan Cumhuriyet

Layık olmadığımız bir adamın, sahip çıkamadığımız emanetinin 98. kuruluş yıldönümü onun değerini bilenlere de bilmeyenlere de, vefalılara da nankörlere de kutlu olsun.

Ey yükselen yeni nesil.

Bizden öncekilerin batırdığı, bizim de sıvadığımız Cumhuriyetin değerini bari sizler bilin.

Dış düşmanlardan korkmayın.

Bu millet onlarla savaşmayı iyi bildi tarih boyunca.

İç düşmanlara karşı dikkatli olun.

Sinsi ve karaktersiz olanlar onlardır.

Büyük önderin dediği gibi aklın ve bilimin yolundan ayrılmayın.

Çünkü iç düşmanlarda olmayan odur.

Nice bayramlara.

***

Yellen yellen ipe diz

Gece yatan aklı evveller, sabah CHP’ye yeni bir Cumhurbaşkanı adayı bulmuş olarak uyanıyorlar.

İster iktidar yanlısı olsun, ister muhalefet, bu “Bir tarafından Cumhurbaşkanı adayı uydurma” sevdasına kapılmış görünüyor.

Anladığım kadarı ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bu durumla kafa buluyor.

Ve galiba İyi Parti Genel Başkanı Akşener de bu eğlenceye yandan isim üfürerek ve “Rabbi yesir”li gazlar vererek katılıyor.

Kıçından uyduranlara göre CHP’nin dünkü gizli Cumhurbaşkanı adayları iki kişiydi.

Bundan biri sosyal medyanın popüler ekonomisti Prof. Özgür Demirtaş idi, diğeri ise uluslararası gururumuz Coca Cola’nın eski CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Muhtar Kent.

Yazanların rüyaları o kadar derin ve katmanlı ki, Inception filmi bile bunların yanında çocuk filmi gibi kalır.

Türkiye’nin son yıllardaki modasına uymuşlar ve “Palavra ne kadar detaylı ve büyük olursa o kadar inandırıcı olur” mottosundan yola çıkarak her iki adayın da gizli görüşmeler yaptığını, Kemal Bey ile anlaştıklarını net bir şekilde belirtmişler.

Prof. Özgür Demirtaş dün fazlaca saldırgan ithamlara sosyal medya hesabından yanıt verirken, adaylığı ile ilgili palavraları da yanıtladı ve adaylığı ile ilgili bir görüşme yapmasının söz konusu olmadığını, böyle bir teklifin dahi gelmediğini, bunların külliyen uydurma olduğunu zaten açıkladı.

Hal böyle olurca elde kala kala Muhtar Kent kaldı.

Emekliliğin tadını yaz boyunca inmediği teknesinde kah Türkiye, kah Yunanistan, kah Hırvatistan kıyılarında çıkaran Sevgili Muhtar Kent’ın kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olacağını iddia eden kişinin bu satırları ile ilgili olarak kullandığı kelimeyi burada kullanmak istemem.

Ancak Kent bu iddia için kullandığı ifadeyi “Zeka sahibi birinin ortaya atmayacağı bir iddia” şeklinde kibarca aktarabilirim.

Kent, Türkiye söz konusu olunca iktidarla da, muhalefetle de görüşüyor, elinden gelen her türlü yardımı, desteği Türkiye için veriyor. Fahri büyükelçi gibi çalışıyor, talep edilince Cumhurbaşkanı Erdoğan için ABD’de randevular ayarlıyor, iş dünyası ile buluşturuyor ama o kadar.

Siyasete asla bulaşmıyor.

Zaten ne böyle bir teklif var kendisine ne de onun böyle bir isteği.

Yani anlayacağınız ne Özgür Demirtaş’ın ne de Muhtar Kent’in Millet İttifakı adına Cumhurbaşkanı adayı olacağı iddiaları doğru.

İkisi de büyük palavra.

Bakalım yarın yazarlarımız hangi isimlerle uyanacaklar, rahmetli anneannemin tabiriyle “Yellenip yellenip ipe dizecekler”.

Kokusu hemen çıkan palavraları bize yazı diye yutturacaklar.

Hep birlikte izleyip güleceğiz.

NOT: Umarım başlığı görünce esinlenip eski FED Başkanı Janet Yellen’i muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak yazmazlar yarın.

***

Evcil bir mutant, Tau varyantı

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı dünyada kimsenin beceremediği bir şeyi becerdi.

Covid 19 hastalığına neden olan virüsü ehlileştirmeyi, evcilleştirmeyi başardı.

Bir anlamda terbiye etti.

Artık Sağlık Bakanlığımızın talimatlarının dışına çıkmayan, kendisi için belirlenen sınırlar içinde hareket eden bir virüsümüz var.

O kadar evcil hale geldi ki, söz dinliyor.

Günlük vaka sayısı asla 31 binin üzerine çıkmıyor, 28 binin altına inmiyor günlük vefat sayısı de 180 ila 220 arasında gidip geliyor ama şartlar ne olursa olsun ne hasta sayısı 40 bin, 50 bin oluyor, ne de vefat sayısı 300’e, 400’e yükseliyor.

Bu olsa olsa Türk mutantı ya da Tau Varyantı olabilir.

Enflasyonun bile emirle kontrol altında tutulduğu bir ülkede, bir virüsün emirle kontrol altında tutulmasından daha normal bir şey olamazdı zaten.

***

ATATÜRK Kültür Merkezi

2013 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığımız bir televizyon programı sırasında Başbakan, Atatürk Havalimanı’nın kapatılacağını ve yeni bir havalimanı yapılacağını, Atatürk Kültür Merkezi’nin de yıkılacağını söyleyince ben de kendisine “Adında Atatürk olan yerleri mı yıkıyorsunuz, isim mi sizi rahatsız ediyor” diye sormuştum.

Kızmış ve yanıtlamıştı.

“Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp, yerine daha modernini, daha büyüğünü, daha güzelini yapacağız. Adı da yine Atatürk Kültür Merkezi olacak” diye söz vermişti.

Sonrasında biraz mimari üzerine tartışmıştık.

Ben buraya Bilbao’daki gibi kendisi bir sanat eseri olacak bir bina yapılsa ne iyi olur demiştim, o da bizim kültürümüze uygun bir bina olması gerektiğini söylemişti.

Bunun üzerine ben de Iraklı mimar Zaha Hadid’ı önermiştim o ise Zaha Hadid’in Bakü’ye yaptığı binayı gezdiğini ve beğenmediğini belirtmişti.

Program sonunda ben de kendisine Ahmet Ertuğ ve Michael Forsyth’ın “Palaces of Music” adlı müthiş kitabını hediye etmiştim.

Aradan geçmiş 8 sene.

Yeni Atatürk Kültür Merkezi bugün açılıyor.

Tabii ki, açılışa davetli değilim.

Ancak dışardan görünüşünün eskisine benzemekle beraber çok hoş olduğunu biliyorum.

Zaten bu yeni binayı tasarlayan da, eski binayı tasarlayan mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu, mimar Murat Tabanlıoğlu.

İçini ise İKSV’nin bu işleri çok iyi bilen Genel Müdürü Görgün Taner’e sordum.

Taner binayı çok beğenmiş.

İçinin çok fonksiyonel olduğunu, modern bir opera binasında olması gereken tüm unsurlara sahip olduğunu, çok iyi etüt edilmiş bir proje olduğunu söyledi.

Sadece kırmızı küre içindeki büyük salonun değil, içindeki tiyatro salonlarının, sanatçı bölümlerinin, dinlenme ve prova salonlarının  çok iyi düşünüldüğünü anlattı.

İçindeki büyük kırmızı küresi ile biraz Kopenhag Operası’na benzese de, Yeni Atatürk Kültür Merkezi’mizin İstanbul için çok hoş bir eser olduğunu söylemek lazım.

Yapanların eline sağlık

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Nankör olmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları