En zayıf rejim olarak demokrasi

ABD’de dün gece olanlar, beklenmeyen bir şey değildi.

Açıkçası bu olasılığa hem bu köşede hem de ABD seçimleri gecesi televizyonda yaptığım programda değinmiş olmakla beraber, Trump’ın son noktada böyle bir şeye kalkışmayacağını düşünüyordum.

Çünkü Trump, hayatını siyasete adamış, bir ideolojiye bağlı biri olmadığı gibi, hayli zengin, bu zenginliğin getirdiği nimetlerden faydalanmayı seven oportünist ve makyavelist bir Amerikalıydı.

Evet bir zorba tarafı vardı ama yaşamının geri kalan bölümünü hapiste geçirmesine neden olma olasılığı yüksek böylesi bir darbe girişimini yapacak kadar ileri gidecek bir “siyasi kişilik” olarak görünmüyordu.

O yüzden de “Havlar havlar ama ısırmayacaktır” diye umuyordum.

Ancak taraftarlarının “bilinçsizlik” düzeyini tahmin edememiş olmalı ki, dün ABD “şimdilik” de olsa “Direkten döndü.”

Trump, dün kendi başlattığı hareketin öncelikle siyasi çevresini hızla boşalttığını ve kendisini de belirsiz bir sona sürüklediğini görünce çark etti.

Ancak yine de büyük bir olasılıkla yargılanacak, muhtemelen de hapse girecektir.

4 kişinin ölümünden sorumlu tutulması büyük bir olasılıktır.

Gecenin ve bir bütün olarak Trump’ın dünyaya gösterdiği şey “demokrasilerin” zorba liderler ve demokrasiyi içselleştirmemiş güruhlar karşısında aslında ne kadar “zayıf“ ne kadar “kırılgan” ve ne denli “korumasız” rejimler olduğu oldu.

Trump benzeri zorbalar, demokrasilerde ya da demokrasiyi andıran rejimlerde başa geçtikleri anda, o rejimi kuranların ya da sürdürenlerin asla tahmin edemeyecekleri rejimi asla hayal dahi edilemeyecek noktalara sürükleyebiliyorlar.

Böyle liderlerle siyasi partiler de içlerindeki makul çoğunluğun değil, azgın azınlığın kontrol ettiği yapılar haline hızla dönüşebiliyorlar.

Tüm demokrasileri yakın gelecekte bekleyen tehlike budur.

Avrupa’da da yükselen ırkçılık ve egemen olan cehalet ve kalitesizlik sonunda benzer tablolar görme ihtimalimiz uzak değildir.

ABD açısından da tehlike henüz geçmiş değildir.

***

Ya siyahlar yapsa idi

ABD’de dün gece en çok sorulan sorulardan biri “Bu eylemi yapanlar siyahlar, Hispanikler ya da Müslümanlar olsa polis yine bu kadar yumuşak davranır mıydı?” diye.

Gerçekten de polisin müdahale ya da müdahale etmeme biçimi bu soruyu haklı çıkarıyordu.

Konuştuğum Amerikalı meslektaşların bazıları “Çok sert bir müdahale, eylemlerin başka kentlere ve başka eyaletlere de yayılmasını tetikler diye yumuşak davranıyorlar” derken ben de onlara “Acaba Washington polisi Trump’la işbirliği içinde olabilir mi? Göz göre göre bu eylemin büyümesine izin verildi. Bugün böyle bir şey beklendiği halde ABD demokrasisinin kalbi Capitol Hill’de hiçbir önlem alınmamış olması normal mi?”

Böyle bir ihtimal olabileceğini, Kongre’nin bu olayı başından sonuna soruşturacağını ve bu olasılığın da ihmal veya bilerek yapılmış olmasının mutlaka gündeme geleceğini söylediler.

Ancak yine de ABD’de herkes farkında ki, bu kalkışmanın müsebbibi “Beyaz Amerikalılar” olmasa idi…

Görüntüler çok farklı olabilirdi!

Bu bile ABD için gelecek açısından iyi işaret değil.

***

AA’dan hınzır intikam:)))

Gecenin en neşeli, Türkiye açısından en keyifli anı, Anadolu Ajansı’nın İngilizce olarak geçtiği “Türkiye bu politik krizi aşmak için tarafları itidale ve sağduyuya davet ediyor” şeklindeki açıklamaydı.

Biz güldük, Amerikalılar bozuldular.

“Halimize bak Türkiye’den demokrasi ve kriz tavsiyesi alacak hale düştük”  dediler.

Tabii Amerikalıların bilmedikleri bu mesajın aslıda bir “İntikam” mesajı olduğuydu.

15 Temmuz darbe girişimi gecesi ABD’nin 3 saate yakın bir süre doğru düzgün bir açıklama yapmamasının ve en sonunda yapmak zorunda kaldığı açıklamada da darbe karşıtı olduğunu belirten tek bir kelam etmemesinin intikamıydı.

***

Elitsiniz, elit de kalın

Cühela Boğaziçi’ne ve Boğaziçililere “elit” diyor.

Boğaziçililer de “Biz elit değiliz. Biz halkız. Burayı sınavla kazanmış sıradan vatandaşların çocuklarıyız” diye kızıyorlar.

Yapmayın arkadaşlar.

Büyük bölümünüz Türkiye için elitsiniz.

Elit olmalısınız. Elit olmaya çalışmalısınız.

Bir ülkenin üniversiteleri, eğitim sistemi de zaten o ülkenin elitlerini yetiştirmeli.

Yetiştirmiyorsa o sistem sistem değildir, o eğitim eğitim değildir.

Bakın elitin kelime anlamı ne?

“Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliği ile göze çarpan, bir toplumda gücü ya da saygınlığı olan kişi ya da grup, benzerlerinden üstün olduğu için ayrılmış, mümtaz güzide.”

Burada kötü olan ne var?

İnsanın insanlığı hedefi bu değil mi zaten.

Sahip olduğu nitelikleri arttırmak, içinde bulunduğu toplumu bu nitelikleriyle yukarı taşımak değil mi amaç!

Siz Türkiye’nin seçilmiş ve seçilerek o iyi okullara girmiş çocuklarısınız, gençlerisiniz.

Sizi elit yapan damarlarınızda akan kan ya da ananızın babanızın kimliği değil, o okulları kazanmanızı sağlayan çabanız, aklınız ve bilginiz.

Asla elit olmaktan utanmayın.

Tam aksine olmaya çalışın.

Gurur duyun.

Parayla, pulla, goygoyla, oyla elit olunmaz.

Kılık kıyafet, giyilen elbise, binilen otomobil, taşınan çanta. Takılan saat, mücevher, oturulan semt insanı elit yapmaz.

Bireyi elit yapan şey kafasının içidir.

Kafasının içini asla dolduramayacağının farkında olanların size “elit” demesine kızmayın.

Durumun farkında olduklarını anlayın.

Elit olmaya, elit kalmaya çalışın.

Bir ülkeyi yukarı taşıyanlar elitleridir.

Elitini yok eden bir ülkenin sonunu görmek istiyorsanız Kamboçya’ya gidin.

Pol Pot da elitlere karşı idi.

Kitap okumuştur diye gözlük takanları bile Ölüm Tarlaları’na yolluyordu.

Unutmayın.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Gurur duyulacak meziyetlerden utandırılmadığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları