Profesöre de güvenmeyelim mi!

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, benim iki gün önce Türkiye’nin ünlü hekimlerinden birinden gelen bilgiyi paylaşmam üzerine dün akşam bir açıklama yaptı.

Bakan Koca, vefat sayılarını saklamadıklarını, Dünya Sağlık Örgütü ne diyorsa, diğer ülkeler nasıl hesaplıyorsa o şekilde hesapladıklarını söylüyor.

Bana da “Araştırmacı gazeteci kendi belgesini kendi bulur” diyor ve başkalarından gelen belgelere güvenmememi söylüyor.

Gece siyah maske takıp, kurumlara Görevimiz Tehlike’deki Ethan Hunt gibi giremeyeceğimize göre, araştırmacı gazeteciler güvendikleri kaynaklardan temin ettikleri belgelere güvenir ve yayınlarlar.

Sevgili Bakanımız bilsin ki, salgın sürecinin başından beri en ciddi gazeteciliği ben yaptım.

Bugün de bunu sürdürüyorum.

Mesela İngiltere’de virüsün mutasyona uğrayan bir formunun 60 yerleşim biriminde görüldüğünü Türkiye’de ve belki Dünya’da da ana akım bir gazetede ilk kez “İngiltere’den mutasyon haberi” başlığı ile ben yazdım.

Yani bu COVİD 19 mevzuuna sizin kadar ciddiyetle yaklaşıyorum.

Sayın Bakan biliniz ki, böylesine önemli bir konuda öyle tırı vırı okur mektuplarını yayınlamayacak kadar bilimsel gazetecilik yetkinliğine sahibim.

Söz konusu bilgiyi ve belgeyi veren Türkiye’nin önemli hekimlerinden biridir.

Profesör Bingür Sönmez’i eminim siz de tanıyorsunuz.

Bu bilgiyi ve belgeyi bana veren tüm Türkiye’nin tanıyıp saygı duyduğu Prof. Dr. Bingür Sönmez’dir.

Bingür Hoca’nın bana verdiği bilgiler arasında şu da vardı:

“Kars’ta görev yapan bir doçent arkadaşım her gün 10 corona cenazesi var diyor. Nüfusa bakmadan Ankara, İstanbul, İzmir dahil her ilden 10 corona cenazesi kalksa 810 cenaze eder”.

Bingür Sönmez Hocanın paylaştığı veriye dayanmayan bu istatistiki tahmin bilgisini araştırmacı gazetecilik sorumluluğu gereği yayınlamadım.

Yani Sayın Bakan biliniz ki, bu konuda yeteri kadar sorumluluk sahibiyim.

Bugüne kadar bana aktardığınız tüm bilgileri de aynen söylediğiniz gibi yazdım.

Sayın Koca, bilim ve gazeteciliğin ortak yönü ikisinin de “şüpheci” olması gerektiğidir.

Biz şüphe duyacağız.

Siz şüpheleri ortadan kaldıracak ya da kaldırmaya çalışacaksınız.

İşin doğası budur.

Hekimlerimizin dünyanın en iyileri olduğuna gelince.

Sayın Bakan biliniz ki, Türk hekimlerinin ne kadar değerli olduğunu bilip, onlara ve hatta tüm sağlık camiasına medyada benim kadar sahip çıkan bir ikinci kişi daha muhtemelen yoktur.

Bunu da hekim arkadaşlarınızdan teyit edebilirsiniz.

Sayın Bakan, beni hedef alan açıklamanıza asla ve asla kırılmadım. Açıklamanız eşyanın tabiatına uygundur. Siz işinizi yapıyorsunuz, ben işimi yapıyorum.

Bu zor günleri aşmakta büyük çaba gösteren siz ve tüm sağlık çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyorum.

***

Sınır güvenliği önemli

Haftalardır yazıp söylüyorum, “Sınırları sıkı tutmak lazım. Yolgeçen hanı olmamak lazım. Azgelişmiş ülkeler bile bir PCR testi isterken, bizim sınırlardan isteyen istediği gibi girip çıkıyor” diyorum.

Kimse tınmıyor.

Daha doğrusu yetkili kimse tınmıyor.

Bakın ne olduğunu gördük.

İngiltere’den çıkan bir mutasyon, ki ben 7 gün önce yazmışım “İngiltere’den mutasyon haberi” başlığı ile, Avrupa’da bilinen en az üç ülkeye yayılmış bile.

Dün televizyonda “İngiltere’den uçuşları acilen durdurmak lazım” dedim.

Nitekim durduruldu da.

Ben dedim diye değil elbet, akıl öyle gerektirdiği için.

Ama yetmez.

Ülkemize girişlerde en azından bir PCR testi sonucu ya da girenlerden en az 15 gün adrese bağlı bir karantina uygulaması gerekiyor.

Hafta sonları sokağa çıkma uygulamasının  yabancıları da kapsaması şart. (En azından Türkiye’de mukim yabancıları)

2 haftalık düşük dereceli de olsa kısıtlamalar döneminde hastalığın artışı durdu ve gerileme başladı.

Yani vaka sayıları yüzde 30 azaldı.

Bunu sürdürmek için sınır kontrolü ve yabancıları da kapsayan sokağa çıkma yasağı uygulaması şart.

En azından 3 hafta.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Adam olmayanları adam yerine koymadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları