Türk futbolu Bein’e peşkeş

Uzunca bir zamandır “Yayıncı Kuruluş” adı verilen Bein Sports’un yapması gereken ödemeleri yapmadığını, anlaşmaya aykırı düşük miktarda ödeme yaptığını ve fiyatı geri çekmek için her türlü fırıldağı çevirdiğini yazdım durdum.

Her seferinde Türkiye Futbol Federasyonu beni yalanladı.

Ben de onlara “Asıl yalancı sizsiniz. Bein Sprots’a gık bile diyemiyorsunuz çünkü elinizde hiçbir şey yok. Katarlı şirketin verdiği teminat mektubunu kendisine iade ettiğiniz için de Katarlı son derece rahat bir biçimde sizi tehdit ediyor. Sizin bir B planınız bile yok” dedim.

Federasyon bunu da yalanladı haliyle.

Türkiye’de artık haber veren gazeteci kalmadığı için, haber veren üç beş gazetecinin yalanlanması alışkanlık haline geldi ama yalanlama, haberin yalan olduğu anlamına gelmiyor.

Burada da benim doğruları yazdığım her geçen gün ortaya çıkıyor.

Ve şimdi tüm kulüpler Bein Sports’u birlikte protesto edecekler maçlar sırasında.

Bu protestonun gerekçesi ne, onu da anlatalım.

Katarlı Bein Sports sözleşme gereği 2020-21 sezonu için toplam 250 milyon dolar artı 1 milyar 300 milyon TL ödeme yapmak zorunda idi.

Anlaşmaya göre bu ödemeler 20 Haziran’da yüzde 25 ve 20 Eylül’den itibaren de 9 eşit taksitte yapılmak zorunda idi.

Yani sezonluk ödemenin yüzde 50’si bugüne kadar yapılmış olmalıydı.

Ancak Türkiye Futbol Federasyonu 2020-21 sezonu için kulüplerden onay almadan tamamen kafasına göre tamamı TL olacak şekilde Bein Sports ile 2 milyar 650 milyon TL’ye anlaştı.

Yani bir anlamda Türk futbolunu Bein Sports’a peşkeş çekti.

Ama Bein’e bu da yetmedi.

Bu sezon ve önümüzdeki sezon ayrıca 135 milyon TL daha kesinti yapmak istiyor.

Kendini Katar Federasyonu zanneden Futbol Federasyonu, kulüplerin değil Bein’in yanında durduğu için de kulüpler üretimden gelen güçlerini kullanarak protesto ediyorlar.

***

Yeni FETÖ

Çok ilginç.

Ben Türkiye’deki Suriyeliler kayıt dışı ucuz iş gücü gibi görülmesin, kadınları kızları cariye gibi alınıp satılmasın, bu zavallı göçmenler köle gibi kullanılmasın, bir an önce ülkelerine dönmeleri sağlansın, ne olduğu, kim olduğu belirsiz bu 7 milyon göçmen ulusal güvenlik sorunu haline gelmesin, bunlarla ilgili kurallar olsun, yasalar olsun diyorum…

İki yerden ses geliyor.

Biri “Uluslararası Mülteci Hakları Derneği” diye ucu dışarda, buradaki sahibi belirsiz bir dernekten ve “Pelikancılardan.”

Başbakan düşüren, siyaset dizayn etmeye çalışan neye ve kime hizmet ettiği belirsiz bir organizasyondan.

Sözde bir think tank.

Evladınız kazansa yollamayı gereksiz masraf sayacağınız sözde üniversitelerden mezun edilmiş bir grup sözde akademisyen ve bir grup çıkarcının oluşturduğu garip bir organizasyon.

AK Parti kadrolarında tedirginlik yaratan, uzun yıllar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazmış grubun başında bulunmuş, bir dönem AK Parti milletvekilliği yapmış, kirli hiçbir işe adı karışmamış ve benim de yakından tanıdığım Aydın Ünal bu grubu “Yeni FETÖ” olarak tanımlıyorsa vardır elbet bir bildiği.

Boşu boşuna böyle bir ithamda bulanacak hali yok ya!

Ama ben Aydın Ünal’ın yerinde olsam “Yenilenmiş FETÖ” derdim.

Sanki daha iyi otururdu.

***

BioNTech sessizliği

BioNtech’in kurucusu ve CEO’su Prof. Uğur Şahin’in ve eşi Özlem Türeci’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonlarına çıkmadıkları ve Türk gazetecilerle konuşmadıkları yolunda bir iddia varmış.

Bildiğimiz kadarı ile Sağlık Bakanı ile daha önce bir görüşme yaptılar.

Erdoğan’ın Sağlık Bakanı ile görüşen bir bilim insanının Erdoğan ile görüşmeyi reddetmesi pek akla yakın gelmese de olabilir.

Türk gazetecilerle ilgili bölümüne gelince.

Ancak kendi deneyimimi aktarabilirim.

Geçen yazdan bu yana Prof. Şahin ile görüşmek, skype vasıtası ile de olsa 10 dakikalık bir röportaj yapmak için Biontceh’in kurumsal iletişimine başvurduk.

Prof. Şahin’e yazdık.

Uzunca bir süre yanıt dahi alamadık ki, bu çok alışık olduğumuz bir durum değildi.

Dünyanın çok önemli, Nobelli bilim adamalarına Teke Tek Bilim için mesaj yolladığımızda mutlaka bir geri dönüş alıyorduk, olumlu olumsuz bir geri bildirimde bulunuyorlardı.

BioNTech’ten ise uzun süre hiçbir yanıt alamadık.

Israrlarımız sonucu en sonunda “Talebinizi aldık” şeklinde bir yanıt alabildik.

Açıkçası ben bunu yoğunluklarına değilse de aşıyı Türkiye’ye satamayacak olmalarına ve bu konuda Türk basını tarafından zorlanmak istememeleri gibi makul ve insani bir nedene bağlamıştım.

Hala da öyle düşünüyorum.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Satılık olanlar herkesi satılık zannetmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları