Coronadan mı, corona yüzünden mi!

Coronadan ölümler saklanıyor mu tartışması bir süredir giderek artan bir hararetle sürüyor.

Ben de konuğum olan tüm hekimlere bunu soruyorum.

Ülkenin genel iklimi dolayısıyla televizyonda sorduğum bu soruya doğru yanıt alamama ihtimaline karşılık, pek çok hekime de program dışında aynı soruyu yöneltiyorum.

Genel olarak aldığım yanıt şu:

“Mutlaka bazı eksikler vardır. Yani bugün 90 kişi coronadan hayatını kaybetti deniyorsa bu 100 de olabilir. Belki 110 da olabilir. Ama 90 deniyorsa 200-300 olmaz. Tanısı kesinleşmemiş hastaların bazılarına corona covid 19’dan öldü denmiyor doğru. Ama başka ülkelerde uygulanan yöntem de aynı. Yani herkeste belirli oranda bir sapma olabilir.”

Bu arada biz de salgının merkezi İstanbul’daki son iki yılın ölüm sayılarını çıkardık. Tabloları eke koyacağım ama mesela 2015 Mart ayında İstanbul’da toplam ölüm sayısı 5 bin 628. 2016 Mart’ında 5 bin 114. 2017 Mart’ın 5 bin 274. 2018 Mart’ında 5 bin 310, 2019 Mart’ında 6 bin 635, 2020 Mart’ında 7 bin 296.

2019 Mart’ının 2018 Mart’ına oranla artışı 1.325.

2020 Mart’ının 2019 Mart’ına göre artışı 661.

Tabloları inceleyince görebileceğiniz üzere en önemli artış nisan ayının ilk 14 günü istatistiklerinde.

2019 yılında Nisan ayının ilk 14 günündeki ölüm sayısı 2 bin 847.

Bu yıl Nisan ayının ilk 14 günündeki ölüm sayısı ise 4 bin 434.

Geçen yılın aynı dönemine göre ölümlerin büyük çoğunluğunun kaydedildiği İstanbul’daki vefat sayısındaki artış 1.587 kişi.

Ciddi bir sayı.

Ülke genelinde 14 Nisan itibariyle coronadan kaybettiğimiz kişi sayısı ise 1.403.

Bu farkı da güvendiğim hekimlerle konuştum.

“Hiç kuşkusuz ki, bunun içinde bir bölüm teşhis konulmamış corona hastaları vardır. Ancak tamamını ona bağlamak ciddiyetle bağdaşmaz. Burada daha çok acillere bakmak lazım. Acillere başvuruda çok büyük bir düşüş var. Corona korkusu nedeniyle acillere gelmeyen çok hasta var. Senin programda bile kalp krizi geçirip acile gelmeyen hastadan bahsetti Başar Hoca. Yani bir anlamda bu ölümlerin corona virüsünden olduğunu söyleyemeyiz ama corona nedeniyle olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sağlık sistemini hastalar bloke ediyor, hastaların üzerinde stres yaratıyor.“

***

Plazma ile sürü bağışıklığı

Corana ne zaman bitecek nasıl bitecek herkesin yanıt aradığı ve merak ettiği soru.

Bu konuda hiç kimse net bir şey söyleyemiyor çünkü hiç kimse tam olarak durumu bilemiyor.

Bazı optimist bilim adamları toplum geneline bakılınca coronanın öldürme oranlarının yüzde 1’in altında olduğunu söylüyor.

Son okuduğum bir çalışma ise pandeminin geleceğine dair tahmin ürütebilmek için virüsü kapanların, hastalansınlar veya hastalanmasınlar ne kadar güçlü bağışıklık geliştireceklerinin ve bu bağışıklığın ne kadar uzun süreceğinin önemli olduğunu anlatıyor.

Yani eğer bağışıklık gelişiyor ve anlamlı bir süre bu bağışıklık sürüyorsa o zaman toplumsal bir plazma uygulaması ile pandemi geriletilebilir ve toplumsal koruma sağlanabilir.

Bu da şu demek.

Hastalığı geçirenlerden alınacak kan ile üretilecek antikorlu plazmalar, bağışıklığı olmayanlara verilerek kitlesel pasif bağışıklık kazandırmak.

Şu anda en hızlı ve en etkili yöntemin bu olduğunu ve sürü bağışıklığı denilen şeyin bu yöntemle daha az riskle kazanılabileceğini öngörüyor.

***

Dersimiz kimya

Alaattin Çakıcı da çıktı.

Devlet Bey af isterken özellikle onu işaret ve ziyaret ediyordu.

İstediği oldu.

Genç nesiller Alaattin Çakıcı’yı pek bilmez muhtemelen.

Kendisi “kimyagerdir”.

İş adamlarının, siyasetçilerin, gazetecilerin “kimyasını” bozmakla meşhurdur.

Hem de uzaktan.

Genelde telefon marifetiyle.

Mesela Korkmaz Yiğit’in, mesela Mesut Yılmaz’ın, mesela Ertuğrul Özkök’ün kimyalarını uzaktan “tele chemical” yöntemiyle bozmuştur.

Kulüp kongrelerine, federasyon seçimlerine banka ihalelerine müdahale ettiği bilinir. Ve hatta geçmişte bazı parti genel kurullarına da…

Son olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “ağır”dan öte mektupları ile gündeme gelmiş “Bu laflardan sonra af zor çıkar” denmesine neden olmuştu.

Ama çıktı af.

Çakıcı da çıktı böylelikle.

Ahmet Davutoğlu, “AK parti iktidardan inerse beyaz Toroslar yeniden ortaya çıkar” diyerek AK Parti’siz bir Türkiye’de geçmişe dönüleceğini ima ediyordu.

Hâlâ aynı fikirde mi bilmem ama beyaz Toroslardan önce Çakıcı çıktı bile.

Hadi hayırlısı diyelim.

***

Affetmeyin, tahliye edin

Uyuşturucuyu, hırsızlığı, gaspı, dolandırıcılığı, tehdit ve sahteciliği kapsayan af gazetecileri kapsamadı.

Niyeyse.

Barış Tekoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu da bir mektup yollamış.

Ben de sizinle paylaşmak istedim:

“Ben Özge Terkoğlu, Barış Terkoğlu’nun eşiyim.
……

Bildiğiniz üzere eşim Barış Terkoğlu ve meslektaşları MİT yasasının ihlal edilme suçuyla tutuklandılar. Suçlandıkları yasanın ceza almaları halinde alt sınırı 3 yıl, üst sınırı 9 yıl. Üst sınırın uygulanmasına neden teşkil edebilecek olan daha önce sabıkası olması, aynı suçun tekrarlanması gibi durumların söz konusu olmaması nedeniyle, bugün hüküm giyseler ve hakim normalde verilmesi beklenen alt sınırdan uzaklaşsa ve 4 ila 5 yıl ceza verse bile, infaz yasasına göre yatar süreleri kalmamış durumda. Yasaya göre 30 Mart öncesi işlenen suçlara yönelik 3 yıl ve altı “yatarı olan”lara dönük denetimli serbestlik getirilmesine istisna tutulan suçların içinde Barış’ın suçlandığı MİT yasası yer almadığı için, eşim Barış Terkoğlu ve meslektaşları suçlu olmadıkları halde bu suçu üstlenseler ve mahkum olsalar dahi yatarları kalmadığı için acilen tahliye edilmeliler. Yasanın resmi gazetede yayınlandığı 15 Nisan’dan itibaren tutukluluklarının devam ettiği her saat her gün yasaya rağmen özgürlük hakkının ihlalidir, hele ki bu ihlalin ölümcül bir salgın döneminde işlenmesi sadece özgürlüğünden etmeyi değil yaşamını tehlikeye atma sorumluluğunu da içeriyor.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Düşüncenin silahtan daha güçlü olduğunu af yasalarına bakarak anlayabileceğimizi görmediğimiz zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları