Karakaş’tan doğrular

Yerli otomobili üreteceği iddiasındaki TOGG’un CEO’su Gürcan Karakaş bir grup gazeteci ile buluştu ve yerli otomobille ilgili ilk kez nispeten somut, nispeten elle tutular bilgiler verdi.

Motor Bosch’tan.

“Batarya Çin’den.

Aracın entegrasyonu için Alman Edag
Şaşi Myra’dan.

Tasarım İtalyanlardan.”

Anında eleştiriler başladı.

Bana mail ya da sosyal medya üzerinden ulaşan pek çok okur da “Fatih Bey haklıymışsınız eleştirilerinizde” demeye başladı.

Zaten sosyal medyada da hava bu şekilde oluşmuş gördüğüm kadarıyla.

Ama ben size bir şey söyleyeyim.

Bu işin başından beri ilk kez CEO Gürcan Karakaş’ı doğru pozisyonda görüyorum.

Sevgili okurlar, bu iş böyle başlar.

Hatta böyle de sürebilir.

Hiçbir sorun yok.

Dünyadaki tüm otomobil üreticileri işlerini böyle görüyorlar.

İşin içine siyaset girmeyince, birtakım bakanların Cumhurbaşkanı’nın gözüne girmek için gerçekleri eğirip, büküp sunmaları olmayınca, doğrular ve olması gerekenler konuşulunca hoşunuza gitse de gitmese de olması gerekenler ortaya koyuluyor.

Gürcan Karakaş’ın gazetecilere söyledikleri otomotiv sektörünün gerçekleridir.

Bunu daha önce de yazdım.

Benim Karakaş’a öfkemin nedeni, “Doğru olmayan şeyler” söylemeseydi. Olmayacak hayallerden söz edip, milleti kandırmaya çalışmasıydı.

YERLİ OTO CEO’SUNDAN FİYAT AÇIKLAMASI

Bu kez söylenenler gerçekler.

2-3 yıl içinde bir otomobil üretmek istiyorsanız yola böyle çıkmanız gerekir.

Bunun böyle olması gerektiğini de yazdım birkaç gün önce zaten.

Herkes böyle yapıyor.

Ancak basın toplantısında yine bazı eksikler var.

Oradaki gazeteci arkadaşlar bazı konuları soramamışlar ya da sormamışlar.

Hadi onların bir bölümünü soralım:

SORULMAMIŞ SORULAR

Mesela:

– Gösterilen prototip ile üretim bandından çıkacak araç birbirine ne kadar benzeyecek?

– Yurt dışından alınacak motor, şasi, entegrasyon yazılım ve donanımlarının dizayn hakları kimde olacak.

– Bu komponentlerin yerli üretimi için bir zamanlama var mı?

– Elektrik motorları konusunda Türkiye’de yetkinliğe yaklaşan en azından bir firma var bu firmanın kendini geliştirmesi ve bu motorları bir süre sonra bile olsa tedarik edebilmesi için bu firma veya benzerleri ile birlikte ARGE çalışmaları yapılıyor mu?

– Pili herkes Çin’den alacak ama biz bunun paket sistemini kendimiz yapacakmışız, bu konuda yıllardır tecrübe kazanmış ve üretim yapan Önder Yol ile niye ısrarla görüşülmüyor, bu bir strateji kararı mı?

– Böyle bir proje için eldeki mühendis sayısı yetersiz gibi görünüyor, neden yeterince mühendis istihdam edilmiyor?

– Otonom sürüş dahil olmak üzere yazılımlar ne kadar yerlilik payına sahip.

– Kentlerde şarj istasyonları kurmak iyi de, kentlerin elektrifikasyon altyapıları bunca otomobilin şarj edilmesinden doğacak yükü karşılamaya hazır olacak mı?

– Ulaştırma ve Altyapı bakanlığı ne yapıyor?

Bu soruları uzatmak mümkün ama bunlar bile sorulmadı.

Yine de ilk kez doğrular konuşuldu.

Bu bile şimdilik yeter.

***

Bu pil Volta pili değil

Geçenlerde Gürcan Karakaş “Pil konusunda ortaklarımızdan birinin yatırımı ve çalışmaları var. Günü geldiğinde çözülür” dediği için çok kızmıştım.

Karakaş dün bu konuda daha açık konuştu ve pilin Çin’den geleceğini söyledi.

Anladığım kadarıyla imalatın son aşamasına kadar oluşacak teknolojik gelişmelerden bu yolla yararlanmak istiyor TOGG yönetimi.

“Ortaklarımızdan biri halledecek” cümlesi ne kadar anlamsız ise dünkü söylenen o kadar anlamlı.

Çünkü pil çok ama çok önemli.

Gelin sizinle bu konularda fikrinizi oluşturmanızı sağlayacak bir iki örnek daha vereyim. Mercedes Benz’in otomotiv dünyasının en önemli ve en ciddi kuruluşlarından biri olduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktur herhalde.

Almanların otomotiv devinin “elektrikli otomobil” geliştirilmesi için 15 milyar avroluk bir kaynak ayırdığını geçen senelerde öğrenmiştik. (Yaklaşık 100 milyar TL)

Ve Firma EQ adı altında elektrikli otomobil projesini geliştirmeye başlamıştı.

Geçen yıl EQC 400 adlı elektrikli modelinden 60 bin adet üretip satmayı planlıyordu. Ancak üretim 30 binde kaldı.

Endüstriden sızan bilgilere göre sorun bataryaydı.

Mercedes yeterince batarya temin edemiyordu.

Önümüzdeki yıl da üretim bu nedenle yarı yarıya düşürülecekti.

Mercedes sektörün saygın yayınlarında yer alan bu iddiayı yalanlıyor ama konuşulan bu.

Sadece elektrikli otomobil geliştirmeye 15 milyar avro kaynak ayıran Mercedes akü sıkıntısı yaşarken, bizim “Bu işi Vestel çözecek” dememiz anlamsızdı.

NOT: Vestel’in bu tip aküler üretmek için hammadde sağlamak amacıyla kurduğu madeni görmüş ve yazmıştım geçen yıllarda.

NOT: Başlıktaki Volta’yı cezaevinde volta atmak zannedenler ve Allesandro Volta’nın adını hayatında ilk kez şu anda duyanlar bu yazıları ve hatta mümkünse benim köşemi okumasınlar lütfen.

***

Mercedes mi yerli mi?

Bu arada Mercedes’in akü sıkıntısı nedeniyle üretmekte zorlandığı ECQ 400’ün özelliklerini de sayayım:

408 beygir gücünde

760 nm torka sahip

Menzili 360 km

Şarj süresi 12 saat 45 dakika

Bizim TOGG’un otomobili ile aynı güçte.

Ama bizimkinin menzili 500-600 km

Bizimkinin şarj süresi yarım saat.

Mercedes EQC’nin Avrupa satış fiyatı 80 bin avro. Yani S-400 Mercedes ile neredeyse aynı.

Bizim yerli elektrikli otomobilimiz ise daha fazla menzil ve çok daha kısa şarj süresi olmasına rağmen bunun 3’te1 fiyatı.

O gün hiç inandırıcı bulmamıştım.

Bugün de bulmuyorum.

***

Afet bölgesi

Birkaç gündür yurt dışında idim. Ama memlekette olan biteni izledim elbette. Deprem sonrası Berna Laçin isimli bir oyuncu, sosyal medyada bir şeyler yazmış.

Deprem 6.8’miş de bilhassa AFAD tarafından 6.5’e düşürülmüş.

Çünkü 6.5 olursa AFET sayılacakmış ve ona göre devletin yükü artacakmış.

Falan filan.

Okuyunca üzüldüm.

Kendini “toplum önderi” gibi konumlayan bir genç kadının “bilgisizliği” ve bu bilgisizlikte yorum yapmaya kalkışması üzdü beni.

Bununla ilgili kanunu, yönetmeliği bilmeden sallamak doğru bir iş değil.

Oysa Berna Laçin’in kendini konumlandırdığı yere yakışır bir davranış biçimi sergilemesi için bir yerin afet bölgesi ilan edilmesinin ne depremin büyüklüğü ya da yağmurun metrekareye ne kadar düştüğü ile ilgili değil etkileri ile ilgili olduğunu bilmesi gerekirdi. Yani yarattığı tahribat ve afetin meydana geldiği bölgedeki yaşama ve ekonomik ilişkilere yaptığı olumsuz etki.

7 büyüklüğünde olur tek bir bina hasar almaz, tek bir can kaybı olmaz afet mafet ilan edilmez.

5 büyüklüğünde olur bir kenti yerle yeksan eder anında afet bölgesi ilan edilir.

Laçin bunu bilmeden yorum yapıyor.

Tipik bir sosyal medya kahramanı tavrı ile.

Ancak daha vahim olanı Laçin’e soruşturma açılması.

Böyle saçma bir soruşturma olamaz.

Laçin’inki sadece cehalettir.

Ve memlekette her cehalet gösterisine soruşturma açılacak olsa savcı sayısını en az 100’e katlamak gerekir.

Buna Laçin’i aynı cehaletle eleştirenler hakkında açılacak soruşturmalar da dahildir.

***

Genç öğrenciler bu üniversiteden uzak dursun

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde profesörmüş.

Alıştığımız teknik üniversite profesörü görüntüsünde değil ama insanları görüntüleri ile değerlendirmeyi çoktan bıraktığım için garipsemedim.

Fikirleri ve bilgileri ile değerlendirmek daha doğru geliyor.

Bu beyefendiyi de öyle yapacağım haliyle.

Teknik bir üniversitede, bilimsel çalışmalar yapan bu zat, Depremi farklı bir nedene bağlamış.

Mealen diyor ki, “Dinen caiz olan bir yaşta yapılan evlilikleri yasaklarsanız başınıza bunlar gelir”.

Tam bir teknik üniversite profesörüne yakışan derin bilimsel bir yaklaşım.

Ben bu zatı eleştirmeyeceğim.

Çünkü eleştirirsem dekan, çok sert eleştirirsem rektör yaparlar.

O yüzden siz de eleştirmeyin.

Benim tavsiyem gençlere olacak.

Üniversiteyi tercih edecek genç kardeşlerim.

Böyle bir adamın profesör olarak eğitim verdiği bir üniversiteyi asla ve asla tercih etmeyin.

Bilimsellikten uzak olduğu için değil.

Allah muhafaza başınıza kötü şeyler gelebileceği için.

Çünkü adam açık biçimde bunu gösteriyor.

Sonra pişman olmayın!

Özellikle çok genç öğrenciler, ciddi tehlike altında olabilirler!

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Eğriye eğri doğruya doğru demek suç olmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları