Kanal İstanbul’da doğruları tartışmak

Sevgili okurlar, dün “Kanal inşaatında birkaç yüz kiloluk TNT veya dinamit benzeri patlayıcılarla yapılacak patlamalar depreme yol açmaz. Bu iddia komik” diyerek Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan biri 15 bin ton, diğeri 21 bin ton TNT’nin patlatılmasına eşit güçteki patlamaların, deprem ülkesi Japonya’da bile depreme yol açmadığını yazmıştım.

Üstelik de bu patlamalar Japonya’nın önemli faylarından biri olan Median Tectonic Line yakınında olmuştu.

Neyse uzatmayayım, bazı okurlar çok haklı bir eleştiride bulundular.

Dediler ki, “Fatih iyi de o bombalar yerden 500 metre yukarıda patlatıldı. Elbette ki faylara etkisi olmayacaktır. Ama Kanal İstanbul için yapılacak patlamalar yerin 20 metre altıda yapılacak.”

Çok doğru ve haklı bir eleştiri gibi geldi bana.

Dün oturup bu konuyu araştırdım epeyce.

İki nükleer bomba, ‘Little Boy’ ve ‘Fat Man’ın daha geniş bir alanda etkili olmaları için yerden birkaç yüz metre yukarıda, havada patlatıldıklarını biliyorduk ama yer altında gerçekleştirilen nükleer denemeler de vardı.

Buna bakmak lazımdı.

Epeyce bir okuduktan sonra, eldeki en sağlam ve detaylı çalışmayı, Kuzey Kore’nin yaptığı bir yeraltı nükleer deneme sonrası gördüm. Hemen onun verilerini paylaşayım.

Kuzey Kore 2017 yılının 3 Eylül günü, Mantap Dağı’nın altında yaklaşık 450 metre derinlikte 250 kilotonluk bir nükleer bomba patlattı.

Yani Hiroşima’ya atılan bombanın 17 katı güçte 250 bin tonluk TNT patlamasına eşit bir patlama.

Bu patlamadan 8 dakika sonra, Kuzey Kore’nin patlamayı kontrol ettiği test mahalli çöktü.

Patlamanın ardından Mantap Dağı’nın tepesi 50 cm aşağıya indi.

Ve bu nükleer denemeyi takip eden aylarda, 23 Eylül 2017 ile 22 Nisan 2018 arasında test alanının 5 ila 10 kilometre çevresinde en büyüğü 3.4, en küçüğü 2.1 büyüklüğünde 10 deprem kaydedildi.

Tüm bunlar bir araştırma konusu olmuş ve yayınlanmış.

Ben de öyle öğrendim zaten.

Buradan anlayacağımız şudur:

Kanal İstanbul için tek seferde 250 bin ton TNT patlatılacağını zannetmiyorum.

20-21 metre derinliğindeki bir kanal için gerçekleştirilecek patlamaların yerin yarım kilometre altında olması da pek makul değil.

O halde patlamalar, depremi tetikler saçmalığı, sadece ve sadece Kanal İstanbul taraftarlarının işine yarayacak bir argümandır…

Meseleleri doğru bilgiler ile tartışmak gerekir.

Gençlerinin yüzde 30’u işsiz, bütçesi açık üzerine açık veren bir ülkede en az 150 milyar TL’lik bir kanal yatırımına karşı çıkmak için, saçma sapan bilgiler gerekmez.
Doğruları söylemek yeterlidir.

***

Bosch’tan gelir boş konuşur

Yerli ve milli otomobilimizi üretecek olan TOGG’un CEO’su Gürcan Karakaş’ın söylediklerini okuyup dinledikçe giderek daha fazla hayretler içinde kalıyorum.

Karakaş, “Biz pil Ar-ge’si yapmıyoruz. Ancak bu alanda birikimi olan Türk şirketi zaten ortağımız. O an ihtiyacımız olan doğru çözüm hangisi ise ona karar vereceğiz. En doğru çözümü otomobilde kullanacağız. Ayrıca elektrik şarj istasyonları konusunda da işbirliği çalışmalarımızı yürütüyoruz” diyor.

Bu kafa ile elektrikli otomobil yapmaya soyundularsa vay halimize, vay bu milletin parasına vay bu işe kaynak ayıran ama kandırılan siyasetçilerimize.

Gürcan Karakaş ve ekibinin ne yaptığını doğrusu merak ediyorum.

Dizaynı İtalyan’a ver, prototip üretimini yine aynı İtalyan halletsin.

Pil ile ilgilenme.

Otonom sürüş konusunda hiçbir şey anlatma.

Yazılım konusunda bir bilgi zaten yok.

İki üç yıl içinde yola çıkacağı iddia edilen otomobil için şarj istasyonları konusunda işbirliği çalışmaları yürüt.

Yahu bir elektrikli otomobilin en önemli parçası pil.

En önemli maliyet kalemi orada.

Bununla ilgilenme.

Vestel bu işi yapacak de!

Peki Vestel bu konuda ne yapmış!

Pil üretiminde kullanılacak bir maden çıkarma ve işleme alanı kurmuş.

İyi yapmışlar, ellerine sağlık.

Peki pil var mı ortalıkta!

Bırakın otomobili, el fenerinde kullanılacak bir tek pil dahi üretmemişler şimdiye kadar.
İnşallah üretecekler de ne zaman?

Muhtemeldir ki, eğer bir fabrika kurulur ve 3 sene içinde otomobil gerçekten üretim bandına gelirse pil yerli olmayacak!

En azından uzunca bir süre.

Çünkü rekabetçi bir fiyat ve teknolojiye erişmek üç günde olacak iş değil.

Eee, ne anladım ben bu yerlilikten.

Peki elektrik motoru nereden gelecek?

Gürcan Karakaş onu da söylemiyor.

Bilmiyoruz motoru kim yapacak, böyle bir üretici var mı, var ise eğer projeye katılımı ne oranda, Türkiye’de bu konuda çalışmalar ne alemde!

Şarj istasyonları ile ilgili de işbirliği çalışmaları yürütüyormuş beyefendi.

Kimi kandırıyorsunuz Gürcan Bey.

Türkiye’deki otomobillerin yarıya yakını İstanbul’da.

Diyelim ki ürettiğiniz yıllık 175 bin otomobilin yarısı İstanbul’a satıldı.

İlk yılın üretimi 85 bin gece şarja bağlandığı anda İstanbul’un elektrik altyapısı öyle bir çöker ki, kent 1 hafta elektriksiz kalır.

İlk yıl 175 bin üretilmese de sonuç çok farklı olmaz.

Bunun için dünyada çok farklı bakış açıları geliştirilmeye çalışılıyor.

Buna bir çözümünüz var mı? Kentlerimizin elektrik alt yapısını işleten dağıtım şirketleri ile bu konuları ele alıyor musunuz?

Söylediklerinizden benim anladığım şudur.

Konuya hakim olmayanları oyalayacak bir şeyler sallayayım gitsin.

Birkaç sene daha burada idare ederim.

Sonra geldiğim Bosch’a geri dönerim.

Orada gerçekten elektrikli otomobiller yapan birileri ile beraber olurum.

Türkiye’ye de oradan teknoloji satarız.

Gayrı ciddi söylemleriniz ve tavrınız bana bunu hatırlatıyor.

Başka bir şeyi değil.

Kusura bakmayın.

***

Ali Koç Beyefendiye bir kaç sual

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç bir basın toplantısı yaptı ya da yapacak. Muhtemelen kendisine sorulmayacak olan bazı soruları ben kendisine buradan sormak isterim:

Sual 1: Ali Bey, bir dönem aynı yönetim kurulunda görev yaptığınız şimdinin Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Nihat “Abi” Özdemir’in Zorlu’daki şirket merkezinde gizli bir toplantı yaptınız ama bu toplantı spor yazarı Erman Toroğlu tarafından ortaya çıkarıldı. Siz bu toplantının olağan ve normal olduğunu söylediniz. Aynı şekilde bir gizli toplantıyı yapan Galatasaray veya Beşiktaş başkanı olsaydı onu da olağan ve normal bulur muydunuz yoksa kıyameti koparır mıydınız?

Sual 2: Bu toplantıya Merkez Hakem Komitesi Başkanı’nın katılmasını da normal ve olağan buldunuz? Galatasaray veya Beşiktaş başkanlarından herhangi biri MHK Başkanı ile böyle gizli bir toplantıya katılsa o da normal olur muydu sizce?

Sual 3: Bu toplantı normal ve olağan bir toplantı ise niye Federasyon’un merkezinde değil de, Limak Holding’de yapıldı? Bunu rakipleriniz yapsa ortalığı ayağa kaldırmaz mıydınız?

Sual 4: MHK Başkanı Zekeriya Alp Beyefendi kendi ağzından açık açık ailenizin yönetimindeki şirketlerle ve sizinle iş ilişkileri içinde olduğunu, 30 yıldır bu ilişkilerin sürdüğünü söyledi. Bence onurlu insanlar için bu ilişkiler normaldir ammaaaa. Herhangi MHK Başkanı Galatasaray veya Beşiktaş başkanları ile 30 yıllık benzer ilişkiler içinde olsaydı şu anda siz ve yanınızdaki bazı beyler ter ter tepinerek “Bu kabul edilemez” der miydiniz demez miydiniz!

Sual 5: Federasyon tarafından açıklanan bütçe ve harcama limitlerini fersah fersah aşan ve buna rağmen yönetmeliklerde yer alan ve titizlikle uygulanacağı baştan açıklanmış olan cezaların hiçbirine maruz kalmayan kulüp Fenerbahçe değil de Galatasaray veya Beşiktaş olsa idi, bu cezaları uygulamayan Federasyon’un başkanı da o kulüplerden birinin eski 2. Başkanı olsa idi bu duruma sessiz kalır mıydınız?

Bunlar çok kolay sorular Ali Bey.

Yanıtların ne olduğunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

“Bir işin başına geçenler herkesi sonsuza kadar kandıramayacaklarını anladıkları zaman.”

Erişilebilirlik Araçları