Kelepir mülk

Birkaç gündür medyada en dikkatimi çeken haber şu:

“Türkiye’de dolar milyonerlerinin sayısı 24 bin azaldı.”

Türk halkının bir bölümünün bu habere otomatik tepkisi şudur:

“Oh olsun. İyi olmuş.”

Muhtemelen başka yerlerde de bu tepki verilir böylesi bir gelişmeye ama aslında bu tam olarak gerçeği yansıtmıyor.

Bu aslında bir “Ülke olarak fakirleştik kardeşim” haberidir. Dolar milyonerinin parası azalırken, seninki yerinde kaldı mı zannediyorsun sevgili kardeşim!

Sen de fakirleştin.

Evrensel para biriminde senin de her şeyin azaldı.

Dün maaşın 1000 dolardı.

Bugün 600 dolar.

Binbir emekle, borçlana harçlana aldığın ve kredisini yeni tamamladığın ev dün 150 bin dolar ediyordu, bugün 100 bin dolar ya eder ya etmez. Satmaya kalksan zaten müşteri bulamazsın.

Varsa memleketteki tarlanın durumu da farklı değil. Hatta daha beter.

Kiraya verdiğin dükkandan elde ettiğin gelir de artık düştü. Dün 2 bin dolar ediyordu, şimdi 1500. Buna da razısın. Esnaf zaten batıyor, kiracı çıksa yenisini 1000 dolar karşılığı TL’ye bulamayacaksın, biliyorsun.

Haliyle bu babadan dededen kalma hanın da değerini düşürdü.

1 yıllık kirayı 15 ile çarpınca malın satış değeri ortaya çıkardı.

Değer en az yüzde 30 düşmüş, satsan haybeye gidecek.

Anlayacağın arkadaş ülke fakirleşti.

Daha doğrusu ülkenin değeri düştü.

Şimdi bir de bu değer üzerinden özelleştirmeler yapılacakmış yeniden.

Emin olun param olsa gelir her şeyi alırım.

Bu şahane mülk hiç bu kadar ucuz olmamıştı.

Haraç mezat gidecek.

Haberiniz olsun!

***

Galiba ödemeyecekler

Yeni vergi yasa tasarısı vergilerde çok ciddi artışlar getiriyor.

Bazıları makul, bazıları ise makul ötesi.

Anlamadığım konutlara gelen vergi mesela.

Bir yandan konut satışlarını arttırmak için uğraş, hem faizleri düşürmeye çalış hem batık inşaatçıları kurtarmak için Türkiye Varlık Fonu’nu devreye sok, bunlara para aktar
Hem de emlak vergilerini arttır.

Hem de öyle az uz değil.

Yıllarca insanları varlıklarını emlağa yatırmaları için yol göster, sonra emlak vergisi gibi görünen, aslında “varlık vergisi” getir.

Ve ilginçtir.

Haşırt denilebilecek vergiler geliyor.

Kimsede ses yok.

“Yok daha neler” diyen yok. Ağzını açan yok. Sesini çıkaran yok.

Anladığım kadarı ile kimse bu vergileri ödemeyi düşünmüyor.

Sessizlik o yüzden!

***

Batı karşıtlığı tırmanıyor

MAK Danışmanlık Barış Pınarı Operasyonu ile ilgili bir anket yapmış.

“Ordumuzun sınır ötesi operasyonunu destekliyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların yüzde 68’i “Evet destekliyorum” olmuş.

Yüzde 16 karşı çıkan, yüzde 16 da kararsız olan var.

“Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu iradeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise yüzde 63 oranında onay gelmiş.

Yüzde 12 “Onaylıyorum ama endişelerim var” derken yüzde 15 onaylamayan, yüzde 12 de kararsız mevcut.

Buna karşılık “ABD’nin tavrını nasıl buluyorsunuz” sorusuna verilen yanıtlar ABD açısından felaket.

Yüzde 71 düşmanca bulmuş ve “ABD’ye güvenmiyorum” demiş, yüzde 13 ise “Müttefik ülke tavrı değil” dile değerlendirmiş.

Aynı soruyu AB ülkeleri için sordukları zaman “Düşmanca ve güvenmiyorum” diyenler yüzde 70, “Aday bir ülkeye karşı samimiyetsizler” diyenler yüzde 12.

Yani Türkiye’de giderek yükselen bir Batı karşıtlığı var.

Bunun nedenleri arasında elbette ki Türkiye’deki politik tavır önemli bir yer tutuyor ama Batı’nın yanlışlarının çok daha büyük bir yer tuttuğu kesin.

***

Oryantalistler ve Fuat Sezgin Hoca

Profesör Celal Şengör’ün bir twitter ya da instagram daha doğrusu herhangi bir sosyal medya hesabı olmadığını hatta bir cep telefonu dahi olmadığını daha önce de söylemiştim.

Ancak sosyal medyada onun adını kullanan pek çok hesap var.

Bunlardan bazıları kantarın topuzunu kaçırıp Celal’in arkasına saklanarak oraya buraya saldırıyorlar.

Dün böyle biri gözüme çarpınca dostuma mail attım.

“Abi dikkat et, bunlarla ilgili bir şey yap. Sen bakmıyorsun ve takmıyorsun ama birileri bakabilir ve sana takılabilir” dedim.

“Ne yapayım” dedi.

Ben de “Savcılığa suç duyurusunda bulun” dedim.

“Tamam” diye bir mail attı ve ekinde bir mektup yolladı.

Ben de mektubu sizinle paylaşayım.

“Sevgili Fatih,

Gazetelerimizde, özellikle solcu/liberal/sağcı kesimin yazılarında ‘kolonyalizm’ ve ‘oryantalizm’ sanki birer suçmuş gibi anlatılıyor veya öyle sunuluyor. Kolonyalizmin pek çok kötü yanı olduğu gibi, çok iyi yanları da olmuştur. Hindistan bir İngiliz kolonisi olmasaydı bugün böyle bir Hindistan’dan bahsedemezdik. Birbirinin dilini anlamayan yüz küsur devletçikten oluşuyor olurdu. Gandi Hindistan bağımsızlığı için öne sürdüğü fikirleri de Güney Afrika’da Avrupalı kolonistlerin okullarında öğrenmişti.

Fakat esas fenalık oryantalizmi, yani bizlerin eskiden şarkiyat dediği bir bilim dalını bir suç makinasıymış gibi öne sürmektir. Bu hiçbir aklın, mantığın kabul edebileceği bir şey değildir. Aslen Hristiyan bir Filistinli olan, hayatını Amerika’da geçirmiş, Columbia Üniversitesi İngilizce profesörü Edward Said’in buram buram cehalet, ön yargı ve kötü niyet kokan Orientalism adlı kitabıyla başlayan bu modaya dünyadaki bütün okuma özürlü solcu/liberal/sağcı yazar ve/veya aktivist katılmıştır.

Rahmetli Fuat Sezgin her eserinde Avrupalı oryantalistler olmasaydı, bugün İslam dünyası hakkındaki bilgilerimizin çoğundan mahrum olacağımızı söyler. Aynı şey, tüm Asya halklarının tarih, edebiyat, tarihi coğrafya ve etnoğrafyası için de geçerlidir.

Bir Stanislas Meunier, bir Abel-Remusat, Bir Klaproth, bir Kraçkovski, bir de Goeje, bir Pelliot olmasaydı İslam ve Çin coğrafyacıları hakkında ne bilecektik? Bir Bartold olmasaydı Moğol ve Türk tarihçiliği ne kadar fakir olacaktı; Köprülü’nün değerini Türkler mi farketti? Onu Rus Bilimler Akademisine Bartold, Kraçkovski ve Oldenburg seçtirmemiş miydi?

Baron Joseph von Hammer-Purgstall’e ilk bilimsel Osmanlı tarihini borçlu değil miyiz? Bunların acaba hangisi doğu halkları aleyhine tek bir satır yazdı?

Hangisi batı devletlerinin emrinde casusluk yapmıştı?

Batı devletleri, ellerindeki Gertrude Bell gibi iyi okumuş ve hırslı kişileri politik amaçları için elbette kullanmışlardır. Ama Bell için ne denmişti? ‘Majestelerinin hükumetinin temsilcileri arasında Araplar tarafından sevgiyle benzer bir hisle anılan tek kişi’.

İkinci Dünya Savaşından sonra İngiltere Cambridge Farsça profesörü ve büyük İran uzmanı Peter Avery’i de gizli servisine yardım etsin diye kullanmamış mıydı?

Bizim onlara karşı çıkartacak niçin tek bir bilim insanımız yoktu? Bu insanlar hayatlarını Asya halklarının daha iyi tanınması için harcamışlardı.

Araplar Bell’i boşuna mı sevmişlerdi? Her biri çok saygın ve önemli bilim insanları olan oryantalistlerin listesini burada uzatabilirim, ama gerek yok. Yalnız şu kadarını söyleyeyim: Oryantalistlere tu kaka demek cehaletin daniskasıdır.

Keşke Fuat Sezgin hayatta olup o oryantalistlere dil uzatanlara hadlerini bildirebilseydi. En azından Fuat Hoca’nın eserlerini okusunlar da biraz olsun utansınlar.

Bu cehalet balçığından bir an evvel milletçe kurtulabilmemiz dileği ile

Celal”

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Düz çizginin eğrilerle kesişmesini düz çizginin suçu zannetmediğimiz zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları