Akıncı ve bizdekiler

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Türkiye’nin Suriye’deki PKK’ya yönelik harekatını eleştiren sözlerine kızdık.

Haklıyız.

En hafif tabiriyle “haksızlık”.

Ayıptır, kadirbilmezliktir, geçmişi unutmaktır, üç beş soytarıyı mutlu etmek için geçmişi unutmaktır.

KKTC Cumhurbaşkanı’nın bu yaptığının, Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’e sövenlerle, Cumhuriyet’in kurucularına hakaret edenlerle hiçbir farkı yoktur.

Niyesini anlatayım.

Akıncı bunları söylüyor çünkü Kuzey Kıbrıs’ta geçmişi hatırlamayan yeni bir nesil ve bunların yanı sıra da bir grup “hain” var.

Bunlar epey uzun bir süreden beri Türkiye’nin KKTC ile olan ilişkisinden rahatsızlar. Çünkü yeniler geçmişi bilmiyor.

Türkiye müdahale etmeden önce Kıbrıs’ta EOKA’cı çetelerin yaptıklarını, kadınlarımızın ırzına geçildiğini, Türklerin toplu katliamlara kurban gittiğini, yaşam haklarının ellerinden alındığını, Türkiye’nin haklı müdahalesi olmasa pek çoğunun bugün mevcut dahi olmayacağını düşünmüyor.

Onlara göre Türkiye yaşamlarının kurtulmasının veya varolmasının nedeni değil, bugün Güney Kıbrıs’taki refaha ortak olamamalarının nedeni.

Dünü hatırlamayanlar onlar.

Türkiye sayesinde nelerinin veya nerelerinin kurtulduğunu bilmeyenler.

Aynen 1920’leri hatırlamayıp Atatürk’e sövenler gibi.

O günün şartlarını bilmeyip, görmeyip, okumayıp, anlamayıp bugün Atatürk’ü eleştirmenin keyfini sürenler ve onların oylarını devşirmeye çalıştıkları için onlarla beraber hareket edenler gibi.

Evet, KKTC Başkanı Akıncı hadsizlik etmiştir. Terbiyesizlik etmiştir. Soysuzluk etmiştir. Aynen Türkiye’de Atatürk’e sövenler gibi.

Hepsi aynı soydan demek isterdim.

Ama soy kim bunlar kim!

***

Yazmak mı zor yazmamak mı!

Sevgili okurlar, belki farkındasınız belki değilsiniz bilmiyorum.

Bugünlerde içimden hiç yazı yazmak gelmiyor.

Çünkü geleceğe ilişkin gördüğüm tablo hiç hoş değil.

Ancak bugünlerde bu öngörülerimi kaleme almak da istemiyorum.

Çünkü ortalıkta birilerinin köpürttüğü bir ortam var.

Evet, Suriye’nin kuzeyinde haklı bir operasyon yapıyoruz.

Bunlardan daha önce de yaptık.

Irak’ta yaptık, Suriye’de yaptık.

Bunun daha kapsamlısını yıllar önce Irak’ın kuzeyine yönelik olarak yaptık.

Ki o çok daha zor bir operasyondu.

Evelallah Ordumuz bunları yapma kapasitesini her şeye rağmen, herkese rağmen koruyor hatta arttırıyor.

Beni ürküten, korkutan bu operasyonları yapma kapasitemiz değil.

Beni gelecek adına endişelendiren giderek artan yalnızlığımız.

Bu kadar haklı olup, bu kadar haksız gösterildiğimiz başka bir dönem hatırlamıyorum. ABD Kongresinin tavrı beklenmedik bir şey değil ama Türkiye’yi İranlaştırma girişimi akılalır gibi değil.

Başka bir niyeti ortaya koyuyor.

AB’nin tavrı da akıl dışı.

Evet bazı destekler var ama genelde “otoriterlikle” suçlanan rejimlerden. Macaristan’dan, Venezuela’dan.

Bunun dışında dost diye bize yutturulan kimseden bir olumlu tavır yok.

Esad rejiminin yani Suriye’nin yasal ordusu Münbiç ve Kobani’ye doğru harekete geçiyor. “Dostumuz” Rusya’nın onayı olmasa bunu yapması mümkün değil.

Makul düşününce “Rejim buraların kontrolünü ele alır, Türkiye’nin de sıkıntıları biter” demek lazım.

Ama PKK/YPG ile anlaştığı iddia ediliyor Esad’ın.

Ve Yasin Aktay “Türkiye Esad’ın ordusu ile savaşır” diyor.

Diğer yandan daha ürkütücü bir gelişme söz konusu.

Belli ki, ABD ve İsrail “IŞİD ya da DAEŞ’i yeniden canlandıracaklar” ve bunun faturasını Türkiye’ye çıkarıp, Türkiye’yi suçlu ilan edecekler.

Channel 4 televizyonundaki muhtemelen “ajan” sunucunun Cumhurbaşkanı Danışmanı Gülnur Aybet’e yaklaşımı bunu gösteriyor.

Giderek bu yönde yayınlar göreceğiz.

Ve bu ortamda “fikir” beyan etmek kolay değil.

Duygusallık aklı ortadan kaldırıyor.

Hamaset gerçekçiliğin önüne geçiyor.

Bence Türkiye ilerde unutmak isteyeceği bir dönemi yaşıyor.

En iyisi duygusal bir sonla noktalamam.

“Allah sonumuzu hayretsin”

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Lağım taş attığımızda üzerimize sıçramasına şaşırmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları