O makam riske edilir mi!

Salı akşamı Teke Tek’te konuk ettiğim İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in söylediği pek çok şey haber oldu çeşitli mecralarda.

Ama bana göre çok önemli bir söylemi dikkatlerden kaçtı Meral Hanım’ın.

Meral Akşener’e İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yerel siyasetin ötesinde, genel siyaset yapmasını nasıl gördüğünü ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına bakış açısını sordum.

Akşener, İmamoğlu’ndan övgüyle söz ettikten sonra ilginç bir cümle daha kurdu:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamının “Riske edilemeyecek kadar önemli” olduğunu söyledi.

Ekrem İmamoğlu’nun bu makamı boşaltması halinde, belediye meclisindeki dengeden ötürü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yeniden AK Parti’ye geçeceğini, bunun ise çok büyük bir sorun olduğunu söyledi.

Buradan 4 sene sonra doğacak çocuğa don biçilir mi bilmiyorum ama bu mantığın bir mana barındırdığından eminim.

***

Cevap hakkım

Meral Akşener’in konuk olduğu Teke Tek’ten söz etmişken bir de yanıt hakkı kullanayım bari.

Meral Akşener’in Teke Tek’te konuk olduğu sırada MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Akşener aleyhine hayli sert hatta biraz da terbiye sınırları dışında tweetler attı.

Meral Akşener’i savunmak benim işim değil.

Kendi bunu gayet iyi yapar.

Ancak Semih Yalçın bir yerde benim de adımı geçirince iki kelam etme hakkım doğdu sanki.

Yalçın şöyle başlamış:

“Habertürk’te Altaylı’nın aklamaya ve cilalamaya çalıştığı…”

Semih Bey, kimseyi aklamaya ve cilalamaya çalışmadığımı gayet iyi biliyorsunuz.

Böyle bir misyonum yok, yapmadım, yapmam.

Sizin aklama veya cilalama zannettiğiniz şey, bir konuğa ve özellikle de bir kadına gösterilen saygı ve nezakettir.

Tweetlerinize bakınca, bu nezaketi anlamamış olmanızı da gayet normal karşıladım.

***

Devletleştirme

İstanbul’da büyük iddialarla yapılmaya başlanan ve İstanbul’u bir uluslararası finans merkezine dönüştüreceği iddia edilen İstanbul Finans Merkezi’nin inşaatını sürdüren üç firma “Dara düşmüş”.

Yani işi bitiremeyecek noktaya gelmişler.

Zaten işin de pek fazla ilerlemediğini biliyoruz.

Firmalar dara düşünce Türkiye Varlık Fonu devreye girmiş ve bu üç firmanın Finans Merkezi’ndeki paylarını satın almış.

Fonun buraya ödediği para yaklaşık 1.7 milyar TL.

Bu arada Ankara Sanayi Odası Başkanı Özdebir de süper bir öneri ile ortaya çıkmış. “Merkez Bankası zor durumdaki şirketlerimize ortak olsun” demiş.

Herhangi bir banka da değil.

Merkez Bankası.

Böyle bir şey olur mu bilmiyorum.

Makul bir ülkede olmayacağı kesin de burada ne olur bilinmez.

Türkiye uzunca bir süredir özelleştirmelerle kasasına epey para soktu.

Galiba şimdi tersi bir döneme giriyoruz.

Şimdi de özelleştirdiklerimizden daha fazlasını devletleştireceğiz galiba.

***

Yeter ama…

Artık bana fenalık geldi.

Sürekli olarak burnuma doğrultulan bir parmak “Şunu yapma, bunu yapma, onu yapamazsın, bunu yapamazsın” deyip duruyor.

Sıkıldım artık.

Çocuk muyuz, salak mıyız!

Çocukken anam babam karışmadı bu kadar bana.

Muhtemelen size de!

Ne oluyoruz yahu.

Şimdi de otomobilde sigara içme yasağı getirdiler. 1996’dan beri var olan kanunu uygulamak şimdi mi aklınıza geldi? O zaman ben de polise bugüne kadar görevi ihmalden suç duyurusunda bulunayım, olur mu!

Sigara falan içmiyorum.

40 yıldır arada puro içerdim onu da bıraktım ama yeter.

Bu yasakları duydukça vallahi sigaraya başlayasım geliyor.

Size ne kardeşim.

Sigarayı kökten yasakladım deyin hiç itirazım olmaz.

Paketini 50 TL yapın ona bir şey demem.

Ama satıyorsan.

Serbestse, kimin nerede içeceğinden size ne?

Her haltımıza karışmak zorunda mısınız?

Yakında kaç kere tuvalete gideceğimize ya da haftada ayda kaç kere seks yapacağımıza da karışacak mısınız!

Ne bu be!

***

Değdi mi?

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a dedim ki, “Ali Bey, siz milyonlarca taraftarı olan Türkiye’nin en büyük camialarından birini, Fenerbahçe’yi temsil ediyorsunuz. Siz Türkiye’nin en büyük sanayi ve ticaret gruplarından birinin 2 numaralı veliahtısınız. 150 bin kişiye iş veren bir aileyi de temsil ediyorsunuz. Rakibiniz olan bir kulübün profesyonel bir çalışanı ile muhatap olmak doğru bir iş değil. Camianızı ve grubunuzu aşağı çekiyorsunuz. Kendinizi bir teknik direktör seviyesine indiriyorsunuz.”

Fenerbahçe taraftarının aklı başında olmayan kesimi çok kızdı.

“Sen ne diyorsun” dediler.

İşte bakın o teknik direktörün yanıtını gördünüz muhtemelen.

Diyor ki: “Cevap vermeye değir mi diye bir baktım. Değmezmiş!”

İyi mi oldu şimdi koskoca Fenerbahçe camiası için?

Memnun musunuz!

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Temel’in Çin’e niye savaş açmadığını unutmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları