Üzüntü yarışması

Neslican’ın ölümü çoğunluğumuzu çok üzdü.

Kesin.

Hepimiz duygularımızı bir şekilde dile getirmeye çalıştık.

Kimilerimiz abartılı tepkiler verdik ama iyi niyetliydik.

Kimi ahmaklar ise saçma sapan tepkiler göstererek, ahmaklıklarını kanıtlama yarışına girdiler.

Bunların bazılarının akademisyen olması durumu değiştirmedi.

Akademisyen olmak, ahmaklığın çaresi değil.

Hele hele insanlıktan çıkmamanın garantisi hiç değil.

Tüm bunların dışında bir şey söylemek gerekirse…

Bu konudaki iyi niyetli ve kötü niyetli her türlü tepkimizi, söylemimizi dile getirirken bir şeyi hiç aklınızdan çıkarmayın.

Türkiye’de tüm bunları okuyan, tüm bunları dinleyen ve tüm bunlardan olumlu veya olumsuz etkilenen yüzbinlerce kanser hastası var.

Lütfen şunu unutmayın.

Neslican’la ve hastalığı ile ilgili yazdığınız her satır, binlerce kanser hastasının yaşamını, yaşam kalitesini, geleceğe bakışını, gelecekten ve tedavilerden beklentisini etkiliyor.

İyi yönde veya kötü yönde.

Bilemiyorum.

Ama etkilediği kesin.

Bu nedenle rica ediyorum, Neslican sonrası özellikle köşe yazılarımızı ve sosyal medya paylaşımlarımızı “Kim daha üzgün” ya da “Kim daha acıklı yazabiliyor” yarışmasına çevirmeyin.

Kısacası “B.kunu çıkarmayın”.

Biraz da hâlâ mücadele edenleri düşünün.

İşi “Neslican bile bu mücadeleyi kaybettiyse…” noktasına taşımayın.

Lütfen!

***

Almanya ve kömür

Bazen derinlemesine incelemeden ya da meselelere vakıf olmadan atılan romantik manşetler ilgi çekici olsa da doğru olmayabiliyor.

Bunu söylememin sebebi, her gün göz attığım haber sitelerinden biri olan Oda TV’de yer alan bir haber yorum.

Oda TV Almanya’nın 2017 yılında oluşturulan Kömür Karşıtı İttifaka girmesini övüyor ve bunu önemli görüyor.

Konuyu tam bilmezseniz elbette bu anlamlı bir hareket gibi gelebilir.

Ama meseleyi bilince bunun bir anlamda “Hem dövüp hem bağırmak” olduğunu anlarsınız.

Evet doğru Almanya bu ittifaka girecek.

Evet doğru Almanya önümüzdeki 20 yıllık süreç içinde kömür santrallerini kapatacağını da söyledi, aynen nükleer enerji santrallerini kapatacağını söylediği gibi fakat gerçek durum ne ona bir bakmak lazım.

Almanya, dünya üzerinde kömüre dayalı enerji üretiminde 8. sırada.

Bunun için yılda 131 milyon ton kömür kullanıyor.

2013 yılında Almanya’nın enerji üretiminin yüzde 45’i kömüre dayalı idi.

Bugün hâlâ kurulu kapasitesi Türkiye’deki kömür kurulu kapasitesinin çok üzerinde. Türkiye’nin yıllık toplam kömür üretimi yaklaşık 70 milyon ton.

Almanya toplam 84 santrali 2038 yılına kadar kapatmayı planladığını açıkladı.

Pek çok kömür santrali inşaatının toplumsal baskı, sert protestolar nedeniyle durduğu veya iptal edildiği de doğru.

Ülkenin geri dönüştürülebilir kaynaklar, rüzgar ve güneş enerjisine yatırım yaptığı da gerçek.

Ama yine de o kadar temiz değiller.

NOT: Dünya’da kömüre dayalı enerji üretiminde uzak ara lider Çin. Onu Hindistan, ABD ve Avustralya takip ediyor. Ancak bu üç takipçinin toplamı Çin etmiyor.

***

Yolsuzluk anlayışı

Büyük bir rezalet ve yolsuzluk olarak ortaya çıkan İSPARK zararının nedenlerinden biri olan ve 60 bin kişiye sağlanan ucuz veya bedava otopark imkanının kimlere kullandırıldığı, belediyeden nemalanan bu kişilerin kimler olduğu açıklanmadı bir türlü. Bu, şunu gösterir…

Ayrıcalıklar ya devam edecek ya da başkalarına da kullandırılacak.

Hoş değil.

Son açıklanan “imkan israfı” ya da “imkan peşkeşi” ise Yeni Şafak gazetesine belediye arazisinin bedava otopark alanı olarak verilmesi.

Çok büyük bir şey değil belki ama ayıp.

Zaten görülen o ki, belediye ile Albayraklar grubu arasındaki ilişkiler fazla derinmiş.

Bu yüzden de İmamoğlu’na yönelik fazla sert başlıklar atıyorlar.

Çünkü mesele sadece siyaset değil.

Ancak şunu da görmek lazım.

İslamcı kesimin önemli bir bölümü bu meselelere “yolsuzluk” olarak bakmıyor.

Onlara göre ortada bir “dava” var ve bu davaya destek olanların birbirlerine kıyak yapması çok normal.

Bu yolsuzluk değil.

Dava arkadaşlığı.

Bu düşünce biçimine yolsuzluğu anlatmak zor.

Birilerinin bu yolla haksız kazanç elde etmesine, zenginleşmesine tepki göstermiyorlar. Bunun davaya hizmet edenlerin zenginleşmesi olarak görüyorlar.

Bu paranın kendi ceplerinden çalınan para olduğunu düşünmüyorlar.

O yüzden de bu yolsuzluk ve israf görüntüleri o kadar da etkili olmuyor.

Çünkü duyarlılıklar farklı.

İmkanlar haksız yere de olsa “dindar” diye geçinen birilerine gidiyorsa sorun yok.

Yeter ki, laiklere gitmesin.

***

Utanç

Biz İçişleri Bakanı’nın çakar kullanma ve emniyet şeridine dalma konusundaki duyarlığının gereğini yerine getirmemekle eleştiriyor ya!

Komik oluyoruz.

Yeni Türkiye’nin ahalisi, emniyet şeridi ve otomobillerde çakar kullanmayı bir “zenginlik göstergesi” olarak görüyor.

Bana inanmıyorsanız “luxlifesturkey” adlı instagram hesabına bir göz atın.

Ve sonra da onlar adına siz utanın.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Başarısızlığı başarı gibi satan tüccarlardan alışveriş yapmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları