Ancak bir kadın

Çarşamba günü, iki hukuk adamı ile birkaç saat geçirdim.

Bunlardan biri Milli Görüş geleneğinden gelen, Türkiye’nin yakın tarihinde çok önemli  fonksiyonları olmuş davalarda avukatlık yapmış, İslamcı geleneğin  önemli hukukçularından biri.

“Fatih Bey” dedi, “Yıllarımı bu mesleğe verdim, adliye koridorlarında geçirdim.

En zor, en tartışmalı davalarda savunma görevi üstlendim. 28 Şubat döneminde Türkiye’nin konuştuğu davalarda sanıkları savundum. Emin olun, o gün bile hukuk bu denli ayaklar altına alınmamıştı, Adalet bu denli eziyet çekmemişti.  O zaman bile bilirdik ki, iyi bir savunma yapma hakkımız olacak, hakimler vicdanlarına dayanarak karar verecekler. Bugün artık o günleri arıyoruz. Ben  bile arıyorsam ötesini siz düşünün”

Özel bir sohbetti bu, yazmayı da düşünmüyordum doğrusu bu cümleleri.

Ama aradan 24 saat geçmeden, Canan Kaftancıoğlu Davası sonuçlandı ve karar açıklandı.

En ağırı 2 yıl 8 ay olan bir grup mahkumiyet kararı.

Toplamında 9 yıl 8 ay 20 gün.

Kaftancıoğlu, kararı öyle bir “vakarla” karşıladı ki, saygı duymamak elde değil.

Bunu ancak bir kadın böyle karşılayabilirdi zaten.

Umursamazca.

Hadi o çok söylenen “Diklenmeden dik durarak” lafı var ya…

Onu laf olarak değil, beden diliyle yüze çarparcasına.

Kadına şiddetiyle ünlü bir toplumda, bir kadın yapardı ancak bunu!

Mahkeme heyeti bu kararı verirken ne hissetti bilmiyorum.

Bu karar, Canan Kaftancıoğlu’nu bitirmez.

Tam aksine yüceltir.

Ama bir gün Türkiye’de bir Adalet Sarayı’nın enkazına “Eğil de kulak ver bu sessiz yığın. Bir devrin bittiği yerdir” yazılacağı kesindir.

Çünkü Adalet bittiği zaman, devir de biter!

Bazen siga siga.

Bazen hızlı.

Ama kesin!

***

Kaftancıoğlu’na ne yapıldı, ne bekliyor?

Kaftancıoğlu’nu verilen cezanın, normal olup olmadığını ceza hukuku alanındaki görüşlerine ve tarafsızlığına çok değer verdiğim bir hukukçuya, Avukat Rezan Epözdemir’e sordum.

Bana şöyle bir mütalaa verdi:

1) Mahkeme, Türk Ceza Kanunu 62. Maddesi  uyarınca iyi hal indirimi uygulamadı.

2)  Terör propagandası, kamu görevlisine görevinden ötürü hakaret, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama suçlarının cezaları 2 yılın altında olmasına rağmen ertelenmedi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmedi.

3) Mahkeme her suç bakımından ceza verirken teşdit uygulaması yaptı, yani alt sınırdan uzaklaştı.

4) Her suçtan verilen ceza ayrı ayrı değerlendirileceğinden ve her suçtan verilen ceza 5 yılın altında olduğundan İstinaf Mahkemesi, sanığın ve avukatının itirazlarını reddederse karar kesinleşecek ve Yargıtay’da temyiz yolu kapalı olacak. (Fakat Adalet Bakanlığı’nın yeni yargı strateji belgesinde bu cezalar bakımından istinafın ret kararına karşı temyiz yolunu açmak gibi bir düşüncesi var. Pakette böyle bir düzenleme olacağı söyleniyor.)

5) İstinaf Mahkemesi itirazı reddederse yani mahkumiyet kararı bu haliyle kesinleşirse, sanık 5275 sayılı kanunun 107,105/a ve 671 sayılı KHK uyarınca şartlı salıverme ve denetimli serbestlikten faydalanmak kaydıyla 3 yıl 1 ay 10 gün cezaevinde iyi halli olarak geçirirse tahliye edilecek.

***

Fikret Orman’a niye veremediniz!

Garip bir huyum var.

Herkesi aynı anda kızdırabiliyorum.

Kabiliyet mi dersiniz, huy mu, yetenek mi siz karar verin.

Ama oluyor işte.

Dün de Futbol Federasyonu’nun kararını eleştirdim, herkes aynı anda kızdı.

Hem Galatasaraylılar hem diğer takımlar hem de federasyon.

Galatasaraylılar “Cezayı normal buluyorsun da, sadece açıklanma saati mi seni rahatsız etti?” diye kızdı.

Diğerleri “Galatasaray söz konusu olunca fanatikleşiyorsun” dedi.

Federasyon ise 19:05’i öne çıkarmamdan rahatsız oldu çünkü dün tüm tartışma o saat üzerinden yürüdü, Federasyon açıklamasını oradan yapmak zorunda kaldı.

Ama hiç uğraşmasınlar.

Yemezler.

Bir günde 1440 dakika var iken, açıklama için o saati bulmak şansla olmaz.

Oradaki bir “şerefsiz” bunu düşünüp yapmıştır, belki yönetimin bilgisi dahilinde. Belki haricinde.

Bilemem.

O şerefsizi bulup kulağından tutup atmak Federasyon’un vazifesi.

Benim merak ettiğim bambaşka bir şey daha var.

Terim’e bu cezayı verdiniz.

Peki Fikret Orman’a niye hiçbir şey yapmadınız!

O da “Galatasaray’ın şampiyonluğu lekeli” dedi.

Peki burada suç yok mu!

Şampiyonluk lekeli ise Federasyon da lekelidir o zaman.

Peki Orman niye Disiplin’e sevk edilmedi!

Tabii bir soru daha var akla gelen.

Hukuk Kurulu, Terim’in açıklamalarında büyük bir sorun görmüyor ve Disiplin’e “tedbirli olarak” sevk etmiyor.

Yani para cezası bekliyor.

Buna rağmen nasıl oluyor da, Disiplin Kurulu, Hukuk Kurulu’nun beklentisini bu kadar aşan bir ceza veriyor!

Onu da bir anlatsın Federasyon.

Dinleyelim.

Bu Federasyon’a daha çooook sorum olacak.

Ama daha vakit genç.

***

Hahahaha!

Babacan hareketi ile ilgili olarak “Benim yazdıklarımı tekrar tekrar yazıp gazetecilik yapanlar” deyince amma çok alınan olmuş meğer.

Umurumda mı?

Asla.

Yarası olan gocunur.

Ayrıca fark ediyorum ki, bu yazılar arkadaşları gayrete getirmiş.

Gazetecilik böyle olmalı zaten.

Unutulan haber rekabetini yeniden başlattı isem ne mutlu bana!

***

Bakanlığa güvenelim, en azından şimdilik!

Salda Gölü çevresinde yapılacaklar için Bakanlığa güvenme kararı aldım.

Tabii şimdilik.

Çünkü mevcut durum zaten berbat.

Göl kıyısında piknik yapanlar, ateş yakanlar, güzelim kıyıyı çöplüğe çeviren “dallamalar”…

Belki Bakanlığın alacağı önlemle, seyir terasları oluşturup, kontrol noktaları ve güvenlik birimleriyle ateş yakmak, kumları kirletmek, göle girmek yasaklanırsa şimdikinden daha iyi bir görüntü ortaya çıkabilir.

Göl ve çevresi daha iyi korunabilir.

Çünkü şu an en kötüsü hiçbir şey yapamak.

Oraya bir şey yapmak lazım. Bu denli göz önündeyken, oraya beton yapılar konduracak bir bakanlık ben düşünemiyorum.

Eğer öyle bir şeye kalkışırlarsa yemin ediyorum oraya gider kendimi zincirlerim.

Belki siz de gelirsiniz!

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yasaya uygunluk ile vicdana uygunluk örtüştüğü zaman.

Erişilebilirlik Araçları