Çekiciler yasadan üstün mü!

Trafik Vakfı çekicilerinin yarattığı terörden söz ettim.

Beylik laf olacak ama tam bir dokun bir ah dinle.

Yasaları uygulamalarına bir şey diyen yok ama bunlar artık Ali kıran baş kesen olmuşlar. Milletin isyanı buna.

Tamamen kafalarına göre iş yapıyorlar.

Trafiği tıkayanı çekmiyorlar asla ama ara sokaktaki buldukları aracı çekiyorlar mesela. Niye?

Niyesi belli değil.

İddia çok.

Dedikodu çok.

İsten inan ister inanma durumu.

Ama kafalarına göre hareket ettikleri çok açık.

Hadi onu geçtik.

Trafik kuralı falan da tanımıyorlar.

Tek yönlü sokağa tersten giriyor mesela.

Sıkıysa bir şey söyle.

Yola da tersten girme hakları var kavşağa da.

Geçenlerde biri Dolapdere’deki bir dönel kavşakta üzerime çıkıyordu tersten.

Çıt çıkaramadım.

Sonra suçlu oluyorum diye.

Tersten geliyor ama suçlunun güçlü olduğu yerdeyiz artık.

Hemen geri bastım.

Aynı duruma tanık olmuş onlarca vatandaş var.

Fotoğraf yağıyor her taraftan.

Ben de yazıyorum böyle.

Bir şey olur mu, bir şey değişir mi?

Hiç heveslenmeyin.

Hiçbir şey olmaz.

Öyle sürer gider.

Ama en azından içimizde kalmasın.

Söylemiş olalım.

Yarın bir vatandaşın başına bir iş açarlarsa “Biz söylemiştik” deriz.

Gerçi yıllarca neler söyledik, haklı çıktık da ne oldu!

Sonunda “Çekiciler bizi kandırmış” der çıkarlar işin içinden…

34 DK 1981 plakalı çekici kavşağa tersten girip tüm trafiği tehlikeye atarken

***

Cepheleşme her yerde

Bana dün gelen şu e-postayı okuyun lütfen ve memleketin nasıl bir farklılaşma içinde olduğunu, aynı meseleye, nasıl bambaşka gözlüklerle bakılabildiğini ve hatta 1970’lerde kaldığını düşündüğümüz bir anlayışın nasıl yeniden gündemde olduğunu görün:

“Fatih Bey merhaba.

Tarkan’ın villası kanuna uygunsa ses etmeyin diyorsunuz ama altın ve maden arama da kanuna nizama uygun. Devlet izin vermiş, nedir bu koparılan gürültü? Yeter artık ülkede her yapılan olumlu işe karşı çıkan bir nesil türedi Gezi’den beri. ‘Mesele ağaç meselesi değil’ demişlerdi zaten anladık öyle olmadığını. Eskiler derler ki ele verir talkını kendi yutar salkımı. Tarkangiller bağı yutmuş hâlâ çevrecilikten bahsediyorlar. Yapmayın etmeyin. Onların bindiği arabalar, klimalar, havuzlar, çimenlerine harcanan sular daha hangisini sayayım çevreye doğaya verdikleri zararları… Ama siz kibarca diyorsunuz ki size ne, sana ne.Tarkangillere gelince demokrasi, hak, hukuk, özgürlük şövalyesi oluyorsunuz. Ama devlet maden bile arayamasın bu hak onun değil, bu nasıl mantık.Devlet yetkili ağızdan kesilen ağaç sayısını açıkladı.Hiçbiri kıyı şeritlerinin talan edilerek yazlıkçıların, villacıların doğaya ettikleri tecavüz kadar değil. Hepsi sorsan çevreci, Atatürkçü ama alakası yok. O zaman bu memleketin sahibi parası çok olanlar mı? Bunlar ne derse o mu olacak? Yeter artık, hakikaten halkın canına tak etti.”
Gördüğünüz üzere bazıları için de mesele sadece maden değil.

Yara çok daha derin.

Sorun çok daha dipte.

***

Ormanla maden her yerde kavgalı

Bu tartışma yıllardır bitmeyen bir tartışmadır aslında.

Endüstri devriminin vahşi günleri sona erip, çevre bilinci gelişmeye başlayalı beri, sanayi ile çevre sürekli karşı karşıya gelir.

Bir yandan tüketim toplumu olmaya devam etmek ister Batılı toplumlar, diğer yandan da çevre duyarlılığı üst safhadadır.

Bu tepkiler bir anlamda medeniyet göstergesidir, kültür göstergesidir.

Ama bir yandan da ikiyüzlülüktür.

Biz burada Kaz Dağları’ndaki altın madenini tartışıyoruz aynı anda ABD’de Arizona’daki bir bakır madeni tartışılıyor.

Birleşik Devletler Orman İdaresi’nin verdiği bir izinle, Arizona’da bakır madeni çıkarmaya hazırlanan Kanadalı Hudbay Minerals’ın izni federal bir yargıç tarafından iptal edildi.

1.9 milyar dolarlık bakır çıkarmaya hazırlanan şirket 800 metreye, 1600 metrelik bir alanda ormanı kesip kazı yapacaktı.

Ancak bölgenin nesli tehlike altındaki Jaguarların ve Cougarların doğal yaşam alanları içinde olduğu ve aynı zamanda siyah ayıların ve geyiklerin doğal yaşam alanlarına zarar vereceği gerekçesiyle tek bir yargıç tarafından durduruldu.

ABD’nin pek çok eyaletinin pek çok noktasında benzer tartışmalar ve benzer davalar sürüyor. Aynen burada olduğu gibi.

***

Köy yanar kahpe taranır

Bazen düşünüyorum da, bu meslek hiç bu kadar pespaye hale gelmiş miydi diye!

Bir yanda olan biteni zaten görüyor, izliyor, okuyorsunuz.

Müthiş bir yalakalık, utanma sınırının ötesinde bir döneklik içinde olanlar var.

Diğer yanda ise muhteşem bir umursamazlık içinde bir gazeteci kitlesi.

Gözlerime inanamıyorum görüp okudukça.

Koca koca gazeteciler, adı hacminden büyük adamlar beleş gezi, beleş yemek, beleş davet peşinde.

Memleket yanmış yıkılmış umurları değil.

O davet senin, bu davet benim, o tadım senin bu yemek benim gün sektirmeden günlerini gün ediyorlar.

Etliye sütlüye dokunmayan, etrafından dolaşan yazılarla günü idare edip, gazeteye uğramadan, haber yüzü görmeden hayatlarını beleş biletle bindikleri uçaklarda, davetli oldukları otellerde, restoranlarda geçiriyorlar.

Yahu tamam, içinde haber değeri var ise gazetenin önemli bir iş ortağı ise arada bir gidin ama arada bir be kardeşim.

Uzmanlık alanınıza giren, okurunuza bilgi verip, bir şey öğreteceğiniz bir konu ise katılın ama tuzum var diyene hıyar gibi koşmayın.

Hayatınız oralarda geçmesin.

Siz tur operatörü değil gazetecisiniz.

Ayıptır ya.

Köy yanıyor, siz taranıyorsunuz.

Arada bir taranın ama iki kova da su atın.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hiç emek harcamadan, mazi üzerine gelecek bina edilmeyeceğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları