Torun sevginiz var mı torun sevginiz!

Belki biraz sert olacak söylediklerim ama söylemeden durmak istemiyorum.

Hepimiz, hele hele bizim yaşlardakiler çocuk sevgisinin ve torun sevgisinin ne kadar güzel, ne kadar önemli ve ne kadar hoş bir duygu olduğunu söyler dururuz!

Ama çocuk sevmek, torun sevmek öyle kucağa alıp yanaklarını sıkıştırmaktan, öpüp koklamaktan ibaret değildir.

Minik ayaklarını dişlemek, saçsız başını koklamak da değildir çocuk sevmek.

Otomobilin bagajında taşıdığın oyuncakları dağıtmak değildir çocuk sevmek.

Torunlara bankada hesap açmak, çocuklara han hamam şirket miras bırakmak hiç değildir.

Uyurken odasına girip odayı koklamak da değildir evlat sevgisi, torun sevgisi.

Çocuk sevgisi ve torun sevgisi nedir bilir misiniz!

Onlara yaşayacakları güzel bir dünya bırakmaktır.

Onları Çin malı oyuncaklar vererek birkaç dakika mutlu edebilirsiniz.

Ama onlara sonsuz mutluluk vermek istiyorsanız yapmanız gereken, hiçbir şey yapmamaktır.

Kaz Dağları’nın doğasını yok etmemektir torun sevgisi.

Onların da orada oksijen almasını, o güzelliği yaşamasını, Kaz Dağları’nın eteklerinde tertemiz havada kamp yapmasını, buz gibi derelerinde karpuz soğutmasını, Hasan Boğuldu’da içi ürpererek atlayacağı bir su bulmasını sağlamaktır torun sevgisi.

Evladını ve başkalarının evlatlarını sevenler; torunlarını ve başkalarının torunlarını sevenler o çocukların da büyüyünce Salda Gölü gibi bir doğa harikasına sahip bir ülkenin evlatları olmalarına imkan sağlayanlardır.

Torunlarının da dünya gözü ile bu güzelliği görmesine imkan sağlayanlardır.

Unutmayın bu ülkede işi bitince çekip gidecek işgal ordusu değiliz.

Bu güzel toprakların varlıklarını talan edip, sonra çekilecek Cengizhan atlıları hiç değiliz. Biz burada doğduk, yaşadık, öleceğiz.

Çocuklarımız ve torunlarımız da burada doğdular ve yaşayacaklar.

Eğer onların da burada yaşamalarını istiyorsak, onlara yaşayacakları bir memleket bırakalım.

Yani bırakın!

***

Bazılarına müjdem var

AK Parti yönetimine bir minik müjde vereyim.

Rahatlayın.

En azından bir süre daha rahat olun.

Ali Babacan ve ekibi frene bastı.

“Tedbir ekibi” yine tedbirli davranmaya karar verdi.

Partinin kuruluşunu bir süre daha erteleme ve neler olup bittiğini izleme, gözleme kararı aldılar.

Gül ve Babacan’ı bu kararı almaya iten ise S-400’lerin gelmesi sonrası ABD’nin son derece yumuşak davranması oldu.

F-35’lerin tesliminin iptali dışında bir yaptırım olmaması, yaptırım olmaması nedeniyle ekonomideki kötüye gidişin yavaşlaması ve normal hızında seyrediyor olması Babacan’ın da seyir hızını yavaşlattı.

ABD yönetiminin daha doğrusu Beyaz Saray’ın hâlâ ve her şeye rağmen AK Parti ya da Erdoğan’ın arkasında duruyor olması yeni oluşumda “Bir dakika, ne oluyor bir anlayalım” tedirginliğine neden oldu.

Çünkü Babacan’a Avrupa’dan ve Batılı finans çevrelerinden gelen sinyaller farklı idi.

Türk iş dünyası da aynı sinyalleri veriyordu.

Ancak işler umulduğu gibi gitmedi.

En azından şimdilik.

Bu yüzden Babacan ve arkadaşları da bekleme kararı aldılar.

Yılbaşına kadar bir hareket olmayacak gibi görünüyor.

Sonrasında ne olur bilmem.

Ama Babacan ekibinde az cesaret, bol tedbir olduğunu biliyoruz artık.

***

Cazibesi özgürlüktü

RTÜK’ün karışmadığı bir internet kalmıştı, ona da karışmaya başladı çok şükür.

Yasal hakkı var mı acaba diye düşünmeyin.

Var.

Oldurmuşlar.

Hani torba torba yasalar geçiyor ya içinde yüzlerce ayrı yasanın yüzlerce ayrı maddesini değiştiren, çaktırmadan.

Öyle bir torbanın içinde RTÜK’e bu yetki de verilmiş.

Yetkiye bir diyeceğimiz yok da, bari evrensel kurallar ne diyorsa öyle yapılsa işler.

Ülkeyi bir yasaklar ülkesine çevirmeden.

İnternet ortamını Çin’in, Suudi Arabistan’ın, Rusya’nın internet ortamı gibi yapmadan.

Türkiye’yi güzel ve ilginç ve çekici yapan neydi biliyor musunuz?

Batısındaki ülkeler kadar olmasa da, doğusundaki ülkelerden daha özgür olmasıydı.

Bunu ortadan kaldırdığınız zaman bu ülkenin hiçbir cazibesi kalmayacak farkında mısınız bilmem!

***

Atkı da yok katkı da!

Utraslan’la ilgili dünkü yazımdan sonra kimileri kızdı, büyük çoğunluk ise hak verdi. Bazıları da “Ultraslan’ın kulübe nasıl katkısı olmaz” diye sordu.

Ultraslan içinde elbette ki çok doğru düzgün Galatasaray taraftarları var ama asıl mesele burayı ele geçirip kullanan kadro.

Yıllar önce iyi niyetli bir girişim olarak başlayan bu grup, şimdi felaket bir anlayışla Galatasaray’ı kullanıyor.

Bir halta yaramadıklarının göstergesi ise sayılarda gizli.

Galatasaray Mağazacılık AŞ’nin elindeki verilere göre, Galatasaray’ın tüm mağazaları içinde en az satışın yapıldığı yer stattaki Ultraslan tribünündeki mağaza.

Bilete zaten para vermedikleri gibi, iki atkı bile almayanların Galatasaray’a katkı sağladıklarını söylemesi sadece komedi olur.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Evlatlarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız en iyi mirasın güzel ve huzurlu bir ülke olduğunu bildiğimiz zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları