Fişlemede bile ilerleme yok

Gazeteciler fişlenmiş.

Fişleyen SETA.

Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.

AK Parti’ye yakın, fazla yakın, hatta iç içe geçmiş bir think tank.

İddia edilir ki, son dönemde AK Parti içindeki bir gruba daha yakın.

Fişlenen gazeteciler, Türkiye’de yayıncılık yapan yabancı medya kuruluşları ile bağlantılı gazeteciler.

202 sayfalık bir rapor hazırlamışlar.

Böyle fişlemeleri pek sevmem ama şöyle bir baktım.

Güldüm.

Türkiye’de her şey değişmiş görünse de özünde pek bir şey değişmiyor galiba.

İktidar partisi Türkiye’de üç şeye karşı çıkarak geldi.

Daha doğrusu 3 Y’ye.

Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar.

Bu nevi fişlemeler de yasakçı zihniyetin bir parçası idi.

17 yıllık iktidar sonrasında değişen pek bir şey olmadığını ve bu 3 Y’ye karşı çıkacak bir partiye hâlâ ihtiyaç duyulduğunu görmek zor değil.

Beni güldüren ise kalitede de hiçbir değişim olmaması.

SETA’nın yaptığı fişleme o kadar basit, o kadar yüzeysel, o kadar kötü ve o kadar “Google” ki, gülmemek elde değil.

Derinliksiz, dedikodu düzeyinde, verilerle desteklenmemiş, ince ve geçmişe yönelik bir araştırmaya dayanmayan saçma sapan bir fişleme.

17 yılda Türkiye bir arpa boyu yol almış olsun, yasa dışı ve ahlaksızca bir iş olduğu aşikar olsa da en azından fişlemelerin kalitesi düzelsin değil mi!

O bile olamamış.

Bari o noktada Yeni Türkiye, eskisinin önüne geçebilseymiş.

Ama olmamış.

Olamamış.

***

Muhafazakarlıkta muhafaza edemediklerimiz

Tamamen delirmiş haldeyiz görüldüğü kadarı ile.

Bir ülke nasıl bu hale gelir, nasıl bu hale getirilir anlamak mümkün değil.

Saygının, sevginin, empatinin, sempatinin kalmadığı bir ortama hızla yuvarlandık. Sürekli bir “Atarlanma” hali, bitip tükenmeyen bir “Alayına gider” durumu içinde herkes. Güce karşı bir yavşaklık, kendini daha güçlü gördüğün anda bir “Diklenme” durumu.

Hak hukuk yok.

Güç gösterisi var.

Şaşırtıcı mı, değil!

Gördüğü bu olan toplumun, yaptığı da bu oluyor.

Nezaket ve zarafetin zaaf olarak algılandığı bir dönemin içinden geçiyoruz.

O yüzden de baklavacı Seydioğlu’nun emniyet şeridinden giderken, bir anlığına yasa dışılıktan çıkıp, hak yemekten sağladığı avantajı sürdürmek istemesine aman vermeyen sürücünün önünü kesmesi çok normal.

Eskiden bir adap, bir çelebilik vardı.

Kentli kültürüne adapte olmamışlarda bile Anadolu’dan getirdiği bir “Hürmet” duygusu olurdu.

Hiç değilse yanında kadın olan adama bir şey demezlerdi.

En azından eşinin yanında kocanın üzerine yürümek adamlık sayılmazdı, yapılmazdı. Hele hele hamile bir kadın varken ortada.

Bunlar bile kalmadı.

Herkeste bir terbiyesizlik, bir kabalık, bir yabanlaşma hali.

Bu rezil olay kayda alındığı için görüldü, duyuldu, tepki gösterildi.

Her gün bunlardan onlarcası yaşanıyor.

Kimsenin haberi olmadan.

Çünkü toplumca adabımızı kaybettik, edebimizi kaybettik.

İnsanlığımızı kaybettik.

Sözde Muhafazakar bir dönemde, adamlığımızı, insanlığımızı bile muhafaza edemedik.

Varın gerisini siz düşünün.

O ruhsatı alın geri

En azından öfke kontrol sorunu olduğu aşikar olan bu Seydioğlu’nun silah ruhsatı iptal edilse.

Böyle birinin belinde silah taşımasına izin vermek, makul bir toplumda kabul edilebilecek bir şey değildir.

O silahı taşıma ruhsatını veren valilik hangisi ise en acil şekilde o ruhsatı iptal etmelidir.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Doğruluk ve dürüstlük pes etmedikçe.

Erişilebilirlik Araçları