Eritsek de mi saklasak, eritmesek de mi saklasak!

Cemal Kaşıkçı’nın asitte eritilmiş olması ihtimali bazılarına çok ilginç gelmiş olmalı ki, bunu yazıp yazıp duruyorlar.

Daha önce de yazdığım gibi ilk günlerde bu ihtimal benim de aklıma gelmedi değil.

Ama sorup soruşturunca bunun kolay olmadığını Adli Tıp uzmanlarından öğrenmiştim.

Ancak hâlâ ısrar edenler var.

Gizli bilgi ve belgelere haiz değilim.

Ama mesele ile ilgili literatürü aktarabilirim.

Kriminoloji tarihinde asitle ceset ortadan kaldırma bilinmeyen veya uygulanmamış bir yöntem değil.

Modern zamanlar külliyatına girmiş ilk örnek 1897 yılında Chicago’dan. Chicago’lu bir et ürünleri üreticisi, Adolph Lungert, eşini öldürdükten sonra cesetten kimyasal yollarla kurtulmak istiyor. Ancak kullandığı malzeme asit değil. Tam tersine bazik. “Lye” diye bilinen potasyum hidroksit içinde cesedi eritiyor. Ancak yine de gövde tamamen yok olmuyor.

İkinci en bilinen vaka 1940’lardan. İngiliz seri katil John George Haigh, 6 kurbanın cesetlerini asitte eritiyor. Tek bir ceset için yaklaşık 200 litre sülfürik asit kullanıyor. Ceset bu asit içinde 4 günde eriyor. Ancak bu sırada Haigh evde duramıyor çünkü asitten yükselen gazlar nedeniyle vücudunda 3. derece yanıklar oluşuyor. Yine de cesetlerin tamamı erimiyor.

1980’de ünlü Gambino Ailesi de öldürdükleri bir kişinin cesedini 250 litre asitte eritiyor. Tam erime gerçekleşmiyor.

Bir başka asitte yok etme çabası Amerikalı biyokimyacı Larissa Schuster’in öldürdüğü kocasının cesedini ortadan kaldırmaya çalışması.

2003 yılında Schuster kocasını asit dolu bir bidona koyup kapağını sıkıca kapattıktan sonra bir depoya koyuyor.

Günler sonra polis depodaki varili buluyor. Kocaya ait kalıntılar asidin içinden çıkarılıyor. Kalıntılar kimlik tespiti yapmaya yetecek miktarda. Schuster ömür boyu hapse mahkum oluyor.

İşin ilginci, insan bedenini ortadan kaldırmak için bazlar, asitten daha etkili.

Yani 1897 yılında kullanılan yöntem.

Lye adı verilen sodium veya potasyum hidroksitler ya da türevi metal hidroksitler asitten daha etkili.

Aslında temizlik ürünleri hammeddesi olan bu hidroksitlerde asitte erimeyen parçalar da eriyor.

Ancak yine de tam erime gerçekleşmiyor.

Suyla karıştırılmış bu hidroksitlerin basınç altında 300 dereceye kadar ısıtılması tam bir erime sağlayabiliyor ancak bu denli yüksek sıcaklığa ulaşmak için hem gövdeyi içine alacak kadar hem de yüzlerce litre sıvıyı barındıracak kadar büyük basınç kazanları gerekiyor. Bu işlem sırasında da zehirli gazlar yayılıyor. Hidroksitlerin suya karıştırılması bile bir ev ortamında yapılamayacak kadar tehlikeli bir iş çünkü anında çok tehlikeli bir buhar salınmasına neden oluyor.

Bu bilgiler ışığında Kaşıkçı’nın Konsolosluk binasında eritilip eritilmediğine siz karar verin.

***

Sürpriz sonuçlara gebe bir seçim

Aşağıda yazacağım bilgiler bana ait değil.

Bunları bana aktaran “Başlarım böyle gazeteciliğe” diyerek gazeteciliği bırakan ve şimdilerde siyasi danışmanlık benzeri yeni bir alanda deneyimlerini paylaşan eski bir meslektaşım.

Anlattıkları yerel seçimler yaklaşırken kulislerde dolaşanlar:

İSTANBUL: İstanbul’da CHP bir türlü karar veremiyor. Muharrem İnce’nin İstanbul’a aday olmayacağı kesinleşti. Çok sürpriz isimler gündeme gelip duruyor ama netleşen bir durum yok. İYİ Parti ile ortaklaşa bir aday bulma çalışmaları var ama İYİ Parti’nin kabul edeceği adayın, CHP’ye oy vermesi muhtemel HDP seçmenini rahatsız etmesinden korkuluyor.

AK Parti’de ise Binali Yıldırım kesin gibi. Çok küçük bir ihtimal Süleyman Soylu.

ANKARA: Mansur Yavaş MHP hariç tüm partilere yakın. CHP’den de, AK Parti’den de aday olabilirdi ama AK Parti’de ibre Özhaseki’ye dönmüş gibi. Yine de kesin değil. Bize gelen bilgilere göre Mansur Bey AK Parti’ye çok sıcak bakıyordu ama olmadı. Bunda Melih Gökçek etkisi olmuş olabilir. Melih Gökçek’in AK Parti’nin adayı olması 0 ihtimal bile değil. Kulislerde konuşulan Melih Gökçek adını ortaya atan MHP’nin bu konuda önceden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğü ve Mansur Yavaş’a gitmesi muhtemel oyları engellemek için MHP’nin Gökçek’i aday göstermek istemesine Beştepe’nin de olumlu yaklaştığı. Ancak Melih Gökçek MHP ile kazanma ihtimali görmediği için muhtemelen girmeyecek. Ama ilginç olan AK Parti’nin yaptırdığı anketlerde de seçmenin Gökçek’i istediğini göstermesi.

CHP kararsız. Bazı abilerin adı geçiyor ama Kılıçdaroğlu o abilerle olmayacağı görüşünde. Mansur Yavaş İYİ Parti ile birlikte üzerinde anlaştıkları aday olabilir. İlginçtir şimdilerde Muharrem İnce’nin adı da Ankara için geçmeye başladı ama İYİ Parti İnce adına karşı. “İnce adayınız olursa bizden destek beklemeyin” mesajı gitmiş.

İZMİR: İzmir’de AK Parti pek umutlanmıyor. Ama asıl kavga CHP’de. Garanti görülen İzmir için büyük kavga var. Huzursuzluğun nedeni ise Tuncay Özkan. İzmir’deki karışıklığın Tuncay Özkan kaynaklı olduğu söyleniyor. Kocaoğlu da Tuncay Özkan’a tepki olarak aday olmayacağını söyledi. Ancak son anda Kocaoğlu yeniden aday olabilir. İzmir kırsalında çok ciddi bir oyu var ve CHP bu oydan vazgeçmek istemiyor. Aziz Bey de Tuncay Özkan’dan ötürü yeniden aday olmaya sıcak bakacak gibi bir hava var. AK Parti’de ise “Süleyman Soylu İzmir’den aday olsun merkez sağın güçlü olduğu İzmir’de Süleyman Soylu başarılı olabilir” diyen bir kesim var ama Süleyman Bey bunu kendisine karşı bir yaklaşım olarak görüyormuş.

Eski gazeteci dostum “AK parti anketlerde hiç olmadığı kadar geride görünüyor. Bu da partide rahatsızlık yaratıyor. Her ne kadar kriz yatıştırıldı dense de, vatandaşın faturalarına yansıyan bir gerçek var ve bu iktidar aleyhine çalışıyor. AK Parti’nin memnuniyetsiz seçmeninin ya sandığa gitmeyeceği, gidenlerin de MHP’ye kayması ihtimalinden söz ediliyor. Sürprizlere gebe bir seçim. Cumhurbaşkanı büyük kentlerde ağırlığı koyarak bazı yerlerde durumu kurtarabilir ama herkes için zor bir seçim olacak” diyor.

***

Tandığım Öztürk

Bazıları İlahiyatçı Profesör Mustafa Öztürk’e saldırıyor.

Nedeni belli.

Çok açık, çok sert konuşuyor.

Pek çok dindarın kafasında olan ama sormaya ya da söylemeye cesaret edemediği şeyleri dillendiriyor.

Öztürk’ü iyi kötü tanırım.

Açık söyleyeyim, bir faulünü, bir hatalı hareketini görmedim.

Konularına hakim, bilgisi yüksek bir İlahiyatçı olarak tanıdım.

Lafını sakınmayan, tipik bir Karadenizli olarak bildim.

Bilgisi üzerinden ticaret yapmaya tenezzül etmeyen, makam, rütbe, parasal çıkar için kıvırmaya müsait olmayan bir kişilik gördüm.

Açık sözlü herkes gibi saldırılara maruz kalması çok normal.

Ya bendensin ya yoksun mantalitesinin egemen olduğu, doğru söyleyenin dokuz köyden kovulduğu toplumlarda böyle “direk gibi” adamları sevmeyenler, saldıranlar çok olur.

Ancak kendisinin umurunda olduğunu zannetmiyorum.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Köşeler ticarethane olmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları