Tabelaya astığımız halimizdir

Görevi gereği bir süredir yurt dışında yaşayan bir dostum yolladı dün bu fotoğrafları.

Biri yaşadığı ülkeden diğeri Türkiye’den.

Şöyle demiş:

“Sen yazılarında insanlıktan bahsedip duruyorsun.

Bak bu bizim evin yakınındaki bir park. Tilkiler geziyor. Mahalleli onlar için yemek bırakıyor. Diğerini ise senin de yazdığın gazetenin internet sitesinde gördüm bugün. Tilkiyi öldürüp trafik tabelasına asmışlar. Biri Avrupa’nın göbeğinde bir şehir, diğeri Türkiye’de doğa ile iç içe bir köy.“

Sevgili dostum haklı.

Biz zavallı tilkiyi değil, insanlığımızı öldürüp tabelaya asmışız.

NOT: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hayvan hakları yasası konusunda kürsüden yaptığı çok açık, çok net uyarı ve çağrı için kutluyorum. Ağzına sağlık.

***

Andımız müfredat olsun

Danıştay, bizim yıllarca okuduğumuz, okullarda her sabah bağıra bağıra söylediğimiz ama bir süre önce kaldırılan “Andımız”ın yeniden söylenmesi için karar almış.

Daha doğrusu Andımız’ın kaldırılmasını sağlayan yönetmeliği iptal etti.

Tartışmayı çok seven halkımızın şimdi yeniden nur topu gibi bir tartışma mevzuu oldu.

“Okunsun mu, yoksa yeniden mi kaldırılsın?”

Ben bu konuda yıllar önce yazdığım noktadan zerre kıpırdamadım.

Nesiller boyu her sabah okuduğumuz bu metin ne işe yaradı?

“Türküm” diye başlardı ant.

Bunca bölücü, bunca Türklük düşmanı, bu metni okuyan nesiller arasından çıkmadı mı!

Sonra “Doğruyum” diye devam ederdi.

Yüzünüzdeki acı tebessümü görür gibiyim. Eğer Andımız bir işe yarasaydı bunca yamukluk nereden çıktı diye en azından düşünürdük değil mi!

“Çalışkanım” diye gelirdi üçüncü kelime.

Buna hiç girmeyeyim daha iyi. Girersem çıkamam, başım da belaya girer.

Ne küçüklerimizi koruduk, ne büyüklerimizi saydık…

Yurdunu, milletini bırak canından çok olmayı, kılı kadar sevmeyen bir sürü zirzop çıktı bu metni okuyanlar arasından.

Hele sonradan eklenen Atatürk’lü bölüm…

Heykellerinden intikam alanların, ilkelerini yok etmek için uğraşanların, bırakın kurucusu olmayı; bir Gazi’ye, bir savaş kahramanına gösterilmesi gereken asgari saygıyı bile göstermeyen şerefsizlerin hepsi bu metni okuyarak bitirdi ilkokulu.

O yüzden bırakın kaldırsınlar.

Her sabah yalan söyleye söyleye büyümesin kimileri.

Çalışkan, doğru, dürüst, vatanını seven nesiller yetiştirecek bir müfredat oluştursunlar daha iyi.

***

Popüler bir fıkra

Son birkaç günün arkadaşlar arasında en çok paylaşılan fıkrasını belki duymamışsınızdır diye sizlere de aktarayım:

“Suudlu orta yaşlı Arap eşinden ikinci bir eş almak için izin istemiş.

Kadın ‘Bir tek şartla izin veririm’ demiş.

Adam şartın ne olduğunu sormuş.

Kadın, ‘Evlilik evraklarını İstanbul’daki Suudi Konsolosluğundan alacaksın’ yanıtını vermiş”

***

Medeniyet düzeni

Son günlerde en hoşuma giden şeylerden biri trafikte yayalara geçiş üstünlüğü verilmesini isteyen düzenleme oldu.

Çok önemli bir medeniyet göstergesidir bu.

İnsana değer verilen her ülkede kaldırımdan yola ayağınızı attığınız anda trafik durur.

İster haklı olun, ister haksız.

Öncelik sizdedir.

Değerli olan insandır, insan canıdır.

Hiç kimse yayanın üzerine otomobilini sürmez.

Eğer ışıklı bir geçitteyseniz ve yayalara kırmızı yanıyorsa bile dururlar ve sadece size kırmızı ışığı işaret ederler.

Bu yüzden de medeni ülkelerde genelde yayalar da trafik ışıklarına saygılıdır.

Bu düzenleme belki bir işe yarar da, bir nebze olsun medenileşmeyi öğreniriz.

***

Sanat ve bilimi yargılamak

Bu ülkenin değerlerinden biri olan Ara Güler’in ardından her konuda olduğu gibi tatsız bir tartışma başladı.

Sevenler ve sevmeyenler.

Sevmeyenlerin gerekçesi Güler’in son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakınlaşması.

Ben kendi adıma böyle tartışmaları anlamsız buluyorum.

Sanatçıları, bilim insanlarını, düşünürleri, siyasi görüşlerine göre yargılamamayı öğrendim.

Benim için önemli olan onların siyasete yaklaşımlarının ne olduğu asla değil artık.

Bana göre çok yanlış, bir diğerine göre çok doğru bir siyasetin destekçisi olabilirler.

Hatta yarın bunun tam tersi bir durumda da bulabiliriz onları.

Önemli değildir.

Ne Borges’i ne Dali’yi ne bu yüzyılın büyük düşünürü Heidegger’i ne de bir başkasını o günkü siyasi yaklaşımları ile yargılayamam.

Siyaset günlük basit bir iştir.

Sanat ve bilim ise yüzyıllar sonra bile değerini koruyan insanlık için yapılmış bir hizmettir.

Bu adamların bugün konjonktürel olarak alkışlanabilecek veya eleştirilebilecek tavırları, yüzyıl sonra hiçbir şey ifade etmeyebilir.

Ama yaptıkları çok şey ifade eder.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Evrenselliği yerellikle yargılamaya kalkışmadığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları