Fransa Kralı’nın saygısızca düğünü

Yemin ederim gelin kızı tanımıyorum.

Keza damadın da kim olduğunu bilmiyorum.

Anaları kimdir, babaları kimdir ondan da haberim yok.

Ne iş yaptıklarını da sormadım.

Galiba kızın babası inşaatçı bir aileymiş.

Tanısam da önemi yok.

İsimler, soyadlar bir değer taşımıyor.

Burada size bir düğünün görüntülerini vermek istiyorum.

Genel Yayın Yönetmenim Yavuz Barlas’a sordum, “Köşeme video koyabilir miyiz?” diye.

“Tabii abi, artık dijital yayıncılık yapıyoruz” dedi.

Bir tık ötede izleyebileceğiniz görüntüler bir düğünden.

Türk sosyetesinden bir kızımız, yine aynı cemiyete mensup olduğunu düşündüğüm bir delikanlı ile evleniyor.

Allah mesut etsin.

Bu düğünden haberim sosyal medya üzerinden oldu.

Versailles Sarayı’nda yapılmış.

Görüntüleri ilk gördüğümde “Herhalde Fransa Kralı evleniyor” diye düşündüm.

Sonra Murat Bardakçı’yı aradım.

Toprağı bol olsun, Fransa’nın son Kralı Henri pek yakın dostuydu.

Onun bile böyle bir düğünü olmamış.

Murat “Yok yahu ne Versailles’ı, Henri’yi bilmiyorum ama şimdi Comte de Paris, Liechtenstein Prensesi ile belediyede evlenmişti” dedi.

Burada ise sadelikten eser değil katre yok.

Saray’a gelen yolun iki tarafına 18. Yüzyıl Fransız merasim kıtası kılığında askerler yerleştirilmiş, ellerinde silahları ile.

Konuklar onların arasından geçiyor.

Konukları daha sonra boyunlarına asılı trampetleri çalan bir başka merasim bandosu karşılıyor.

Saray’ın çatısına da askerler yerleştirilmiş.

Girişte konuklara rose şampanya ikram ediliyor.

Zannedersin Orleans Dükü ile Habsburg Prensesi evleniyor.

Görüntü öyle.

Sonra Saray’ın içine giriliyor.

Aman Allah.

Böyle bir süsleme, böyle bir debdebe Saray saray olalı görmemiştir.

Saray’ın taşları “Ulan bu Fransızlar bir halt bilmiyormuş. Keşke bu Saray bir Türk sarayı olsaymış” demiştir öyle bir şölen.

Çiçekler, çiçekler, danteller, kumaşlar, lazerler…

Türlü türlü gösteri. Tabii Türkiye’den gelen şarkıcılar falan.

Ve en sonunda düğün pastası geliyor sahneye.

Eyfel Kulesi’nden hallice.

Muhtemelen kule kadar yapacaklarmış ama salona girmez diye mütevazı davranmışlar.

Sosyal medya sayesinde öğrendiğim kadarıyla gelinin muhteşem gelinliği de Londra’da diktirilmiş ve 200 bin pounda mal olmuş. Yani yaklaşık 1 milyon 700 bin TL’ye.

Dahası konuklar Paris’in en şık otellerinden George V’te ağırlanmış ve düğünden önceki gece de muhteşem partiler verilmiş.

Bakın kimsenin ne düğünüyle ilgilenirim, ne başka bir şeyiyle…

Elbette ki, her ana baba evladı için en iyisi neyse onu yapmak ister.

Allah hiçbir ana babaya evladının kötü gününü göstermesin, herkesin evladı mutlu olsun, keyifli olsun.

Ama bir de izan diye bir şey vardır.

Memleket bu haldeyken, millet yarın ne olacak diye kara kara düşünürken böyle bir düğün yapmak hangi akla hizmettir.

Bu görüntüleri gören bazıları muhtemelen “Bu ne görgüsüzlük” diyecektir.

Ben öyle demem.

Ben sadece “Bu ne saygısızlık” derim.

***

Açıklayın TL mi, Euro mu?

Cumartesi akşamı pek çok arkadaşım arıyor, “Sen bilirsin maç hangi kanalda”

Maç dedikleri, milli maç. Türkiye-Rusya karşılaşması.

Bilmiyorum.

Sadece ben mi, kimse bilmiyor.

Çünkü maç saatine kadar nerede yayınlanacağı belli değil.

Tek bilinen TRT’ye “Kimse yayınlamıyorsa sen yayınla” talimatının verildiği ama TRT’de de bir açıklama, bir bilgi yok.

Neyse TRT maç başlamasına dakikalar kala anlaşmış ve düdükle beraber yayın başladı.

O kadar ucu ucuna.

Maçı anlatan TRT spikeri sürekli olarak “Yayınları Türk Lirası ile almak için son dakikaya kadar uğraştık” diye bir şeyler geveliyor ama kimse anlamıyor ne demek istediğini.

Farkı ne onu da anlamak mümkün değil.

Ama yine de soralım.

Madem son dakikaya kadar bunun için geciktiniz (Yersen) ve madem bu kadar önemli vurguladınız, açıklayın o zaman maç yayın haklarını TL ile mi aldınız Euro ile mi?

***

Köşesinde yazmayanı ciddiye almam

Okurlardan yağmur gibi mail gelmeye başladı dün birden bire.

“Buna bir tepkiniz olmayacak mı, ne diyorsunuz bu Abdülhamit ismine”

Yahu ne Abdülhamit’i ne ismi, ne oluyor derken iş ortaya çıktı.

Habertürk yazarı Sevilay Yılman Hanımefendi, tweet atmış.

“Biraz önce güvenilir bir haber kaynağımdan İstanbul da yapımı devam eden yeni, yani 3.havalimanının adının kesin olarak Abdülhamit Han olduğunu öğrendim. Yani bundan sonra #üçüncühavalimanı değil, #abdülhamidhanairport diyeceğiz” diye.

Kavga için bahane arayan millet de üşüşmüş.

Olurcular ve olmazcılar kavgaya tutuşmuş.

Okurlar da benim ne diyeceğimi soruyor.

Hiçbir şey demeyeceğim.

Sevilay Yılman bunu köşesinde ciddi bir gazeteci gibi, ciddi ciddi bir haber diye yazsaydı benim de söyleyecek iki lafım olurdu elbet.

Ama Twitter üzerinden yazılmış ve resmen doğrulanmamış bir şeye yorum yapmayacak kadar eskiyim bu işte.

Hele bir resmen açıklansın yeni havalimanının adının ne olacağı ya da ne olmasının düşünüldüğü…

O zaman konuşuruz.

Sultan Abdülhamit ile ilgili düşüncelerimi de başka bir gün burada tartışırız.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ressamı değil resmi tartıştığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları