‘İSD ittifakı CHP’yi geçiyor’ iddiası

TELEVİZYON programımda 2 kamuoyu araştırma şirketi yöneticisini konuk aldığımda, her ikisi de İYİ Parti’nin oylarının yüzde 4’ler civarında olduğunu söyledi.

Ben de kendilerine “Gezici’nin araştırmasında yüzde 20 çıktığı yazılıyor. 4 ile 20 arasında 5 kat fark var. Bu fark normal mi?” diye sordum.

Aldığım yanıt şu oldu:

“Bir meslektaşımızın yaptığı araştırma hakkında konuşmak doğru olmaz. Ama bizim bulgularımızın daha gerçekçi olduğuna inanıyoruz.”

Bunun üzerine önceki gün Gezici Araştırma’nın patronu Murat Gezici aradı. “Fatih Bey, biz araştırmamızın arkasındayız. O gün yaptığımız ankette İYİ Parti’nin oy oranı o şekilde çıkıyordu” dedi.

“O günün” hangi gün olduğunu sordum.

“Parti yeni kuruluyordu. Kuruluşunu henüz tamamlamıştı” dedi.

Daha yakın tarihte yaptıkları bir araştırmayı aktardı.

“Parti kurulup sahaya çıktıktan sonra İYİ Parti’nin oylarında bir miktar gerileme oldu” dedi.

15 gün kadar önce yaptıkları yeni araştırmalarında İYİ Parti yüzde 17’ye kadar gerilemiş.

Murat Gezici’ye göre seçime katılabilmesi halinde İYİ Parti’nin baraj sorunu olmayacakmış.

Gezici’nin ittifaklarla ilgili de bir çalışması olmuş.

Şöyle söyledi:

“İYİ Parti, Saadet ve Demokrat Parti ile ittifak kurması halinde bu ittifakın oyları yüzde 23’e kadar çıkıyor.”

Diğer araştırma şirketlerinin bu ittifakın barajı aşamayacağını iddia ettiğini hatırlattım.

“Bu da benim iddiam. Seçimde görürüz. Tabii böyle bir ittifak kurulursa” dedi.

İYİ Parti’nin en fazla zarar verdiği parti ise Cumhuriyet Halk Partisi olmuş.

Gezici’ye göre eğer İYİ Parti- Saadet Partisi Demokrat Parti ittifakı kurulursa, CHP’nin oyları yüzde 19’a kadar geriliyormuş.

“Bunlar çok iddialı tahminler. Araştırma sonucuna dayalı olsa bile fazla iddialı” demem üzerine Murat Gezici’in yanıtı hazır:

“Fatih Bey, biz son olarak Kıbrıs seçimlerini doğru tahmin eden tek araştırma şirketi olduk. Ki dünyada tahmini en zor seçimdir; çünkü sistemi çok karışıktır. Buna rağmen doğru sonucu bildik.” Türkiye’nin KKTC’ye oranla çok daha geniş bir coğrafya ve kalabalık bir seçmen kitlesine sahip olduğunu söylemem üzerine de şu yanıtı verdi:

“Biz anketleri yargı denetiminden geçmiş herhalde tek araştırma şirketiyiz. Biliyorsunuz bize dava açıldı. Yargının atadığı bilirkişi bizim anket formlarımızı, sistematiğimizi ve değerlendirme yöntemlerimizi inceledi. Ve tek bir yanlış, tek bir manipülasyon bulamadı. Beraat ettik. Ben iddialıyım. Seçime kadar bir anket daha yapacağız. Programınıza davet ederseniz sizin programda açıklarım. Sonuçta iki ay var. Kimin haklı olduğunu zaten göreceğiz.”

***********

KOMPLO

FENERBAHÇE-Beşiktaş maçında çıkan olaylar bir kumpas ise…

Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin bu kumpasın bir parçası mı?

Hakem Kalkavan da komplonun içinde mi? Yoksa o var olduğu iddia edilen FETÖ’cü hakemlerden biri de Kalkavan mı?

Şenol Güneş’in başını yaran nesneyi atan kişi, komplonun bir parçası olarak nişancılık eğitimi mi aldı?

Ve tabii Şenol Güneş’in kafası yarılmasa bu komplonun farkında olmayacak mıydık?

***********

GELSİNLER Mİ GİTSİNLER Mİ?

ZENGİN bir ailenin genç oğlunun adı son günlerde “kötü kızlar”la yaşadığı ilişkilerle gündemde.

Herkes eleştiriyor, herkes sallıyor genç adama.

Elbette ki, ailesinin konumuna, ana babasının kişiliklerine, delikanlının eğitimine baktığınız zaman bu ilişkilerine olumsuz nitelemelerle yaklaşabilir, “yakışık almadığını” söyleyebilirsiniz.

Haksızsınız diyemem.

Ama ben kimsenin hayatı hakkında ahkâm kesecek kadar da haddimi aşamam.

Fakat bildiğim bir şey var.

Böyle şeyler, gençlikte olur.

Ve Charlie Sheen’le ilgili şahane bir anekdot vardır.

Hollywood’da bir seks işçisiyle yakalanan Sheen, mahkemeye çıkarılır.

Yargıç, Sheen’e döner ve “Mister Sheen, ünlüsünüz, zenginsiniz ve yakışıklısınız. Niye kadınlarla beraber olmak için para ödüyorsunuz. İsteseniz pek çok kadın size gelir. Para ödemenize gerek yok” diye nasihat etmeye kalkışır.

Sheen’in yanıtı kısadır: “Saygıdeğer yargıç, ben o kadınlar bana gelsinler diye para ödemiyorum. Gitsinler diye ödüyorum.”

***********

DERT ETMEYİN

BENDE hiçbir zaman tedavi ettirmediğim bir iyimserlik hastalığı vardır.

Her olaya “olumlu” açıdan bakarım.

Buna ilişkin özel bir gayretim yoktur. Huyum böyledir.

Yıllar önce çalıştığım, yöneticisi olduğum gazete battı mesela. Maaş alamıyor, maaş ödeyemiyorduk. Dayanamayanlar ayrılmıştı.

Ben de gündüz gazeteyi hazırlıyor, geceleri mecburen gazetenin matbaasında çalışıyordum.

Sabaha kadar kan ter mürekkep içinde.

Herkes “Manyak mısın?” derken ben konuya, “Fırsat oldu, matbaayı da öğrendim” diye bakıyordum.

Nitekim ilerleyen yıllarda orada öğrendiklerimin çok faydası oldu.

Dindar biri sayılmam ama “Her işte bir hayır vardır” denebilecek bir yaklaşımım var olaylara.

Bugün de çevremde pek çok kişi Türkiye’de olan bitenlere kaygıyla yaklaşıyor.

Toplumsal bölünmüşlük, çevremizdeki savaşlar, içine çekilmek istendiğimiz bölgesel sorunlar ve daha pek çok şey.

Çevremde pek çok kişinin paniğe kapıldığını, kimilerinin kendine B planları hazırlamak için yırtındığını görüyorum.

Herkes ülkenin bir beka sorunundan söz edip duruyor.

Ben ise hiç ama hiç öyle düşünmüyorum.

Hemen hemen 1000 yıldır bu topraklardayız.

Neler gördü bu millet, neler yaşadı.

Ne devletler yıktık, ne devletler kurduk.

Fetret devrini yaşayan Osmanlı, o devirden güçlenerek çıkıp 500 yıl daha hükmetti.

“Bu sefer bitti” dediğimiz anda Atatürk ve arkadaşları çıkıp, küllerinden Zümrüdüanka Kuşu misali Türkiye Cumhuriyeti’ni çıkardılar.

Bakmayın birbirimizi yediğimize, bakmayın kendimizi kıyasıya eleştirip özgüvenimizi yıprattığımıza.

Bilimde geri kalmış olsak da, uygarlığa katkımız sınırlı olsa da akıllı milletiz biz.

Eninde sonunda akılla hareket ederiz.

Aklımız her zaman kazanır.

Hacıyatmaz gibi, altımız sağlamdır, bizi ayakta tutar.

Korkmayın, umutsuz olmayın.

Bakın dışarıda mis gibi bir bahar var.

Karamsarlığın kimseye faydası yok.

Olumlu düşünün, olumlu olsun.

Her şeyden önce kendinize güvenin.

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yenilikten korkmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları