Türk turizmine saldırıya önlem gerek

30 küsur yıldır gazeteciyim.

Bunun 30 yıla yakınını da gazetelerde, dergilerde, radyolarda, televizyonlarda yöneticilik yaparak geçirdim.

Gazeteler yönettim, gazeteler kurdum.

Emin olun, şu an Habertürk’teki kadar iyi bir ekonomi servisi görmedim.

Dün de “3’lü zirveye finansal saldırı” diye şahane bir analiz haber yaptılar.

Erdoğan, Putin ve Ruhani’nin bir araya geldiği son zirvenin ardından TL’nin yüzde 3.9, Rus Rublesi’nin yüzde 10, İran Riyali’nin yüzde 11.2 değer kaybettiğini ve aynı durumun 2017’de yapılan Soçi Zirvesi sonrasında da yaşandığını kabak gibi gösterdiler.

Bir yandan Suriye’de savaş sürer, füze tehditleri savrulurken, diğer yanda ekonomik bir savaşın da sürdüğünü çok açık gösteren bir değerlendirme.

Öyle ki, bu haber dün ekonomi sayfalarının gündemini oluşturdu, tüm gazetelerin internet siteleri ve televizyonlardaki ekonomi yorumları bu haber üzerine oluştu.

Ancak bu ekonomik savaşın Türkiye üzerinde bir ikinci etkisi var ki, bunu kimse yazmadı.

Tüm bu gelişmeler Türkiye’de turizmi de vuracak.

Yanıbaşımızda füzelerin havada uçuşma olasılığı, geçen yıl toparlanma sürecine giren turizme kuşkusuz etki edecek.

Ancak daha da önemlisi, ruble ve riyalin değer kaybetmesi, bu iki ülkeden Türkiye’ye giderek artan sayıda gelen turisti gelmekten alıkoyacak.

2017 yılında Türkiye’ye rekor sayıda Rus turist geldi. Bir yıl önce 866 bin olan Rus turist sayısı geçen yıl tüm zamanların rekorunu kırarak 4 milyon 715 bine yükseldi ve bu yıl onu da aşması bekleniyordu.

Keza İranlı turist sayısı da geçen yıl 2 milyon 501 bin oldu ve bir yıl önceki 1 milyon 665 binin çok üzerine çıktı. Bu sayı bu yıl daha da artacaktı.

Ancak bu ülkelerin paralarında yaşanan ani değer kaybı, Türkiye’nin turist beklentisini de aşağıya çekecek.

Turizm Bakanlığı’nın bu ani gelişme karşısında çok daha acil bir önlem alması şart gibi duruyor.

***********

KÖTÜ ÖRNEK BAZEN İYİ ÖRNEKTİR

ROMA, Barcelona’yı elerken mutlu olduk.

Benim kendi adıma iki nedenim vardı.

1. Roma’da pırıl pırıl bir Türk genci, Cengiz Ünder oynuyordu.

2. Valverde denilen teknik direktör, Arda’yı harcamıştı. Bu yüzden Barça’nın elenmesine çok sevindim.

Cengiz’in takımının yarı finale çıkmasına ise daha da çok sevindim.

Cengiz giderek parlayan bir yıldız. Yıldızının daha da parlaması için yapması gereken en önemli şey şu: “Arda ne yaptıysa tersini yapmak.”

Yani:

1. Acun Ilıcalı’nın çevresine katılmayacaksın, Acun Ilıcalı’dan uzak duracaksın, Acun ve arkadaşlarıyla halı saha maçı, Playstation maçı yapmayacaksın.

2. Kendini Roma’daki Türk turist rehberi gibi görmeyeceksin. Sürekli Türkiye’den gelenleri ağırlamayacaksın, Roma’yı gezdirmeyeceksin.

3. Roma’daki evini küçük Türkiye’ye çevirmeyeceksin, bahçende Türkiye’den gelen misafirlerine mangal partileri yapmayacaksın. İlle mangal yapacaksan, takım arkadaşlarına yapacaksın.

4. Roma’da İtalyan gibi yaşayacaksın. Türkiye’den sevgili bulup aklını Türkiye’de bırakmayacaksın.

5. Elbette sevgililerin olacak ama magazin basınında değil, spor basınında konuşulacak işler yapacaksın.

6. En kısa sürede İngilizce ve İtalyanca öğreneceksin. Âlim olman gerekmez ama en azından derdini anlatacak, dert dinleyecek kadar bileceksin.

7. Bol bol kitap okuyacaksın, sinema, tiyatro, konser, müze gezeceksin.

Cengiz Ünder bunları yaparsa, Avrupa’da daha uzun yıllar futbol oynar, efsane olur.

Yok eğer Arda’nın yolundan giderse Başakşehir’de yedek.

***********

MÜSTEŞARDAN ÜÇOK’A FETÖ YANITI 

ÖNCEKİ gece Teke Tek’te konuklarım arasında kumpas davaları mağduru ve şimdinin “FETÖ’cü avcısı” emekli askeri savcı Ahmet Zeki Üçok vardı.

Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birini İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na ihbar ettiğini anlatarak başladı konuşmasına.

Ve bazı kamu kurumlarının FETÖ’cülerle yeterince mücadele etmediğini söyleyerek devam etti.

Hedeflerinden biri de Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ydı.

Burada iki müfettişin yaptığı pek çok ihbarın değerlendirilmediğini ve temizlik yapılmadığını söyledi.

Bunun üzerine dün Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Cenap Aşçı aradı.

“Fatih Bey, 1989 yılından beri bu kurum bünyesinde görev yapıyorum. Herhangi bir tarikat veya cemaat ile asla ilişkim olmadı, böyle şeylere hep uzak durdum, hele hele kamuda böyle mensubiyetlere karşı çıktım” diyerek girdi söze:

“Darbe girişimi sonrası daha KHK’lar yayınlanmadan biz hemen kendi içimizde tespitlere ve temizliğe başladık. 450 kişiyi hemen yolladık ve soruşturma açtık. Bazıları hakkında ise elimizde delil yoktu fakat kuvvetli şüphe vardı. Bunları da emekli olmaya ve istifaya ikna edip bakanlıktan uzaklaştırdık. Çok hassas davranıyoruz. Mesela birkaç gün önce bir başmüfettiş ataması yapacaktık. Tüm istihbarat kurumlarından temiz bilgisi geldi. Tam atamayı yapacakken Diyarbakır’da bir mahkemede bu kişinin birinin telefonuna ByLock yüklediği yolunda bir ifade verildi. Bunun üzerine atamayı durdurduk ve soruşturma başlattık. Sayın Üçok’la ben üç saat görüştüm. Birlikte yemek yedik. Tüm iddialarını dinledim. Yaptıklarımızı anlattım. Adını andığı müfettişlerin 200 ayrı ihbarı var. Hepsi tek tek incelendi. Ne yapalım. Hakkında hiçbir şey bulamadığımız insanları harcayalım mı! En küçük bir bulguda zaten gereğini yapıyoruz ama ihbar var diye delilsiz, bilgisiz işlem mi yapalım?”

Bunlar Müsteşar Aşçı’nın sözleri.

Ben bu konuda olumlu veya olumsuz hiçbir şey söyleyemem, çünkü bilmiyorum.

Ancak gazetecilik gereği cevap verme hakkına saygı gösteriyorum.

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Merkez Bankası Başkanlığı koltuğu, sinema koltuğu zannedilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları