Bizim asker

TSK’nın Afrin’de terör örgütünü def ederken elde ettiği başarı herkes tarafından övüldü.

Buna bir şüphe yok zaten.

Aksi düşünülemezdi.

TSK’nın bu operasyon sırasında ve sonunda beni en fazla gururlandıran ya da hoşuma giden yönü “askeri başarısı” değil açık söyleyeyim.

Bu zaten kaçınılmaz bir durum.

2000 yıllık tarihi askeri başarılarla dolu olan bir ordunun, son dönemde pek çok komploya maruz kalmış ve zayıflatılmaya çalışılmış olsa bile, Afrin’de çapulcu ordusuna karşı başarılı olması doğal.

Ordumuzun ve onu oluşturan askerlerimizin “duruşu” ise daha gurur verici.

Yanlarında ÖSO ile birlikte savaşırken, bir yandan da düzenli bir ordunun, bir Türk askerinin “hasletlerinden” bu gruplara da çok ciddi bir “ayar” vermeleri çok hoşuma gitti.

Askerlerimiz, Özgür Suriye Ordusu mensuplarının, Türk askeriyle omuz omuza savaşan bir askeri güce yakışmayacak her hareketinde bunu düzeltme çabası içinde oldular.

Dışarıya yansıyan veya yansımayan görüntülere baktığınız zaman, Türk askeri bir yandan savaşırken, bir yandan da yanındaki diğer unsurlara “adam gibi savaşmayı” öğretti, gösterdi, örnekledi.

Teröriste bile insan gibi davranmayı, esire adam gibi muamele etmeyi, geleneği olan orduların “centilmence savaşma” özelliğini korumayı bildi.

Çanakkale’de düşmanları tarafından övülen bir ordunun, hâlâ o vasfını koruduğunu gösterdi.

Yakaladığı teröriste insanlık dışı muamele etme uğraşı içindeki ÖSO askerine, Türk askerinin, “Ya bi s… git” diyerek müdahale etmesi, yağma girişimlerini önlemek için kendini siper etmesi, hatta bazen tehlikeli bir durumda ÖSO askerinin önüne geçerek onları dahi koruması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden daha da bir gurur duymamızı sağladı.

Gördük ki, hangi komploya maruz kalırsa kalsın “o” asker, “bizim asker”.

***********

SİLAHLAR VE MENŞEİ

PKK/YPG teröristlerinin kaçarken silahlarının büyük bölümünü ve mühimmatını arkada bıraktıklarını biliyoruz.

Büyük depolarda, çok miktarda silah ve mühimmat bulundu.

Herkesin merak ettiği, bu mühimmatın hangi ülkeden geldiğiydi.

Harekâtı en yakından takip eden gazeteci olan Habertürk yazarı Çetiner Çetin’e bu soruyu sordum.

Silahların en önemli bölümü eskiden Doğu Bloku diye bildiğimiz ülkeler ve Rusya menşeli.

Geri kalanının büyük kısmı ABD üretimi.

Diğer ülkelerden de gelmiş mühimmat ve silah var.

Yani tam bir “uluslararası koalisyon” un mühimmat deposu gibi.

O depo bile Suriye’de aslında kimlerle karşı karşıya olduğumuzun göstergesi.

***********

BU FORMALARI ELİNİZLE Mİ ÇİZDİNİZ BAŞKA YERİNİZLE Mİ?

ŞU Nike denilen firmanın tasarımcılarını çok merak ediyorum.

En azından Türkiye’deki ya da Türkiye’ye yönelik ürünlerinin tasarımcılarını.

Ben hayatımda bu kadar zevksiz, bu kadar ilkel, bu kadar çağdışı forma dizaynını dünyanın başka hiçbir ülkesinde görmedim.

Bir Türk Milli Takım forması dizayn etmişler, tam anlamıyla “S.çtım seni, çıkar beni” tarzı.

Yemin ederim, ilkokul öğrencileri arasında bir milli forma dizayn yarışması yapsanız öğrenciler çok daha iyi forma tasarlar.

Modern desen modern değil, klasik desen klasik değil, neoklasik desen o hiç değil.

Ne olduğu belli değil.

Yahu elinde ay ve yıldız gibi stilize etmeye çok müsait iki geometrik şekil ve beyaz ile kırmızı gibi çok iyi iki renk var.

Bunlardan çıkara çıkara bunu mu çıkardın!

Bunu mu çıkarabildin!

Bu kadar mıdır yaratıcılığınız!

Ayıptır yahu. Koskoca bir millete ayıptır.

***********

ÇİFTLİK BANK’A İDEAL KAYYUM 

ÇİFTLİK Bank’a kayyum atanmak isteyenler çıkmış.

Bu atamayı kim yapacak bilmiyorum.

Ancak ilk gün de söylediğim gibi, adında “Bank” olduğuna göre yetki BDDK veya Hazine’de olmalı.

Burayı yöneten arkadaşlara bir önerim var.

Çiftlik Bank gibi “değerli” bir şirketi olur olmadık ellere bırakamazsınız.

Bu konuda tecrübeli, deneyimi engin, bu işkolunda kendini ispatlamış bir CEO’ya ihtiyaç var.

Ve şansa bakın ki, Türkiye’de bu durumdaki bir şirketi yönetme kapasitesine sahip, bu tarz şirketlerin kitabını yazmış, “gurusu” denebilecek bir yönetici var.

Adı Fadıl Akgündüz.

Eğer CV’sine bakarsanız, Çiftlik Bank’a kayyum olmak için gereken tüm niteliklere sahip olduğunu göreceksiniz.

Vakit geçirmeden atamasını yapın lütfen.

Sistem bozulmasın.

***********

ADNAN CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

ADNAN Oktar denilen kişinin yanındaki kızlardan biri kaçmış ve Oktar’la ilgili zehir zemberek açıklamalar yapmış.

Açıklamalara bakınca esir kampında kalmış gibi görünüyor.

Tek başına dışarı çıkmak yasakmış, alışverişe gitmek yasakmış, fikir beyan etmek yasakmış, kadıncağız yeni TL’yi görmemiş bile.

Hayattan öylesine koparılmışlar.

Şimdi henüz kaçmamış olanlar, kaçana veryansın edip yalancılıkla suçluyorlar.

Görünen o ki, bu grupta on yıllardır değişen bir şey yok.

Yıllar önce de bir genç kız buradan kaçıp kurtulmaya çalışmıştı.

Oktar ve adamları kızın peşine düşmüş, tehditler, şantajlar, kamera kayıtlarıyla kızı geri döndürmeye çalışmışlardı.

Kız karakterli çıkmış, geri dönmek bir yana Oktar’a karşı dava açmıştı.

Ancak bu kez de Oktar, genç kızın avukatını ya parayla satın almış ya da tehditlerle sindirmiş ve kızı avukatsız bırakmıştı.

Bunun üzerine yıllardır bu Adnancılarla mücadele eden sevgili avukatım Rezzan, bu kızın avukatlığını bilabedel üstlenmişti.

O kızın anlattıkları ile bugün olan biten hep aynı.

Diyeceksiniz ki: “Kimdi bu kız?”

Bildiğim kadarıyla şimdi evli barklı, çoluk çocuğa karıştı.

Adını vermem doğru olmaz.

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sosyal medyada var olmak için insanlıktan çıkmak gerektiğini düşünmediğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları