Anayasa metninde pişmanlık var mıdır?

ANAYASA Mahkemesi, FETÖ’cülük suçlamasıyla yargılanan bazı isimlerin “hak ihlali”ne uğradıklarını ve “tahliye edilmeleri” gerektiğini söyledi.

Yargılamayı yapan mahkeme ise Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına uymadı ve sanıkları tahliye etmedi.

Buna karşın, Adalet ve Kalkınma Partisi cephesinden Anayasa Mahkemesi’ne karşı bir salvo başladı.

Şaşıracak bir şey yok.

Her kişi veya kurum kendi görüşleri doğrultusunda karar alan mahkemeyi sever, tersini yapanı ise eleştirir.

Eleştiren güçlü bir iktidar olunca, mesele eleştiri boyutunun ötesine taşınabilir.

Son zamanlarda AK Parti’nin, geçen nisan ayında yapılan Anayasa değişikliğinden çok memnun olmadığı gibi bir izlenime kapılıyorum.

Özellikle 2 konuda yeni Anayasa’nın iktidar partisine veya gelecekteki muhtemel güçlü ve otoriter iktidar adaylarına “hoş gelmeyecek” tarafları var.

Bunlardan birincisi iki turlu seçim.

Yüzde 50+1 kişi gerektiren bu sistem, iktidarları çok mutlu etmese gerek.

Öyle ya yüzde 35’lik oy oranıyla güçlü bir tek parti iktidarı kurup Anayasa’yı değiştirecek bir çoğunluğu dahi elde etme imkânı varken, yüzde 50+1 kişi en güçlü iktidarları bile “ittifak arayışına” zorluyor.

Bugünün örneğiyle, mevcut haliyle iktidarın yakınından bile geçemeyecek bir partiyle “iktidar paylaşımını” zorunlu hale getiriyor.

Hangi güçlü parti bunu ister.

Eski sistemle, aldığı oyların yüzde 30’unu bile kaybetse tek başına iktidar ya da en azından Başbakan’ı çıkaracak olan bir parti şimdi “mecburi ittifak” içinde.

İkincisi ise Anayasa Mahkemesi.

Eminim ki, AK Parti iktidarı yeni Anayasa’da Anayasa Mahkemesi’nin varlığının korunmuş olmasından rahatsız.

Evet, mahkeme üyelerini atama yetkisi büyük oranda iktidarın elinde ama sonuç olarak kendi atadığınız kişilere bağımlı hale geliyor, bir güç odağı daha yaratıyorsunuz.

Hangi iktidar bunu “gerçekten” ister. Hele hele demokrasinin tam olarak oturmadığı ülkelerde.

Oraya babanızın oğlunu oturtsanız bile yarın bir fikir ayrılığı içinde olmayacağınızı kim garanti edebilir.

1961’den önce zaten olmayan bir mahkemeyi kaldırmamış olmak, büyük ihtimalle AK Parti’nin pişmanlığıdır.

Bakalım ilerleyen yıllarda bu Anayasa hangi pişmanlıkları doğuracak.

Hep birlikte göreceğiz.

************

BİLMEDİĞİMİZ BİR ŞEY Mİ VAR?

ANLADIĞIM kadarıyla Abdullah Gül, bizim gibi sıradan insanların bilmediği, görmediği, izlemediği birtakım faaliyetler içerisindeydi.

Hürriyet gibi hükümet ile merkez arasında durmaya çalışan bir gazetenin çok okunan bir yazarı bile Gül’ü “sinsilikle” suçladığına göre Gül’e yönelik olarak eski partisinden gelen “sert salvo”nun arkasında bilmediğimiz bir şeyler olmalı.

Çünkü Gül’ün bu denli hedef olmasını ben anlamlandıramıyorum.

Eski Cumhurbaşkanı sadece şunu söyledi:

“KHK’daki bu madde biraz muğlak. Daha net ifadelerle yeniden yazılırsa iyi olur.”

Bu son derece sıradan, basit, az cesur bir tavşanın bile kullanabileceği bir ifade.

Buna verilen tepki ise çok büyük.

Bu cümleye bu kadar sert tepki verilmez.

Bu cümleyi söyleyen birine, “İçine Kemal Kılıçdaroğlu kaçmış AK Partili” muamelesi yapılmaz.

O nedenle diyorum ki bu meselede bizim bilmediğimiz bir şey var.

AK Partililer eski arkadaşları Gül’ü Dante’nin cehenneminin 7’nci katına göndermeye çalıştığına göre, “günahı” bildiğimizden büyük olmalı.

**************

NEREYE KADAR FLÖRT?

HOLLYWOOD’daki “tacizi ifşa” furyasının artan dozu Catherine Deneuve ve 99 Fransız kadınını kızdırdı, bir açık mektup yayınladılar:

“Tecavüz bir suçtur, ancak birini ısrarla baştan çıkarmaya çalışmak suç değildir.”

Güçlerini istismar eden bazı erkeklerin bu hareketine karşı kamuoyu önünde konuşmak meşru ve gerekli olsa da şikâyetler kontrolden çıkıyor.

“Özetle erkekler cezalandırılıyor, yaptığı sadece birinin dizine dokunmak ya da bir öpücük almak olsa da işlerinden oluyor” diyorlar.

Mektuba imza atan isimler “cadı avının cinsel özgürlüğü tehlikeye atabileceğini” öne sürerek başlatılan sosyal medya kampanyalarını da “tasfiye dalgası” yaratmakla eleştiriyorlar.

Türkiye’de de “Deneuve’cüler” ve “anti Deneuve’cüler” olmak üzere iki kamp oluştu.

Ben de Hollywood’da işin şirazesinden çıktığını ve cinselliğini kullanarak avantaj elde eden bazı kişilerin sonradan bunu ifşa ederek yeni bir avantaj peşinde koştuklarını daha önce yazdım.

Ancak Deneuve’e ve Deneuve’cülere hak vermiyorum.

Evet, flört etmekte, karşı cinsten birine “asılmakta” bir beis yoktur.

İnsanidir.

Fakat şatlar ve konumlar eşit oldukça ya da pozisyon avantajı devreye girmedikçe.

Flört ya da asılma, ister kadından erkeğe, ister erkekten kadına yönelik olsun karşı taraf araya “elini koyup” mesafeyi belirleyince biter.

“İstemiyorum” cümlesi kilittir ve aşılamaz bir engel olmalıdır.

Peki asılan üst düzeyde birisiyse araya “eli koymak”, mesafeyi belirleyen olmak kolay mıdır?

Bunu yaptığınız anda haksızlığa veya mobbinge maruz kalıyorsanız, bilginiz ve becerinizle elde ettiğiniz tüm kazanımları kaybetme tehlikesi kapınıza dayanıyorsa, buna “flört” veya “asılma” diyemezsiniz.

Gücünüzü “Evet” diyene avantaj sağlamak için kullanmak dahi kabul edilemezdir.

*************

MEDYAMIZ NEYSE EKŞİ’Sİ DE O

ERTUĞRUL Özkök, son günlerde Ekşi Sözlük’e taktı kafayı.

Sözlük’ün sahiplerinden biri tacizle suçlanınca, sözlük yazarlarına “Patrona diyecek lafınız yok mu?” diye sormaya başladı.

Haklı mı?

Haklı.

Ama böyle bir beklenti içine girmekte haksız.

Çünkü sonuç olarak Ekşi Sözlük de bu ülkenin medyası.

Diğer medyalarına musallat olan hastalıkların, gizli isimlerin arkasına gizlenerek ateş eden bir “nickname” medyasına musallat olmaması ve orada daha da “bayağı” bir hal almaması mümkün değildi.

O yüzden beklentin boşuna.

Sana 211 sayfa hakaret edildiğini yazmışsın.

Üzme kendini.

Benim içim bir başlık altında tam 428 sayfa yazmışlar.

Yüzde 70’i yalan, kimi mantıksız, kimi rezil eleştiriler. Sadece ben olsam yine iyi. Ailem, dostlarım bile hedefte.

Geri kalan yüzde 30 ise makul eleştiriler veya benden yana tavır alanlar.

Bu durumu da hiç garipsemiyorum.

Orası Türkiye’nin aynası.

Sadece gizlilikten yararlanıyorlar.

Tek farkları o.

****************

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Din, ırk, cinsiyet, fikir netliğimizi değiştirmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları