Faldan çıkan bir görüşme tutanağı

Erdoğan uzun bir aradan sonra Beyaz Saray’a gitti.

Son olarak 2013 yılında, Gezi olaylarından hemen önce Obama ile Beyaz Saray’da son görüşme olmuştu ve görüşme tam bir felaket şeklinde geçmişti.

Ben bu yazıyı yazmaya başladığım dakikalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşme henüz başlamamıştı.

İki liderin ne konuştuklarını resmi açıklamalardan öğreneceğiz. Resmi olmayanını ise buradan öğrenme imkânım yok.

Bu görüşme ve sonrasında olabileceklerle ilgili bazı tahminlerim veya öngörülerim var.

1. Erdoğan ve Trump arasındaki ilişki asla ortalama bir ilişki olmayacaktır. Ya çok iyi dost, hatta “kanka” olacaklar ya da birbirlerinden nefret edecekler. İkisinin arası mümkün değil.

2. Trump klasik bir siyasetçi olsaydı eğer bu ilişkinin olumlu olma ihtimali sıfıra yakın olurdu. Çünkü büyük ihtimalle Pentagon ekibi Trump’a, Erdoğan’la ilgili olumlu bir ön bilgilendirme yapmadı. Ancak Trump siyasetten değil, iş hayatından geldiği için kendisine sunulan raporlara yerine sezgilerine güvenecektir.

3. İki liderin ortak özellikleri çok. Her ikisi de sistemle kavga etmeyi, gerekirse dikine gitmeyi seven ve bunda başarılı sonuçlar elde eden siyasetçiler. Özellikle Erdoğan burada Trump’tan daha başarılı sonuçlar elde etti. Trump’ın Erdoğan’dan öğrenecekleri var.

4. Erdoğan, Trump’tan daha tecrübeli ve ne olursa olsun karşısındaki kişide pozitif duygular uyandırmayı başaran bir siyaset adamı. Vücut diliyle bile Trump üzerinde bir etki yaratmıştır.

5. Amerikan medyasındaki anti Erdoğan tavır, Trump’ın Erdoğan’a olan tavrını mutlaka olumlu yönde etkilemiştir. Çünkü Trump medyaya güvenmiyor ve medyanın söylediğinin veya önerdiğinin tam tersi davranmayı seviyor.

6. Washington Post’un görüşme günü Fethullah Gülen’le röportaj yapması, FETÖ’nün lehine değil aleyhine olmuştur. Obama destekçilerinin desteklediği FETÖ’nün WP tarafından kollanması, Trump’ta ters teper.

İşin özeti şudur: Eğer görüşmenin başında iki lider birbirine girmediyse ve restleşmediyse görüşme olumlu sonuç verecektir.

Pek yakında Trump’ı Türkiye’de görürsek kimse şaşırmasın.

Aksi bir durumu ise düşünmek bile sıkıntı verici. Üç nokta…

 

Bu benzetme biraz tatsız oldu

FEHMİ Koru’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la yapacağı görüşmeyi Menderes’in ABD gezisine benzetmesi pek de hoş olmadı.

Çağrışımları açısından hoş olmadı. Çünkü Menderes’in ABD gezisi pek de olumlu bir gezi değildi.

Başbakan Menderes o gezide ABD’den bazı konularda, özellikle de mali konularda yardım talep etmişti. ABD tarafı ise Menderes’in bu taleplerine olumsuz yanıt vermiş, ilişkileri bir anlamda sürüncemede bırakmıştı.

Bunun üzerine Menderes ani bir tavır değişikliği içine girmişti.

Dönemin Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’ı Moskova’ya yollamış ve ABD’ye Moskova’yla yakınlaşma mesajı vermenin ötesine geçip gerçek bir yakınlaşmanın temellerini atmıştı.

Kırdar o gezide Menderes’in Moskova’ya yapacağı ziyaretin altyapısını oluşturmuştu.

Ancak Menderes hiçbir zaman Moskova ziyaretini gerçekleştiremedi.

Kısa süre içinde Türkiye’de bir darbe oldu ve Menderes’in idamına kadar giden süreç başladı, Türk demokrasisi hâlâ travmasını yaşadığı ilk büyük darbeyi aldı.

Koru’nun yazısı bu açıdan okunduğu zaman hoş bir mesaj içermiyor.

Hele hele 10 ay önce dış destekli olduğu su götürmez bir “FETÖ’cü cunta” darbe girişimi yaşamış bir ülkede.

 

Uçaktaki can da otobüsteki patlıcan mı?

MUĞLA’daki trafik kazası şimdilik gündemde ama yakında unutulup gidecek, kuşkunuz olmasın.

Kazanın bir araç kamerasına kaydedilen görüntüleri ise çok açık biçimde hem bir teknik arızayı hem de bir sürücü kusurunu gösteriyor.

Tabii bu durum hemen “profesyonel sürücü” tartışmasını gündeme getirmeli.

Biliyorsunuz, yolcu uçağı pilotları uçuş anında oluşabilecek “beklenmedik” ama “olası” durumlara karşı sürekli olarak uçuş simülatörlerinde eğitim alıyorlar.

Tek motor arızası, çift motorun birden devre dışı kalması, ani değişen hava koşulları, mikro fırtınalar, aşırı yağışlı havalarda iniş, kar ve buzlu pistlere iniş, ani basınç düşmesi gibi onlarca farklı senaryoya göre eğitimleri meslek hayatları boyunca sürüyor. Çünkü yolcu taşıyorlar ve güvenlik önemli.

Normalde karşılaşma olasılıkları düşük olan ama karşılaştıkları anda felaketle sonuçlanabilecek durumların felaketle sonuçlanmaması için eğitim alıyorlar.

Ancak otobüs sürücüleri de aynen uçaklar gibi can taşıdığı halde onların böyle bir eğitimden geçirildiği falan yok.

“Fren, lastik veya lastikler patladığında, aks kırıldığında, motor bloke olduğunda, karda buzda ne yapılır?” gibi durumlara karşı özel eğitimleri yok.

Bu durumlarla ancak gerçek yol koşullarında karşılaşıyorlar ve genelde de eğitimleri olmadığı için bu ilk ve son karşılaşmaları oluyor. Kendileri de yolcuları da canlarını kaybediyorlar. Bana göre başta otobüs şoförleri olmak üzere profesyonel sürücülerin sadece ehliyet değil, böylesi eğitimlerden sonra düzenli yenilenen “yolcu taşıma” lisansı almaları gerekiyor.

 

Ne Zaman Adam Oluruz?

Utanacağımız şeyleri yapmadan önce utandığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları