Güneşi özlüyoruz

BUGÜN cumhuriyetimizin kurulmasının üzerinden 91 yıl geçmiş oldu.

Bugün hâlâ cumhuriyetimize ve 1 numaralı kurucusuna karşı saldırılar var.

Bu saldırıları yapan “şerefsizler”, o gün Türkiye Cumhuriyeti denilen yerin nasıl bir ortam olduğundan habersizler.

Ağızlarına geleni söylüyorlar.

Yüz yılı aşkın savaşlarla bitap düşmüş bir halk.

Osmanlı tarafından sadece asker deposu olarak görülmüş topraklar.

Eğitimsiz bir toplum.

Sanayi devriminden nasibini almamış bir ekonomi.

Üretim gücünden yoksun bir yapı.

Bu yokluk ve yorgunluk üzerine sıfırdan kurulmuş bir cumhuriyet.

Yoktan var edilmiş kurumlar.

Sıfırdan yola çıkmış bir ekonomi.

O gün Mısır’dan geri, Irak’la, Afganistan’la karşılaştırabilecek bir ülke.

Kurucusunun dehası sayesinde bugünlere gelebilmiş ve “hazır yiyiciler” tarafından “tu kaka” ilan edilen cumhuriyet.

O cumhuriyet ki, toplumun en dibinden en üste çıkmanın yollarını açmış.

Yüzyıllarca yok sayılmış Anadolu’yu derleyip toparlamış ve bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasının temelini atmış.

Onu yok etmeye çalışanlara bile fırsat eşitliği sağlamış.

Bugün Irak değilsek, Afganistan değilsek, Mısır değilsek, Libya değilsek cumhuriyet sayesinde.

Bugün 29 Ekim.

Yağmurlu, kasvetli, iç karartıcı günlerden geçiyoruz.

Yaz dün kadar yakın, ama üzerimizi kaplayan kapkara bulutlara bakınca sanki çok uzak.

Ve hepimiz güneşi özlüyoruz.

Seçimle giderlermiş

BİRKAÇ gündür Tunus seçimlerinin sonuçları konuşuluyor.

Arap Baharı ile birlikte iktidara gelen İslamcı parti En Nahda’nın seçimi kaybetmesini ve laiklik yanlısı parti Nida Tunus’un seçimi kazanmasını.

Okuduğum pek çok yazar bu durumu, Tunus’un “İslamcılıktan vazgeçmesi” olarak okuyor.

Bu “hatalı” bir okuma olmamakla birlikte yüzde yüz doğru bir okuma da sayılmaz.

Çünkü Tunus İslamcılıktan vazgeçmeden önce En Nahda, Tunus’u yönetemeyeceğini görmüş ve “İslamcı yönetim” iddiasından vazgeçmişti.

Yüzde 42 civarında oyla iktidara gelmiş, İslamcı politikaları büyük tehlikeyle karşılanmış, ülke kaotik bir ortama doğru sürüklenmeye başlayınca Nahda Lideri Gannuşi yüzde 42 oyla bile ülkeyi istediği gibi yönetemeyeceğini görüp çekilmişti.

Ne de olsa Gannuşi “aydın” niteliklere sahip bir liderdi.

Evet, İslamcıydı ama Fransız eğitimli, Fransa’da yaşamış, entelektüel yanı olan bir liderdi.

Benim Tunus seçimlerine bakışım, Tunus halkının İslamcılıktan vazgeçmesi şeklinde değil.

Ben farklı bir pencereden bakıyorum.

Bana göre Tunus, “demokrasiye” yeni bir anlayış getiriyor.

Mısır’da Müslüman Kardeşler’den gelen Devlet Başkanı Mursi, ülkede bir dizi yapısal değişilikle iktidarını“kalıcı” hale getirmeye çalıştı ve “demokrasiden” uzaklaşmaya başladı.

Bunun karşılığında da ülkesini arbedeye sürükledi.

Mursi’nin bu tavrı, “İslamcılar seçimle gelirler ama seçimle gitmezler” şeklinde zaten var olan bir algıyı pekiştirdi.

Tunus ise belki de tarihte ilk kez bu algıyı tersine çevirecek bir adım attı.

“İslamcılar seçimle gelir ve seçimle giderler” algısını oluşturdu.

Tunus örneği, tüm İslam ülkeleri ve tüm İslamcı yönetimler için iyi bir örnektir.

İslamcı partiler de diğer demokratik partiler gibi seçimle gelirler ve seçimle giderler.

Bunu herkes görmeli ve görmekle yetinmeyip anlamalı.

O yüzden İslamcı yönetimler de her zaman “şeffaf”“hesap verebilir”“anayasa ve yasalara saygılı”olmak zorunda olduklarını bilmek zorundalar.

Seçimle gelip seçimle gidecek her parti gibi…

Validebağ sakininden

DÜN Validebağ’la ilgili yazdığım yazıya, bir mahalle sakininden tepki geldi.

Madem demokratik olacağız, onu da paylaşalım:

“Sayın Altaylı, ben Validebağ Korusu’nun yakınında oturan bir mahalle sakiniyim. Hemen hemen 10 senedir orası otopark ve burada cami isteyen kişi çok. Cami isteyenler imza toplayıp otopark olan araziye cami yapılmasını istediler ve 1 yıl sonra da Üsküdar Belediyesi cami isteğini kabul etti. Siz yazınızda Çamlıca’ya yapılan camiden söz ediyorsunuz. Orası ile Validebağ arasında çok mesafe var. Burada cami yapılmasının istenmesinin tek sebebi, yürüme mesafesinde olmasından dolayıdır. Bir de şu var Fatih Bey; burada bir ilköğretim okulu ve bir de kreş var. Çocukların her defasında polis ve göstericileri görmekten psikolojileri bozulmazsa iyidir valla:)”

Düzgün sanık

 BARIŞ Güler ve Reza Zarrab’ın “adam yerine koymadığı” ve ifade vermeyi “reddettiği” Meclis komisyonuna eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Oğuz Bayraktar 1 saat süreyle ifade vermiş.

İfadesinde ne dedi, ne demedi bilmiyorum.

Ancak diğer iki “namuslu ve hayırsever vatandaşımız” gibi yapmadığı için kendisini kutluyorum.

Diyeceksiniz ki: “Yolsuzluk sanığı kutlanır mı?”

Vallahi kusura bakmayın, iş o hale geldi ki, nasıl ki bir bakan teröristleri “şerefli ve şerefsiz” diye ikiye ayırıyorsa biz de bunları ayırmak zorunda kalıyoruz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Yeni yaptığımız, eskisinden iyi olduğu zaman.

Erişilebilirlik Araçları