Teröristlerle konuşmak

ABDULLAH Öcalan’la yürütülen “çözüm’’ görüşmelerinin toplumun bir bölümünde büyük bir rahatsızlık yarattığı yadsınamaz bir gerçek.

30 yıllık kanlı ve 10 binlerce cana mal olmuş bir çatışma sürecinin ardından tüm bunların sorumlusu olarak görülen bir adam ile devletin aynı masayı paylaşması sindirilmesi kolay bir durum değil.

Bu yüzden belki de en iyisi, yakın bir geçmişte benzer bir deneyimi yaşamış bir toplumun izlenimlerini ve hissiyatını dinlemek.

Yani İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) ile masaya oturup bir çözümle kalkan İngiltere’nin deneyimlerini.

İngiltere ile IRA arasındaki düşük yoğunluklu savaş ya da terör dönemi, Türkiye ile PKK arasındaki çatışma döneminden çok daha uzun. Hatta Türkiye’deki tüm Kürt isyanlarını kapsayacak kadar uzun bir süre.

IRA, İngiltere’nin İrlanda’daki hâkimiyetine son verme maksadıyla 1919 yılında kurulmuş bir örgüt.

Yani İngiltere’nin etnik ve hatta dini ayrımcılığa dayanan terörle tanışması yüzyılın neredeyse başında gerçekleşmiş. 2 yıllık IRA terörünün ardından Lloyd George, 1921 yılında bugün hâlâ başbakanlık konutu olan Downing Street 10 numarada IRA temsilcileriyle bir araya gelmiş. Ancak bir çözüm çıkmayınca uzun yıllar sürecek çatışma dönemi başlamış.

Ta ki, Tony Blair 1997 yılında yine aynı adreste IRA ve Sinn Fein temsilcileriyle, örgütün iki lideri Gerry Adams ve Martin McGuinness ile bir araya gelinceye kadar. Bu toplantıda İngiltere hükümeti adına yer alanlardan biri de Jonathan Powell. Powell’ın babası 1940 yılında IRA’nın kurduğu bir pusuda öldürüldüğü için meselede bir de kişisel sıkıntısı var.

Powell’ın babası 1940 yılında IRA’nın kurduğu bir pusuda öldürüldüğü için meselede bir de kişisel sıkıntısı var.

Ve “teröristlerle görüşmenin’’ ilk adımını şöyle anlatıyor:

“Adams ve McGuinness ile aynı odaya girdiğimde ne yapacağımı bilemedim. Bana göre oldukça kirli olan bu iki eli nasıl sıkacaktım. Öfkeme hâkim olarak yüzlerine nasıl bakacaktım, nasıl konuşacaktım.’’

İlk görüşmeler hayli gergin geçiyor. Tam da Christmas öncesi olduğu için başbakanlık önündeki süslü çam ağacı görüşme öncesi kaldırılıyor. Powell bunu şöyle anlatıyor: “Terör liderlerinin süslü bir ağacın önünde şenlik havası içinde basına poz vermelerini engellemek istemiştik.’’

İlk tur görüşmelerin ardından bir gün Powell’ın telefonu çalıyor

Arayan IRA lideri McGuinness, “Baş başa görüşelim” diyor.

Powell uçağa atlayıp İrlanda’ya gidiyor. Havaalanında iki IRA militanı karşılıyor. Epey bir dolaştırıp gizli yollardan IRA’nın güvenli evlerinden birine götürüyorlar İngiliz’i.

McGuinness konuğunu özür dileyerek karşılıyor, “Güvenlik için kusura bakmayın’’ diyor

Biralar açılıyor, sohbet başlıyor. Buzlar bir miktar eriyor.

Sonrası malum. Uzun görüşmelerle her iki tarafı da yüzde yüz memnun etmeyen bir çözüme ulaşılıyor.

Terör sona eriyor.

Powell’ın o dönemle ilgili önemli tespitleri var: “Genelde hükümetler veya legal güçler, silahlı gruplarla görüşmeyi fazlasıyla ertelerler. Bunun sonucunda da çok sayıda insan gereksiz yere hayatını kaybeder. Bunu en son Irak’ta General Petraeus itiraf etti. ‘Ellerind e Amerikalı kanı olanlarla görüşmek istemedik ve sürekli erteledik. Görüşmeyi riskli bulduk. Ama asıl risk görüşmemekmiş’ dedi.’’

Powell sonrasında şöyle devam ediyor:

“Hükümetler terörist gruplarla yıllarca süren bilek güreşinden sonra askeri seçeneğin hiçbir zaman sonuç vermediğini görürler. Ama eğilimleri hep yeniden askeri opsiyonu denemek yönünde olur.

Teröristleri yeneceklerini ve geri adım attıracaklarını düşünürler. Ama terörist gruplar yenilmiş olsalar da yenildiklerini kabul etmezler.’’

Powell’ın bundan sonraki tespitleri daha da önemli:

“Teröristler karşısında hükümetlerin işi zordur. Çünkü demokrasilerde hükümetler belirli aralıklarla değişir. Bu da hükümetlerin terörist gruplarla mücadelede her seferinde tekerleği yeniden icat etmesine, Amerika’yı yeniden keşfetmesine neden olur. Teröristlerde ise lider kadro değişmez. Yıllarca yerinde durur ve deneyim kazanır. Devletin ciğerini öğrenir. Mesela Gerry Adams, IRA’ya liderlik ettiği dönemde 8 farklı İngiltere Başbakanı görmüştür.’’

Ve en önemli cümle:

“Teröristlerle masaya oturmanın teröristlere yasal dayanak kazandırdığına inanılır. Doğrudur. Terör grupları devletle görüşmeye başlayınca legalize olurlar ve bunu korumak isterler. Ama bu yasallaşmanın bir değeri yoktur ve dönemseldir. Görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandığı anda terör grupları bu yasal pozisyonu kaybeder ve yeniden terörist olurlar. Mesela, Kolombiya’da FARC, 4 senelik görüşme sürecinden sonra masadan kalktı ve bütün legalitesini bir anda yitirdi.’’

“En zor olan ilk dönemdir. Taraflar birbirine güvenmez. Bu güveni tesis etmek, samimiyete inandırmak en zorudur. Bu aşama geçilince her şey çok daha kolay yürür.’’

Jonathan Powell, “örnek modellemenin’’ imkânsızlığını da anlatıyor: “Ne bizim deneyimimiz başkalarına, ne de başkalarının deneyimi bize örnek olabilir. Her yerin şartları çok farklıdır. Bizimki İngiliz-İrlanda deneyimidir ve ne Sri Lanka’ya ne de Ortadoğu’daki olaylara uyarlanabilir.’’

NOT: Bunları Jonathan Powell’ın The Guardian’a yazdığı bir makaleden derleyip özetledim.

Diren Türkiye

YUKARIDA okuduğunuz yazıyı niye yazdım.

Dün yine içimizi yakan üç şehit haberiyle sarsıldık.

Şaşırmadım.

Sürecin kırılgan olduğu, provoke edilebileceği ilk gününden belliydi.

Aslında umduğumdan da iyi gidiyordu her şey ve Türkiye doğru bir dış politika yürütüyor olsaydı bu provokasyonlar bile olmazdı. Ama oldu. Daha da olacaktır.

Yine de Türkiye çözüm arayışından vazgeçmemelidir.

Bundan vazgeçmek, Türkiye’yi her zaman olduğundan daha büyük bir kaosa sürükler.

Kürt’üyle, Türk’üyle.

Bunlar olacak.

Biz toplumsal barış için direneceğiz.

Türkler için, Kürtler için…

Alp Yalman

DEDİĞİM oldu.

Galatasaray’da seçimi Duygun Yarsuvat kazandı.

Bense oyumu Alp Yalman’a verdim.

Hem Yarsuvat’tan daha “bağımsız’’ göründüğü için, hem de Galatasaray’a en fazla hizmeti dokunmuş Galatasaraylı olduğu için. Yalman’ın sadece Galatasaray’a değil, Türk futboluna da çok emeği vardır.

Tek kanallı dönemde bütün kulüpler TRT’ye “Maçlarımızı yayınlayın’’ diye yalvarırken TRT’ye, “Maçlarımızı bedava yayınlayamazsınız’’ diyen ve bugün kulüpleri, en önemli gelirleri olan naklen yayın gelirlerine kavuşturan Alp Yalman’dır. Konforlu stat, loca, yüksek gelirli taraftar fikrini Türkiye’ye getiren Alp Yalman’dır.

Derwall’ı Türkiye’ye getirmeyi düşünen ve getiren Alp Yalman’dır.

İlk çim antrenman sahasını yaptıran adam Alp Yalman’dır.

Galatasaray’a cebinden milyonlarca dolar veren son Başkan Alp Yalman’dır.

Bu yüzden de son derece kifayetsiz olan yönetim kurulu listesine rağmen seçimi kıl payı kaybetmiştir.

Bu da beni çok mutlu eden bir olaydır.

Fark olsaydı çok üzülürdüm.

Alp Yalman’a çok ayıp etmiş olurdu Galatasaray!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hırsıza hırsız diyebildiğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları