Operasyon kararnameyle başladı

DÜN sabaha karşı başlayan “Cemaat operasyonu” için “Cemaat nasıl oldu da önceden haber aldı” tartışmaları yapılıyor.

Cemaat’in önceden haber almasına gerek yok, 6 gün önce biraz etrafa bakan, meselelerin gelişimini izleyen herkes, Cemaat’e yönelik operasyonun birkaç gün içinde yapılacağını zaten tahmin ediyordu.

Nereden mi?

Anlatalım.

Cemaat’e yönelik operasyon zaten bekleniyordu.

Daha doğrusu operasyonun hâlâ başlamamış olması “Niye yapılmıyor?” sorusunu sordurtuyordu.

Oysa hükümet, operasyonun içeriğini tamamlamıştı ama altyapı oluşturulması gerekiyordu.

Çünkü daha önce yapılan iki hamlede de hükümet kanadı açığa düşmüştü.

Adana’da TIR’ları durduranlara yapılan gözaltılar mahkemece “serbest” bırakmayla sonuçlanmış, Başbakan küplere binmişti.

Ardından Başbakanlık’taki böcek soruşturması zanlıları da benzer bir şekilde mahkeme tarafından serbest bırakılınca Başbakan’ın öfkesi katlanarak artmıştı.

“Hükümete karşı komplo!” düzenleyenler nasıl olur da yargı tarafından serbest bırakılırdı.

Hemen gerekeni yapmak lazımdı.

Gereken 6 gün önce yapıldı.

6 gün önce “Sulh Ceza Hâkimleri Kararnamesi” yayınlandı.

Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 112 Sulh Ceza Hâkimi “süper yetkili” hâkimler olarak belirlendi.

Bunların önemli bir bölümü İstanbul ve Ankara’daydı.

Özel yetkili savcılar gitmiş, yerine “süper yetkili hâkimler” gelmişti.

Tüm tutuklama taleplerine ve bunlara yapılacak itirazlara başka birinin yetkisi olmayacaktı.

Böylelikle itirazlar sonucu serbest bırakılma ve hükümetin karizmasının çizilme ihtimali ortadan kalkacaktı. Bu kararnamenin yayınlanmasından sonra operasyonun başlaması zaten bir an meselesiydi ve dün sabaha karşı başladı.

Sorgudan sonra sanık emniyetçiler yargıya sevk edilecekler ve büyük ihtimalle bu “süper yetkili hâkimler” tarafından tutuklanacaklar.

Haliyle itiraz edecekler.

Ancak itirazlar yine “süper yetkili” başka hâkimlere gidecek ve tutuklamalar kaldırılmayacak.

Aslında operasyonun ilk adımı dün değil, 6 gün önce bu kararnameyle atıldı.

Ve belli ki, gerisi gelecek.

Aynı Ergenekon, Balyoz gibi.

Dalga dalga.

 

Cihaner’e niye kızmıştınız o zaman!

CEMAAT’e operasyon başladı.

Başbakan’ın tabiriyle “ilk ine girildi”.

Gece yarısından sonra başlayan operasyonun haberleri cep telefonuma gelmeye başlayınca nedense aklıma CHP Milletvekili, eski Savcı İlhan Cihaner geldi.

Erzincan Başsavcısı iken “Cemaat’e yönelik operasyon” iddialarıyla gündeme gelmişti.

Bir teğmenin iddiasına göre Cihaner, Genelkurmay’da hazırlanan bir andıç gereği Cemaat’e komplo kuracak, sahte deliller üreterek Cemaat’i suç örgütü gibi gösterecek bir yargı operasyonu yapmayı planlıyordu.

Savcı Cihaner, “Cemaat’e karşı emir komuta zinciri altında operasyon yapmak” suçlamasıyla bir yargı darbesiyle, hukuksuz bir şekilde görevinden alındı.

Gözaltına alındı, hakkında davalar açıldı.

Cemaat’i terör örgütü gibi göstermekti suçu Savcı Cihaner’in.

CHP tarafından milletvekili yapılmasa, büyük ihtimalle hapse de düşecekti. O zaman AK Partili milletvekillerinin ve yöneticilerin ve tabii ki iktidar yanlısı gazetecilerin, Savcı Cihaner’le ilgili neler söyleyip neler yazdıklarını arşivlerde bulabilirsiniz.

Şu kadere bakın ki, Savcı Cihaner’in yapmadan yapmakla suçlandığı Cemaat operasyonu, şimdi AK Parti tarafından yapılıyor.

Hem de çok daha etkili ve derin bir biçimde.

Acaba şimdi Savcı Cihaner ne düşünüyordur merak ediyorum.

 

5 yıl sonra ne olacak?

BALYOZ, Ergenekon gibi davaların mimarı olan isimler, bundan 6-7 yıl önce kendi icat ettikleri metotlarla şimdi kendileri gözaltına alınıyor.

Büyük ihtimalle tutuklanacaklar, yargılanacaklar.

Yıllar önce kendilerinin buldukları usul ve yöntemlerle…

İlginçtir.

Kimse akıllanmıyor.

Büyük ihtimalle bu kişiler de bundan 5 yıl sonra “komplo”ya kurban gittikleri, “adil yargılanmadıkları”, “haklarının gasp edildiği” gerekçesiyle serbest kalacaklardır.

Ve bu sefer de bu kişileri gözaltına alanlar, bu kişiler hakkındaki fezlekeleri, iddianameleri yazanlar gözaltına alınıp tutuklanacaklardır.

Anladığım kadarıyla Türkiye’de bu döngü sürüp gidecek.

Sonunda birisi “Yeter artık, aklımızı başımıza alalım. Bu intikam duygusunu bir kenara bırakıp önümüze bakalım” deyinceye kadar.

 

Maymun mu dedin!

HA Gazzeli Ali, ha Ali İsmail dedim ya.

Salih Tuna isimli “dönem yazarı” çok kızmış.

Bana “Maymun” demiş, daha doğrusu “Şebek” demiş. Oturup bir yanıt yazsam dedim.

“Bak yavrum, benim için din, ırk, dil fark etmez; orantısız güçle, yargısız infazla öldürülen her çocuk, her genç birdir. Ekmek almaya giderken öldürülen Berkin ile sokakta oynarken öldürülen Filistinli Abbas arasında benim için hiçbir fark yoktur. Berkin’in oturduğu mahallede bazı militanlar var diye Berkin suçlu olmaz, Abbas’ın oturduğu mahalleden roket atıldı diye Abbas suçlu olmaz” diyecektim.

Sonra vazgeçtim.

Nasıl olsa anlamaz.

Sonra bu Salih Tuna’nın köşesindeki fotoğrafa baktım.

Başladım gülmeye.

“En iyisi” dedim, “Fotoğrafı köşeme koyayım. Okurlar karar versin”.

2

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yargıyla intikam değil adalet peşinde koştuğumuz zaman.

Erişilebilirlik Araçları