İsrail gazı

“LAFTA İsrail’le kapışıyoruz, ama ticari ilişkiler alabildiğine iyi ve daha da iyiye gidiyor” diye yazıyorum ya birkaç keredir, kızıyorlar.

“Ne var bunda! Niye münafıklık yapıyorsun. O başka, bu başka” demiş birileri. Birileri derken epey birileri.

Bence de bir şey yok da, işkembeden sallamaları göstermeye çalışıyorum sadece.

Ben Türkiye’nin bölgede herkesle iyi geçinmesinden, ilişkilerini kendi çıkarları üzerinden kurmasından yanayım hep.

Benim göstermeye çalıştığım, ortadaki ikiyüzlülük sadece.

Bazı okurlar da “Ticareti özel sektör yapıyor, devlet ne yapabilir?” demiş.

Güldüm. İki kere güldüm.

İlki şuna:

İsrail ve ABD istiyor diye İran’a uluslararası ambargo uygulanıyor. Özel şirketler bu ambargoyu aşabiliyor mu, “Ben özelim” diyebiliyor mu? Siyasi sonuç için ambargo da bir yöntem. “Sırf bizim ambargomuzla ne olur ki” diyebilirsiniz.

Bir şey olmaz belki ama en azından cehenneme su taşıyan karınca gibi “tarafımız belli olur”.
İkincisi ise daha çok güldüğüm bir mesele.

Biliyorsunuz İsrail, Kıbrıs’ta, Kıbrıs Rum Kesimi ile ortak doğalgaz çıkarıyor. Bu doğalgaz dünyaya nereden satılacak?

Türkiye üzerinden.

İsrail’in gazını dünyaya taşıyacak boru hattının Türkiye üzerinden geçmesi için görüşmeler sürüyor, galiba anlaşma yakın.

Niye Türkiye üzerinden, İsrail mi bize âşık, Kıbrıslı Rumlar mı?

İkisi de değil elbet.

Sadece en ucuz, en verimli yol Türkiye yolu da o yüzden burayı istiyorlar.

Biz de istiyoruz elbet.

Böylece İsrail de Kıbrıs Rum Kesimi de daha çok para kazanacak. Bize de ucundan azıcık bir şey düşecek haliyle.

Bu projede mi özel sektör tarafından devlete rağmen yapılıyor!

Tabii ki değil. Devlet yapıyor bu görüşmeleri.

İş bağlanınca elbet bu hattı yapacak bir “havuzcu” da bulunur.

Dediğim gibi buna da karşı değilim. Türkiye’nin çıkarı için yapılmalı.

Diyorum ya benim karşı olduğum gazın taşınması değil.

Sadece İsrail üzerinden gaz verilmesini samimiyetsiz buluyorum.

İsrail’in gazını taşımaya talipken!

 

Asıl soru, Meşal nerede

FİLİSTİN Devlet Başkanı önceki gün İstanbul’da iftara katılınca her şeye kızan sosyal medya Abbas’a da kızmış.

“Halkın öldürülüyor, sen burada ne yapıyorsun!” demişler.

Belli ki, olan bitenden bihaberler.

HAMAS ile Abbas’ın arası pek iyi değil.

Abbas İsrail’e saldırmaktan değil, diyalogdan yana.

Bu yüzden Abbas’ı ne HAMAS seviyor, ne de bizim iktidar.

İsrail’le kavgalı olan HAMAS.

Asıl siz HAMAS’ın lideri, bizimkilerin de pek sevdiği Meşal nerede, ona bakın.

Bilmiyorsanız ben söyleyeyim.

Dubai’de.

Geçen gün fotoğraflarını gördüm.

5 yıldızlı bir otelin spor salonunda savaşa hazırlanıyordu.

 

Gelmez Pervin Hanım

PERVİN Buldan, bana ve Ahmet Hakan’a ve diğer televizyonda tartışma programı yapanlara bir çağrıda bulunmuş.

“Üç Cumhurbaşkanı adayını birlikte konuk edin de tartışsınlar” demiş.

Bir hafta önce ben de aynı şeyi yazdım.

“Eskiden böyle tartışmalar olurdu. Tayyip Erdoğan Başbakan olduktan sonra diğer liderlerle aynı programa katılmaz oldu” diye.

“Benim program olmasa da olur. Bir yerde karşı karşıya gelsinler” demiştim.

Ama gelmezler.

Daha doğrusu Başbakan gelmez.

 

Hedef yine milliyetçi oylar

2011 seçimleri öncesi olduğu gibi Başbakan, milliyetçi oyların peşine düştü.

Hedefinde BDP/HDP var.

“Kongrelerinde Türk bayrağı asmayanlar, bölücüler” diye HDP’ye ve Demirtaş’a yükleniyor.

Bunları iki ay önce başka biri söylese, barış sürecini bombalamaktan, artık ağlamayan anaları yeniden ağlatmaya çalışmaktan hüküm giyer, hüküm giymese bile kürsülerde baştan aşağı boyanırdı.

Ama 20 gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi olunca anaların artık ağlamaması önemli değil herhalde.

Peki şimdi Ekmeleddin İhsanoğlu da çıkıp “O kongrelerde Türk bayrağı yerine resmi asılan adamla görüşen kim?” dese ne olacak!

 

Yaşam tarzına saygı

DÜN Mısır Çarşısı’nda dolanıyorum.

Dükkânlardan birinin önünde dururken esnaftan bir genç yanıma geldi.

Cübbeli Ahmet Hoca benzeri bir sakal ve bir kıyafetle.

“Fatih Bey, çok teşekkür ederiz. Bizim korkulacak insanlar olmadığımızı, bizim öcü olmadığımızı, bizim de sizin gibi insanlar olduğumuzu, askere giden, vergisini veren, başkalarının yaşam tarzına saygı duyan, kimseye karışmadan kendi inancı doğrultusunda yaşayan insanlar olduğumuzu sizin sayenizde Türkiye’ye gösterdik. Siz olmasanız bunu 40 yıl yapamazdık. Allah razı olsun” dedi.

Satın aldığımız çiçeklere ilaveten bir de minik çiçek hediye etti. Sonra beraber bir de selfie çektik.”Facebook’uma koyabilir miyim?” dedi.

“Elbette” dedim.

Vedalaştık.

Bu arada hemen söyleyeyim, önümüzdeki salı akşamı, yani iki gün sonra Cübbeli Ahmet Hoca ile klasik hale gelen ramazan programımızı yapacağız.

Herhalde izlemek istersiniz…

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Birlikte yaşama iradesinin karşılıklı saygı ve anlayış gerektirdiğini unutmadığımız zaman.
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları