Başbakan nelere pişmandır!

POLİTİK atmosfere bakınca, Başbakan Erdoğan’ın geçmiş dönemde kendi yaptıklarıyla ilgili hangi konularda pişmanlık duyuyor olabileceğini düşündüm.

Cemaat’le ilişkilere gireceğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Başbakan’ın burada bir pişmanlığı olduğunu zannetmiyorum. O gün o işbirliği gerekiyordu, yapıldı. Sonuçları alındı ve bitti. Bundan bir pişmanlığı yoktur.

Benim kast ettiğim pişmanlıklar farklı türde pişmanlıklar.

 

PİŞMANLIK 1

Bana göre Başbakan Erdoğan’ın ilk pişmanlığı, 2004 yılında yaptığı bir Anayasal değişiklikle ilgilidir.

Hatırlar mısınız bilmem, 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde bir değişiklik, daha doğrusu bir ek yapıldı.

“(Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklindekİ değişiklik, bugün Türkiye’nin bazı konularda evrensel hukuk standartları içinde kalmasını sağlıyor ve Anayasa Mahkemesi’nin elini güçlendiriyor.

Bence Başbakan Erdoğan bu değişikliği yaptığına pişmandır.

 

PİŞMANLIK 2

Başbakan Erdoğan’ın bir büyük pişmanlığı da Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesini sağlayan 2007 yılındaki Anayasa değişikliğidir. Eğer bu değişiklik olmasaydı bugün Cumhurbaşkanı’nın kim olacağına Erdoğan doğrudan kendisi karar verecekti. Sıfır riskle Cumhurbaşkanı’nı belirleyecekti. Kendisi mi olacak, bir başkasını mı bu koltuğa oturtacak, iki dudağının arasında olacaktı. Şimdi ise sandık karar verecek. Sandık varsa risk vardır. Hele hele son seçimde başarılı olmuş gibi görünse de ciddi oy kaybına uğramış bir parti için.

 

PİŞMANLIK 3

Başbakan’ın pişman olduğu bir başka konu ise HSYK üyelerinin yargı mensupları tarafından seçilmesine imkân sağlayan Anayasa değişikliğidir. Bugün bu değişiklik öyle veya böyle hükümetin yargıya yüzde yüz müdahalesinin önündeki tek engeldir. Çok büyük bir engel değildir belki ama Başbakan’ın artık küçük pürüzlere bile tahammülü olmadığı da bilinmektedir.

 

PİŞMANLIK 4

2010 yılındaki Anayasa değişikliğiyle yurttaşlara verilen “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru” da büyük ihtimalle Başbakan’ın pişmanlıkları arasında yer almaktadır. Kontrolü dışındaki bir kurumun bu denli önemli bir gücü elinde bulundurmasından Başbakan’ın rahatsız olmaması mümkün değildir.

Ve işin komik tarafı, Başbakan Erdoğan şimdi pişman olduğu bu büyük değişiklikleri savunurken, muhalefet de tam tersi bir tavırla bu değişikliklere karşı çıkıyordu. Şimdi ise tam aksine, bu değişikliklerden avantaj sağlayan muhalefet oldu.

Bu Türkiye’de siyasi öngörünün ne kadar “güçlü” olduğunun açık bir göstergesi oldu.

 

Çankaya’ya kim çıkar, Başbakan kim olur!

CUMHURBAŞKANLIĞI mevzuu artık iyiden iyiye ısınmaya başladı.

Hele hele dün AK Parti içinde anket yapılıp “Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?” diye sorulunca artık son viraja geldiğimiz iyice belli oldu.

AK Parti milletvekilleri arasında anket yapmak tabii komik.

Sonucu belli anket.

Elbette “Recep Tayyip Erdoğan” diyecekler hep birlikte.

Yarın Başbakan çıkıp “Çankaya’yı düşünmüyorum” derse bu sefer de bir kişi bile Erdoğan demeyecek.

Parti disiplini mi, lidere bağlılık mı, ne derseniz deyin.

Bense bugün size başka bir pencere açacağım.

Geçen gün bir dostumun ofisine uğradım.

İçeride AK Parti’nin kodlarını iyi bilen bir AK Partili tanıdık vardı.

Baktım Cumhurbaşkanlığı meselesini konuşuyorlar.

Tam da o gün ben “Suyun doğal akışı Erdoğan’ı Çankaya’ya götürür, Gül’ü de Başbakan yapar” diye yazmışım.

AK Partili misafir, “Genelde tahminlerin doğru çıkar ama bu sefer suyun akışı öyle olmayacak gibi duruyor” dedi.

“Niye?” diye sordum.

Soruma soruyla karşılık verdi.

“Niye hep birlikte Abdullah Gül’e bir görev arıyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı gibi şerefli bir görevden sonra Abdullah Bey’in emekli olma hakkı yok mu?” diye sordu.

Şaşırdım.

“Biz öyle görüyoruz” dedim.

“Benim baktığım yerden öyle görünmüyor” diye yanıt verdi.

Onun baktığı yerden şöyle görünüyormuş:

“Bana sorarsanız Tayyip Bey, Çankaya için kararını henüz netleştirmemiştir. Ama şu kadarını söyleyebilirim: Tayyip Bey Çankaya’ya çıkarsa Başbakanlığa, Tayyip Bey Başbakan kalmayı tercih ederse Çankaya’ya Abdullah Gül’den daha yakın olan isim Bülent Arınç olabilir.”

Abdullah Gül’ün özellikle Anayasa Mahkemesi ile ilgili sözlerinin ve bazı konulardaki tavırlarının bu gözden düşmenin temel nedeni olduğunu sezinledim.

Son alarak şunu sordum:

“Peki Abdullah Bey bunu kabullenmezse ne olur?”

Yanıt düşündürücüydü.

“Cumhurbaşkanı adayı mı olacak? 20 imzayı belki bulur, peki sonra. Örgütsüz nasıl kampanya yapacak? Partinin başına mı geçmek istiyor? Milletvekili bile değilken, kendini onun kadar bu göreve layık görenlerin önüne nasıl geçecek?”

Bu sözlerden anladığım, Cumhurbaşkanlığı öncesi hayli önemli politik sahneler göreceğiz. Hayırlısı…

 

Tekirdağ karşılaması değil bu

CUMHURBAŞKANLIĞI Köşkü’nde dün ilk kez “atlı törenle karşılama yapıldı”.

İzledim.

Güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim.

Belli ki, eğitimler doğru düzgün tamamlanamamış. Ki normal. At dediğin canlı. Eğitimi yıllar sürer. Cumhurbaşkanı emretti diye at atlığından iki günde vazgeçmez. Her at da bu işi kıvıramaz.

Karşılama töreni tam Anadolu işi festival gibi.

Atların biri bir yanda, öbürü öbür yanda. Ne düzen, ne bir şey.

Atların üzerindeki zevatın kılık kıyafeti ise ayrı bir komedi.

Niye turkuvaz ceketler, niye o çirkin kasklar, kıyafet neyin nesi!

Asfalt ve eğimli zeminde yapılması ayrı bir felaket.

Çok eğreti. Fikir olarak güzel. Ama uygulama felaket.

Bakın size iki fotoğraf.

Biri Hindistan cumhurbaşkanlarının “Rashrapati Bhavan”daki karşılama töreninden.

Diğeri ise bizden.

Not: İsterseniz http://www.youtube.com/watch?v=I3Q0HdM0Do4 adresinden atlı karşılama töreni nasıl yapılıyor görebilirsiniz.

32

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Eğrisinin her zaman doğrusuna gelmeyebileceğini bildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları