Kusura bakmayın ama biz özgürüz

ALİ Ağaoğlu medya imparatoruymuş da haberimiz yokmuş, Adam hakkında iki haber yaptık, televizyonundan gazetesine herkes avukatlığa soyundu,

Kimisi kibarca yapıyor, kimisi bu hafta sonunda bir gazetenin yaptığı gibi gözünü çıkarıp, avukatlığa, medya danışmanlığına gidecek hareketler yaparak,

Ama benim sorduğum "Ali Ağaoğlu’ndan ekstra indirimlerle ev alan gazeteciler kim?" sorusuna oralı olan yok,

Bir gazeteci Ali Ağaoğlu ile konuşmuş ve şöyle bir demeç almış, "Reklam vermiyorum diye haber yapıyor olabilirler, Kesin öyledir demiyorum ama olabilir" Bu Türkiye’de pek çok işadamımn sığındığı bir bahane,

Yapılan habere, haberin içeriğine yönelik bir yalanlama yapılmayınca "Reklam vermiyoruz ondan yapıyorlar" diyorlar,

Unuttukları nokta, biz bu gazeteyi çıkarmadan aylar evvel bunu yapacağımızı duyurmuştuk,

Sadece siyasetin değil, ekonominin aktörlerinin de bu gazeteye haber olacağını, bize göre kimsenin dokunulmaz olmayacağını baştan söylemiştik,

Reklam verip vermediğine bakmadan,

Daha gazete çıkmadan, Habertürk TV’de bir holdingin yaptığı bir işi eleştirdim,

Televizyonun en büyük reklam vereniydi,

Hemen reklamı kestiler,

Reklamı haberi engellemek için bir araç olarak kullanan biz değiliz,

Bizim farkımız satış fiyatımızdan ötürü reklam bağımlısı olmamamızdan kaynaklanıyor,

Biz öznesine bakmadan haber yapıyoruz,

Bu yüzden de haber saklamıyoruz, haberlerin öznesini gizlemiyoruz,

Ve biliyoruz ki, biz böyle yaptıkça başkalarının da haber saklama, özne gizleme şansı olmayacak,

İşte dünkü Milliyet’te ombudsman "Kangal’daki operasyon haberinde Koç Grubu’nun adını vermeliydik" diye yazıyor,

Medyanın düzenini değiştirmeye çalışıyoruz,

Tabii sancılı oluyor,

Çamur içinde yüzenler şaşkın, Türk medyasında artık hiçbir şey eskisi gibi değil,

Bunu artık herkes görüyor,

Önce panikleyecekler, sonra alışacaklar,

Özgür gazeteciliğin ne olduğunu herkese öğreteceğiz,

 

 


Okan Bayülgen’in büyük yanılgısı

DÜN yazı işleri toplantısında Okan Bayülgen’in sözlerini tartıştık,

Okan "Çocuk sevmem" demiş,

Bizim yazı işleri de "Madem sevmiyor niye çocuk yapıyor" diye kızdı,

Özellikle de yazı işlerinin kadınları, (Sayıları çok ve sesleri gür çıkar)

Doğrusunu isterseniz ben Okan’ın bu sözlerine kızmadım,

Çünkü bebek doğar doğmaz Okan bu sözlerinin ne kadar boş olduğunu görecek,

Okan bilsin ki, İstanbul doğar doğmaz Okan kafayı yiyecek,

İlk günler bebekle annesinin kurduğu düzeyde bir iletişim kuramayacak,

Bu onu bebeğe biraz yabancılaştıracak,

İçten içe anne çocuk ilişkisini kıskanacak,

Birkaç ay geçip bebek tepki verir hale gelince delirecek,

Onunla zaman geçirmek için hayatındaki diğer her şeyden zaman çalacak,

Ne kadar çalarsa çalsın bebeğe ayırdığı zamanın kendisine az geldiğini görecek,

Günde 24 saat çocuğunu aklından çıkaramayacak,

Konuşmaya başladığında tam kafayı yiyecek,

Hele bir baba desin delirecek,

Çocuk eğitimiyle ilgili bütün doğruları unutacak, Canı dahil her şeyini o minicik yaratığa vermeye hazır olduğunu hissedecek,

İlk hastalığında panikleyecek, hemen hastaneye koşmak isteyecek,

Altını temizlerken eline bulaşan boku bile yıkamak istemeyecek,

Onu biraz güldürmek için yaptığı maymunlukları birisi videoya alsa ne kadar utanç verici hallere, ne kadar büyük bir arzuyla düştüğünü görecek,

Bebeği sevdikçe bebeği doğuran anneye olan aşkının ve hayranlığının arttığını da hissedecek,

Benden Okan’a söylemesi, büyük konuşma Okan,

İstanbul doğduğu gün, çocukları aslında ne kadar sevdiğini göreceksin,

Sadece kendi çocuğunu değil, hepsini,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Alt yapısını geliştirmeden sektörleri geliştiremeyeceğimizi anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları