Ergenekon’da 1 numara Dalan mı?

Ergenekon’da yeni bir dalga başladı,

Sürpriz gibi görünse de, aslında değil,

Bekliyorduk,

Bekleyen sadece biz gazeteciler değildik,

Operasyonun en önemli hedeflerinden biri olan Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan da bu operasyonu biliyor ve bekliyordu,

Ergenekon’un bu yeni dalgasında 1 numaralı hedef Bedrettin Dalan,

Ergenekon Operasyonunu yürüten Savcı Zekeriya Öz’ün yakın çevresi, savcı Öz’ün Bedrettin Dalan’ı Ergenekon yapılanmasının 1 numrası olarak gördüğünü fısıldıyordu bir süredir,

Savcı Öz’ün kafasında şekillenen tabloya göre Bedrettin Dalan Ergenekon’un, en azından sivil kanadının 1 numarasıydı,

Dalan’ın askerlerle olan yakın ilişkileri, 1, Ordu Komutanı olduğu dönemde Orgeneral Hurşit Tolon’la olan sıkı bağlantıları Dalan’ın Ergenekoncu olarak nitenlemesine neden oluyordu,

Ergenekon Operasyonunu yönetenlere göre Dalan askerle, siviller arasındaki bağlantıyı sağlıyor aynı zamanda medya ile ilişkilerini de yönetiyordu,

Dalan’ın eğitim alanında yaptığı girişimler ve Fethullah Gülen cematine karşı tavırları da Ergenekoncu olarak nitelenmesine neden oluyordu,

Dalan, uzunca bir süredir Savcı Zekeriya Öz’ün projektörleri altındaydı,

Bunu Dalan da biliyordu,

Ve Dalan bir kaç ay önce yurt dışına çıktı,

Ne nereye gittiğini belliydi ne de nerede olduğu,

Bilinen cep telefonlarını da kapattı ve ortadan kayboldu,

Dalan’ın yakın dostu olan bir medya patronu tarafından "Seni de alacaklar" diye uyarıldığı ve bunun üzerine yurt dışına çıktığı fısıldanıyordu,

Dalan’ı da kapsayan operasyon bu sabah başlatıldı ama Savcı Zekeriya Öz’ün İstanbul Emniyeti Organize Suçlar Dairesi’ne Dalan’ın gözaltına alınması ile ilgili talimatını Kurban Bayramı öncesinde verdiği biliniyor,

Dalan’ın Türkiye’ye dönme ihtimaline binaen operasyon bekletildi,

Ancak Dalan’ın dönme niyeti olmadığı ortaya çıkınca bugün Dalan’ın ofisleri basıldı,

Ergenekon soruşturmasında bundan sonra da başka dalgalar mutlaka olacak,

Tıpkı 28 Şubat gibi Ergenekon da bin yıl sürecek gibi duruyor,

 

 


Gönüllerin halifesi

İsrail’in Gazze’de yaptığı kıyıma en sert tepkiler gerek siyasal, gerekse toplumsal olarak Türkiye’den geliyor,

Başbakan’ın sertleştirdiği ton,  topluma da yansıdı,

Dün bir spor karşılaşmasında, Telekom’un bir İsrail takımı ile yapacağı basketbol maçı öncesi doruğa çıktı, Öfkeli, gereğinden fazla öfkeli vatandaşlarımız İsrailli sporculara ve salona saldırdılar,

İmam cemaat ilişkisi malumdur,

Erdoğan kızınca, toplum köpürüyor,

İyi de, Erdoğan neden İsrail’e bu kadar kızıyor, bu kızgınlığını neden bu kadar ortaya koyuyor,

Bunun üç temel nedeni var,

Birincisi Erdoğan’ın kültürel kodlarında gizli,

Tayyip Bey, yetiştiği, içinden gelidiği ve siyaseti öğrendiği toplumsal yapının genetik kodlarını taşıyor,

O kodlarda zaten ciddi bir İsrail aleyhtarlığı var,

Bu kodlardan ötürü Erdoğan, İsrail’in veya siyonizmin saldırgan tutumuna, özellikle de bunu Müslümanlara, daha da özellikle Erdoğan’ın kendini yakın hissettiği Filistinli Müslümanlara yönelik şiddete samimi bir tepki hissediyor,

Bunu Erdoğan’ın İsrail’e yönelik konuşmalarını yaptığı sırada yüzündeki ifadeden görmek mümkün,

İkinci neden ise siyasi,

Erdoğan, İsrail’e tepki göstermek zorunda,

Çünkü AKP’nin çekirdek tabanı bunu istiyor, bekliyor,

Bu tepki yeterince sert gösterilmezse, taban beklentisine yanıt verecek olan sert tepkiyi Saadet Partisi gösterecek ve tabanda bir kayma olabilir, AKP’nin İsrail ve ABD güdümünde olduğu tezi güç kazanır,

Üçüncü gerekçe ilk ikisi kadar somut değil ama bence derinde yatan ve belki de bir  imparatorluk bakiyesi olan duygu,

Erdoğan, İsrail’e en sert tepkiyi gösteren Müslüman lider olarak görülüyor, Bu tavrı Erdoğan’a bütün İslam dünyasında siyasal olmasa bile, toplumsal bir sempati oluşturuyor,  Erdoğan bir anda “Gönüllerin Halifesi” oluyor,

Müslüman kimliğini ön plana çıkararak siyaset yapan birisi için bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi!

 

 


İsrail’den aba altından sopa

Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yönelik  yaptığı çıkışlar, ilk günlerde İsrail tarafından da anlayışla karşılandı,

İç siyasete yönelik olarak algılandı ve üzerinde fazla durulmadı,

Ancak günler geçip, Erdoğan’ın tepkileri aynen sürdükçe, hatta daha da sertletikçe İsrail’de de tavır değişikliği başladı,

Dün İsrail basınında ilk kez Erdoğan’a ve Türkiye’ye yönelik eleştiriler ve tepkiler vardı,

Erdoğan’ın sert eletirileri eletiriliyor ve “Şu sıralarda Kuzey Irak’ta PKK’nın bulunmadığı bölgeleri bomba yağmuruna tutan bir ülkenin liderinin İsrail’e yönelik eleştiri yaparken biraz daha dikkatli olması gerek” deniliyordu,

İsrail, Babakanımıza olan tavrını, Ramallah’ta uzun süre bekleterek de gösterdi,

Belli ki, ilişkiler geriliyor ve daha da gerilecek,

Ne zaman kadar?

En fazla Nisan’ın ortasına kadar,

Sonra?

Sonrasını biliyorsunuz,

Yıllardır değişmeyen, aynı hikaye, 

NOT: Kalbim Başbakan Erdoğan’ın çıkışlarında son derece haklı olduğunu söylüyor, Hatta belki daha fazlasını da yapması gerek diyor ama aklım ne yazık ki, kalbimin bu görüşünü paylaşmıyor,

 

 


Beki niye gitti

Başbakanlık sözcüsü Mehmet Akif Beki’nin istifası sonrası yapılan yorumlar ilginçti,

Herkes “Sabah’ın başına geçmek için ayrıldı” diyordu,

Bu bile Sabah Gazetesi’nin durumunu anlatmak için yeterli,

Gazete Başbakanlığın mütemmim cüzü gibi görülüyor,

Bildiğim kadarıyla Akif Beki’nin Sabah’a geçeceği yok,

Gazeteciliğe nerede döneceğini bilmiyorum ama dün sabah kendisiyle konuşan Habertürk yazarı Nuran Yıldız’a “Sizin gazete dışında her yerden teklif geldi” demiş gülerek,

Başbakan’ın Mehmet Akif’i uzaklaştırdığı yorumları da yapılıyor,

Hiç zannetmiyorum,

Beki ile Başbakan gayet iyi anlaşıyorlardı,

Erdoğan ile Beki’nin medyaya bakışları çok benzerdi,

Ahmet Tezcan döneminde daha geniş bir yelpaze ile kurulan medya ilişkileri, Beki döneminde daha dar bir çerçeveye çekildi,

Beki Başbakan’ın gerilim politikasına çok iyi ayak uydurdu,

İyi yönetti,

Beki Başbakan’ın en sevdiği şairin adını taşıyordu ve Başbakan tarafından çok seviliyordu,

Aileden di, Üstelik de komşuydu,

Fakat yaptığı iş yapılacak iş değildi,

24 saat çalışıyordu,

Gece yoktu gündüz yoktu,

Başbakan’ın öldürücü temposuna ayak uyduruyor, Başbakan’dan sonra yatıyor, Başbakan’dan önce kalkıyordu,

Mücahit Arslan’la birlikte Başbakan’ın en yakınındaki iki kişiden biriydi,

Bırakmasının mutlaka bir nedeni vardır,

Ancak Başbakan’ın Mehmet Akif Beki’yi gözden çıkarması mümkün değildir,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendimizi olduğumuzdan daha önemli ve daha değerli zannetmediğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları