İmza kampanyası ırkçı faşist bir kampanyadır

Aydın olmakla okumuş olmayı, okumuş olmakla okuduklarını anlamış olmayı karıştırıyoruz,

Bizim memlekette okumuşlara aydın diyorlar, Okuduklarını anlayıp anlamadıklarına bakmadan, okuduklarından özgün fikirler üretip üretemedikleriyle ilgilenmeden,

Giderek görüyorum ki, bizim “Aydın” aydınlar sadece okumuş ama ne okuduklarını anlamışlar, ne de okuduklarında anlatılan kavramları,

Yukarıdaki satırları yazmamın temel nedeni, Ermenilerden özür dileme kampanyası ve bunu organize eden okumuşlar,

Bu kampanyayı organize edenlerin Canan Arıtman’dan zerre farkı yoktur ve hepsi faşist ve ırkçı  bir düşüncenin esiridir,

1915 yılında bir grup Osmanlı yurttaşının, sadece Ermeni oldukları için tehcire tabii tutulması ve yine sadece Ermeni oldukları bir bölümünün öldürülmesi ile, bugün benim, sizin, bizim sadece Türk olmamız nedeniyle bu olayın özrünü dilememiz gerektiğini iddia etmek arasında zerrece bir düşünce farklılığı yoktur,

Her ikisi de ırkçı yaklaşımdır,

Canan Arıtman’ın Abdullah Gül’e “Kökeninde Ermenilik olduğu için bu kampanyayı destekliyorsun” demesi ile bir grup okumuşun “Türk olduğunuz için Ermenilerden özür dilemelisiniz” demesi aynı oranda faşist bir yaklaşımdır,

Ben hiç bir zaman, hiç bir millete, ırka veya dine karı nefret duymadım,

Arkadaşlarımı seçerken kökenlerine bakmadım dinlerine veya dillerine bakarak sevmedim, 

Gönüllü olarak seçmediğim ulusumu, hiç bir ulustan, milletten daha yüksek veya daha alçak görmedim,

Elimde mezurayla kimsenin kafatası ölçüsünü almadım,

Ya sev ya terk et demedim,

Atalarımın, dönemin şartları gereği haklı veya haksız olarak savaştıkları milletleri düşman bilmedim,

Dedelerimin kan davasını gütmediğim gibi, veballerini de yüklenemem,

Kafatası ölçüm, kimseden özür dileme gerekçem olamaz,

Bu özrü beklemek de, dilemek de kafatasçılıktır, 

Biliniz ki, okumak bazılarının kafatasının içini aydınlatır,

Bazılarının ise sadece karıştırır,

 

 


Kürtçe TV

Dün Başbakanlığa bağlı gazetelerin tamamında manşette Başbakan’ın Kürtçe sözleri yer alıyordu,

Başbakan’ın TRT’nin Kürtçe kanalı TRT Şeş’ten yapacağı Kürtçe anons manşet ve sürmanşetlere taşınmıştı,

Belli ki, bir yerlerden talimat gelmiş, Başbakanlık gazeteleri de bunu manşete taşımışlar,

Başbakan bu yolla son dönemde arası açılan bölge halkıyla barışmak istiyor,

TRT 6’nın Kürtçe yayınlara başlamasının hemen ertesinde Ajans Habertürk’ün Doğu ve Güneydoğu’daki muhabirlerine bölgede bir mini araştırma yaptırdık,

Muhabirlerimiz, 150’ye yakın vatandaşımıza TRT 6 hakkındaki fikirlerini sordular,

Neredeyse yüzde 100’e varan bir oranda yayınlardan büyük memnuniyet var,

İzlenmeye ve beğenilmeye başlanmış,

Roj TV’den çok daha iyi bulunuyor ve belli ki, izlenme beğeni oranı giderek artacak,

İzleyicilerden program talepleri var, dizi talepleri var,

Terör örgütünün TRT 6 yayınlarından duyduğu rahatsızlık giderek artacak çok net,

DTP yakında TRT 6’ye yönelik aleyhte bir kampanya başlatırsa hiç kimse şaşırmasın,

TRT 6, ya da Kürtçe TV yayını yıllardır korkulan, yapılmayan bir işin ne kadar kolayca yapılabildiğini ve bu kolay işin aslında ne büyük bir adım olduğunu da gösterdi,

Bu işi yıllar önce, çok uzun yıllar önce yapsaymışız belki de çok farklı sonuçlar elde edebilirmişiz,

Kürtçe TV aslında bir politikanın iflasının açıklanması,

Mahzuru var mı?

Yok,

Peki uzun vadede bu işin sonuçları ne olur,

İki olası sonuç var,

Birincisi bu televizyon çok başarılı olur ve birbirinden ayrılması pek de kolay olmayan iki milletin, birbirine çok da yakın olmayan az sayıdaki unsurunun bile birbirine yakınlaşmasına, birbirini daha iyi anlamasına neden olur,

Bir Kürt ile bir Türk yüzde 99 oranında benzerdir, Bu televizyon bu yüzde 99’u güçlendirir,

Ya da tam tersi olur,

Bu televizyon ve arkasından gelecek diğer talepler yüzde 99’luk benzerlik oranını giderek azaltır, iki millet arasına her gün bir tuğla koyarak bir duvar örer ve bölünmeyi hızlandırır,

Her ikisi de eşit olasılıklardır,

Hangisinin gerçekleşeceğini hepimiz birlikte göreceğiz, 

 

 


Başkent Doğalgaz

Başkent Doğalgaz’ın fazla tahsil ettiği paraları abonelerine geri ödeyeceğini açıklaması Hürriyet’te “Kılıçdaroğlu’nun iddiası doğru çıktı” başlığıyla verilmiş,

Güldüm,

Çünkü Melih Gökçek, Kılıçdaroğlu’nun bu iddiasının doğru olduğunu tartışmanın ertesi günü yaptığımız Teke Tek’te zaten açıklamıştı,

“Biz doğru bulmuyoruz ama böyle bir karar verildi, Biz bu parayı abonelerimize doğalgaz olarak geri ödeyeceğiz” demişti, Neden yüksek fatura kestiklerini, bunun mantığını anlatmıştı ve ben de “Hep de siz haklısınız” demek zorunda kalmıştım,

Hürriyet’in haberine bu yüzden güldüm,

Geçen hafta Mehmet Kutman’a Başkent Doğalgaz’ın satın alınmasıyla ilgili ek süre verilerek aslında ikinci sırada olan Alfagas’ın korunduğunu yazdım,

Hem Başkent Doğalgaz’dan, hem de Kutman’dan açıklamalar geldi,

Başkent Doğalgaz Alfagas’ın ikinci sırayı almadığını belirtiyor, Doğru, Ama Alfagas, Termikel ve Elektromed aynı grubun şirketleri, Ankara Büyükşehir belediyesi ile ilişkilerin en bilineni Alfagas olduğu için öyle yazdım,

Yollanan açıklamalara göre verilen ek sürenin gerekçesi ihaleye onay vermesi gereken kamu kurumlarının işlemlerini tamamlamamış olmaları,

 

 


Ayşe Arman

Bir kaç gündür yine Ayşe Arman tartışılıyor, Serdar’ın(Turgut) Ayşe Arman’ı övdüğü mü, yerdiği mi anlaşılmayan sözlerinden sonra başladı tartışma,

Ayşe Arman da bugün köşesinden bu tartışmaya katılmış,

Ben de ucundan mevzuya gireceğim,

Ayşe Arman bugün Türk basının önemli figürlerinden biridir,

Çok başarılı bir gazeteci, çoktan da başarılı bir röportaj ustasıdır,

Eleştirilecek çok yönü vardır ama üreten herkesin eleştirilmesi gelenektir,

Ayşe Arman, özellikle röportaj alanında Türk basınında yeni bir dönem açmıştır,

Ayşe’den önce Nuriye Akman iyi bir kadın röportajcı olarak dikkat çekerdi,

Ancak Ayşe üslubu ve cesaretiyle yeni bir dönem başlattı,

Röportajlarına röportaj yaptığı kişi kadar kendini de ekledi ama bunu yaparken röportajı bozmadı aksine güçlendirdi,

Benim de Ayşe’ye kızdığım, röportajlarını eleştirdiğim günler oldu,

Ama bana göre haklı olan ben değildim, Oydu,

Kırdığı kalıpları algılamakta zorlandığımız için eleştirdik belki de,

Son dönemde bazıları Ayşe Arman’ı eleştiriyor, “Dubai’ye yerleşti, Eksi tadı kalmadı”

O kanaatte değilim,

Köşe yazıları bu mesafeden etkilenmiş olabilir,

Ancak röportajları hala eskisi gibi,

Bugün genç röportajcılara Ayşe Arman’ı örnek gösteriyorsak Ayşe Arman başarılıdır,

Hem de çok,

Gazetecilik okullarında okutulacak kadar başarılı,

Beğensek de, beğenmesek de,  

NOT: Ayşe Arman’a Habertürk’te yazması için teklif götürdüğüm yazılıp çiziliyor, Ayşe Arman’la yıllardır görüşmedim, Ama emin olun ki, görüşmüş olsaydım bize katılmasını isterdim,

 

 


Mutlu yıllar

Sevgili okurlar, dostlarım,

Bir yılı daha devirdik,

Pek parlak bir yıl değildi,

Önümüzdeki yıl da iyi işaretler vermiyor,

Ama unutmayınız ki, Türkiye her şeye rağmen her geçen gün daha iyiye gidiyor,

Sancılarımız oluyor, sıkıntılarımız oluyor ama durmuyoruz,

2009 da öyle olacak,

21 aydır bir gazetem olmadan, buradan sizlerle buluşuyor, konuşuyoruz,

Her sıkıntıdan yeni bir imkan doğuyor,

Yeni yollar buluyoruz,

2009’da benim bir gazetem olacak,

Sizlerin de,

Haksızlıklar, yanlışlıklar çabaya, iyi niyete yeniliyor, Yeni yolların açılmasını sağlıyor,

Hiç karamsarlığa kapılmadan, hep yeni yollar açın, yeni yollar arayın,

2009’da sevdikleriniz sağ ve sağlıklı olsun, siz mutlu olun,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En çaresiz hastalığın umutsuzluk olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları