Zavallı medya

AKP iktidarı döneminde medyanın hali içler acısı,

Bir yanda 6 yıldır ülkeyi “Aşırı bir güçle” yöneten bir Başbakan’ı kızdırmama, diğer yanda haber verme görevleri,

Ne halt edecekler!

AKP iktidarının nasıl bir medya görmek istediği aslında 2007 yılında açıkça ortaya çıktı,

Başbakan- Başsavcı, Galataport gibi pek çok haberle can acıtan Sabah’a el koyuldu,

Bu el koyma sonrasında iktidar Doğan Grubu ile de bir yakınlaşma içine girdi,

Petrol Ofisi’nin vergi borçları affedildi ve 22 Temmuz seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci kazasız belasız atlatıldı,

Merkez medya, yani Sabah ve Doğan Grubu iktidarın canını acıtacak bir şey yapmadılar,

Karamehmet Grubu ve Doğuş da TMSF aracılığıyla sindirildiler,

NTV etliye sütlüye karışmayan bir ajans bültenine dönüştü ve ses getirme işini kadınlara bıraktı,

Akşam ve SkyTürk de iktidarı kızdıracak işler yapmaktan kaçındılar,

Aslında Doğan Grubu da doğrudan iktidarı hedef almaktan kaçındı ama RTÜK Başkanı’na çakayım derken iktidarla papaz oldu,

Son olarak Akşam gazetesi Başbakan’ın hedefinde,

Basit, sıradan bir haber yüzünden Başbakan Erdoğan Akşam Gazetesi’nin patronuna yüklendi, Karamehmet, Gazetesini kapatma çağrısının muhatabı oldu,

Haber basit bir hava kirliliği haberiydi,

Doğalgazın pahalı olmasından dolayı vatandaşın kömüre yöneldiğini ve bunun da hava kirliliğini arttırdığını yazdı Akşam,

Bunun Başbakan’ı bu kadar kızdıracağını, celallendireceğini nereden bileceklerdi,

Büyük kentlerde gözle görünür hale gelen bir gerçeği yazdıklarını zannediyorlardı,

İktidarla ilgili bir yolsuzluk, Başbakan’la ilgili bir iddia falan değildi,

Ama Başbakan köpürdü,

Bir kez daha kürsüden “Medya ayarı” vermeye kalktı,

Hem de “Gazeteyi kapatın” diyecek kadar,

Partisinin kapatma davası ile karşı karşıya olduğu yakın zamana kadar “Fikir özgürlüğünden” ve “Kapatmanın anti demokratikliğinden” söz eden birinin, fikir özgürlüğünün ve demokrasinin partiler kadar vazgeçilmez unsuru olan basına “Kapatma” ile yanıt vermesi pek de anlaşılabilir bir tavır olmasa gerek,

Doğrusu ben medyaya karşı bu denli hoşgörüden yoksun bir dönem görmedim,

Başbakan’ın medya anlayışı artık açıkça ortada,

Liderin ve partisinin istediği medya “İcraatın içinden” medyasıdır,

İktidarın yaptıkları övülecek, yanlışları görmezden gelinecek, iktidarın yanlış yapmayacağı tezinden hareket edilerek haber hazırlanacaktır,

İlle de muhalefet yapılacaksa, bu da iktidarı rahatsız etmeyecek şekilde yapılacak, mesela Melih Gökçek gibi iktidarın da gözden çıkardığı isimlere yüklenilecektir,

Böyle bir medya iktidar ilişkisi olmaz, olamaz,

Bir süreliğine olmuş gibi görünse de olmaz,

İktidar medyası kurularak, bütün medya iktidar medyası yapılarak da bu iş çözülmez,

 

 


Beşiktaş’ın derdi yönetim

Beşiktaş maçlarını kazanınca çok sevinmiyorum, Kaybettiğimiz zaman çok üzülmediğim gibi,

Beşiktaş benim Galatasaray’dan sonra en sevdiğim takım,

Ama yine de kazanmak güzel,

Galatasaray Beşiktaş’ı yendi,

Maç bu haliyle 10 kere oynansa, 10 kere Galatasaray kazanırdı,

Beşiktaşlı yöneticilerin hakem isyanının anlamıyorum,

Çünkü hakeme, isyan eden bir Galatasaraylı olarak benim,

Maçın ilk yarısında 28, dakikaya kadar Beşiktaş Galatasaray’a tam 11 faul yaptı,

Bunlardan 7’si Lincoln’e yapıldı,

Hakem Çakır tek bir kez bile sarı kartına yönelmedi,

Bu süre içinde Galatasaray’ın Beşiktaşlı futbolculara yaptığı tek bir faul bile yoktu,

Galatasaray ilk faulünü 32, dakikada yaptı,

İnanmayan varsa Lig TV’den maçın kasedini alsın izlesin,

Bunu kimse görmüyor, yazmıyor,

32 dakikada 11 faule karşılık sıfır faul,

Delgado’nun kart hareketi yapmasına kırmızı kart gösterilir miymiş?

Lincoln’e gösterilirken doğru da, Delgado’ya gösterilirken mi yanlış!

Bu sezon hakemler bir kez hariç bu pozisyonlarda hep sarı kart gösterdiler,

Sadece Lugano Galatasaray maçı öncesi aynı hareketi yaptı,

Sarı Kart görse Galatasaray maçında cezalı olacaktı, Hakem göstermedi,

Onun dışında hep gösteriyorlar,

Doğru yanlış ayrı tartışma,

Ama gösteriliyor,

Demek ki, yapmayacaksın,

Penaltılar penaltı değilmiş,

Yapmayın Allah aşkına,

Ceza alanı içinde iki kişi tarafından sıkıştırılmış ve ileri gitme şansı kalmamış Arda’ya çelme takıp boşuna penaltı yapan Holosko değil de hakem mi suçlu,

Ya da olmadık yerde çalımı yiyip, ardından Lincoln’ü kündeye getiren Uğur değil de yine hakem,

Aslında Beşiktaş, doğru başladı maça,

Galatasaray’ın sertlikten hoşlanmadığını, usta ayakların sertlikte geri çekildiğini bilen Beşiktaş, maça tatlı sert girdi,

İlk 30 dakikadaki 11 faul bunu gösteriyor zaten,

Ama Galatasaray’ın ustaları dün sertlik de olsa oynayacağız havasındaydılar,

Beşiktaş ise kötüydü,

Sabri’nin yokluğunda Galatasaray’ın sağ tarafı hem savunmada, hem hücumda çok zayıftı,

Beşiktaş tek kanatlı oynayan Galatasaray’ı durduramadı,

Barış’ın savunmadaki acemiliklerine rağmen kendi sol kanadını kullanamadı,

Hakan Balta’nın kötü günlerinden biriydi ama Beşiktaş bunu da değerlendiremedi, Arda da Hakan’ın zaaflarını iyi kapattı, 

Tello ve Delgado ile ortadan gelmeye çalıştı, Holosko bile kanatları kullanamadı,

İbrahim Üzülmez’i bile aradı,

Dünkü oyunla Beşiktaş’ın Galatasaray’ı yenmesi imkansızdı,

Hakemin soyadı Demirören bile olsa imkansızdı,

Zaten Beşiktaş’ın sorunu da burada,

Yani Demirören’de,

Şeref tribününde MHK Başkanı’na ana avrat küfür eden bir Başkan, bu yolla diğer hatalarını kapatamaz,

Beşiktaş’ın selameti için takım ve teknik direktör değil, yönetim değişmeli,

Merak etmesin,

Kimsenin Beşiktaş’ta parası kalmaz, 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Spor kulüplerini beceriksiz çocuklarımıza oyuncak yapmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları