Kılıçdaroğlu İstanbul adayı mı?

Dün CHP’den bir dostum aradı,

“Kılıçdaroğlu’nu nasıl buluyorsun” diye sordu,

“Çok başarılı, Giderek karizması ve kendine güveni artıyor, Bürokratlıktan, güvenilir adamlıktan lider havasına doğru ilerliyor, Bir kaç ay önce bir Kuzey Avrupa ülkesine Başbakan olur diyordum, giderek Türkiye’ye de Başbakan olabilecek havaya giriyor” dedim,

“Samimi inancın mı?” dedi,

“Evet” dedim, Ve ekledim, “Bu durum beni korkutuyor, Biraz daha parlarsa deniz Baykal’ın hışmına uğramasından korkuyorum” dedim,

“O zaman sana bir bilgi vereyim, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Bakan adayı yüzde 99 ihtimalle Kemal Kılıçdaroğlu olacak, Partide esen rüzgar bu yönde,” dedi,

Kılıçdaroğlu İstanbul Belediye Başkanlığı için çok iyi bir isim,

AKP karşısında, sevilen bir Başkan haline gelen Kadir Topbaş karşısında şansı olabilecek tek isim,

“Melih Gökçek Uğur Dündar diyor” diye takıldım,

“Uğur Bey kabul etmez, Etse düşünülebilirdi” dedi,

“Büyükerşen CHP’ye geçiyormuş, İstanbul’a o olmayacak mı?” diye sordum,

“Geçerse Eskişehir’de adayımız olur” dedi,

Taş yerinde ağırdır diye düşünüyor olsalar gerek,

Bu arada AKP İzmir ve Diyarbakır’da iyi aday arıyor,

Diyarbakır Büyükşehir belediye Başkanlığı için, Tarım Bakanı Mehdi Eker düşünülüyormuş,

Eker bölgede hem çok etkin, hem çok seviliyor,

Ancak Mehdi Eker bu öneriye pek de sıcak bakmamış,

“Diyarbakır’da kaybedersem bakanlığa geri dönemem” diyerek eldeki kuştan olmak istemediğini söylüyormuş,

İzmir’de ise AKP’nin adayı ya bir İzmir milletvekili olacak, ya da bir işadamı,

Adayların hiç bir AKP profilinde değil,

Biraz Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel tarzı,

Sağ siyasetten gelen ama aşırı muhafazakar görüntü vermeyen isimler,

Ali Şen ise dünürü Süha Tanık için kulis yapıyormuş,

İzmir’de parti ayrımı olmaksızın aday olmak isteyen kişi ise Işın Çelebi,

Yerel seçim öncesi son dedikodular bunlar,

Geldikçe aktaracağım, 

 

 

 


Kalemiti Canan

Canan Arıtman’la yıldızımız hiç bir zaman barışmadı,

Defalarca eleştirdim,

Defalarca dava etti,

Hiç birini kazanamadı,

Herkesin gençleri, toplumu silahtan uzak tutma çabası içinde olduğu bir dönemde elinde silahlarla gazetelere poz verince adını “Kalemiti Canan” koydum ve kendisini “Hakkında yazmaya değmez” bularak bir daha köşeme konu etmedim,

Ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için söyledikleri, istemesek de kendisi hakkında üç beş satır yazmamızı gerektiriyor,

Canan Arıtman, Reisi Cumhur Abdullah Gül’ün “Ermenilerden özür” kampanyasını “Örtülü” bir biçimde desteklemesini eleştirirken Gül’ün soyağacında Ermenilik olduğunu söyledi,

Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum, İlgilenmiyorum da,

Gül’ün aile geçmişinde Ermenilik olmasını bir yana bırakın Gül’ün kendisi de Ermeni olabilir,

Kimsenin etnik kökeni bizi ilgilendirmediği gibi, Cumhurbaşkanı’nınki de ilgilendirmez,

Cumhurbaşkanı etnik kökeninden değil, yaptıklarından sorumludur,

Onun da, herkes gibi yaptıklarını sorgulayabiliriz, Etnisitesini değil,

Kişiler hakkında etnik kökene dayalı eleştirilerde bulunmak ilkelliktir, ilkesizliktir, ilkel faşizmdir,

Bu coğrafyada kimin etnik kökenini safkan olarak bilebiliriz ki!

Üstelik önemi de yok,

Bu ülkenin yetiştirdiği en önemli Türkçü bir Kürt, en radikal Kürtçü bir Türk değil mi?

Ya da diaspora iddialarına karşı çıkan Ermeni yurttaşlarımız yok mu?

Meşhur fıkra değil midir, Yunanistan’dan gelip köklerini araştıran Yorgo’nun fırıncı Temel’i bulup “Akrabaymışız” demesi üzerine Temel’in “Kimseye söyledin mu?” diye sorması,

Canan Arıtman, son yılların en büyük siyasi densizliğine imza attı,

Siyaset adına bir utanç, kendini sol olarak niteleyen bir parti için ise affedilmez bir ayıptır,

Dün bildiriye imza atanlardan Ece Temelkuran’la sohbet ediyorduk,

“İmzaladığın metne katılmıyorum, Özür kelimesini kabul edemiyorum, Ayşe Kulin’in acılarınızı paylaşıyoruz cümlesi çok daha insani,” dedim,

Ece de “Ben de içinde soykırım olan bir metni imzalamazdım, Bu metin soykırım için özür dilemiyorum, Çünkü ben bir soykırım olduğuna asla inanmıyorum, Bu özür duyarlılık göstermemiş olmamızın özrüdür, Soykırımın değil” dedi,

“Algılama öyle değil” dedim,

“Biliyorum” dedi,

“Hrant Dink’in öldürülmesine çok ama çok üzüldüm, Ermeni olduğu için değil, İnsan olduğu için, Ermeni olduğu için üzülmek ayrımcılıktır, Ahmet Taner Kışlalı’ya da aynı derecede üzülmüştüm” dedim,

“Ama Hrant Ermeni olduğu için öldürüldü” dedi,

“Katılmıyorum, Ahmet Taner Kışlalı gibi, Uğur Mumcu gibi, Bahriye Üçok gibi adam olduğu için öldürüldü” dedim,

Bana katılmadı,

Sonuç olarak Canan Arıtman yakın tarihin en büyük siyasi, hatta insani ayıplarından birine imza atmıştır,

Siyasette tek ayıp yolsuzluk değildir,

CHP yönetimi bunu görmek zorundadır,  

 

 


Yaptımsa sebebi var

İki gün önce Teke Tek’te Ankara Büyükşehir Belediye Bakanı Melih Gökçek’i konuk ettim,

Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorduğu ama yanıt alamadığı soruların tamamını bizzat Kılıçdaroğlu’ndan aldım ve hepsini teker teker Melih Gökçek’e sordum,

Ortaya şu sonuç çıktı,

Kılıçdaroğlu’nun iddialarının hepsi doğruydu,

Ankara ucuz mekanik sayaç yerine pahalı ön ödemeli elektronik sayaç kullanmış, bunun parasını Ankaralı tüketiciden almıştı,

Ankara Büyükşehir Belediyesi doğalgaz bağlantısını diğer belediyelere oranla daha yüksek fiyatla yapmış, bu durum EPDK olaya el koyana kadar sürmüştü,

EPDK sınırlamalar getirince Ankara’da da fiyatlar düşmüştü,

Ankaralıların doğalgaza ulaşmak için diğer illere göre fazladan ödediği para yaklaşık 300 milyon dolardı,

Melih Gökçek bütün bunları kabul etti ama bunun gerekçesi olduğunu, bu parayla yatırım yaptıklarını, Ankara’ya hizmet götürdüklerini, bu parayı cebe atmadıklarını söyledi,

Ancak yasal olarak Doğalgazdan elde edilen gelirin, başka amaçla kullanılması mümkün değildi,

Gökçek’e burada bir usulsüzlük olduğunu söyledim,

Güldü ve kabul etmedi,

Botaş’a olan yaklaşık 700 milyon dolarlık borç da gündeme geldi,

Melih Gökçek hemen bir hesap yaparak böyle bir borcun olmadığını söyledi, Ve neredeyse Botaş’ı borçlu çıkardı, Ben bu duruma işaret edince “Tayyip Bey de aynısını söyledi” diyerek güldü,

Doğalgaz için halktan topladıkları para, Botaş’a borç toplamının 1 milyar dolar civarında olduğunu, doğalgaz şebekesi için bugüne kadar 550 milyon dolar harcadıklarını, geri kalan paranın nerede olduğunu sordum,

EGO’nun diğer yatırımlarına kullandıklarını belirtti,

Kabul etmediği tek iddia sayaç alımlarında Alfagas’ın kayırıldığı iddiasıydı,

Alfagas’ın sahibi Elekromed’in ortaklarına ait Kanal A’yı kendi kanalı gibi kullandığını söyledim,

“Ben her kanala çıkıyorum, Eskiden de Flash TV’nin bana ait olduğunu söylüyorlardı” dedi,

“Şimdi de Ses TV’ye çıkıyorsunuz, Onun da size ait olduğu söyleniyor” dedim,

“Evet medya imparatoruyum” diyerek dalga geçti,

Son olarak SESAR araştırma şirketine yaptırdığı iddia edilen anketi sordum,

Demokrat Parti genel başkanlığına soyunduğu sırada Tayyip Erdoğan ve AKP’nin nasıl yıpratılabileceği konusunda bir araştırma yapılmış ve bunun için 300 küsur milyar TL ödenmişti,

Bunu şiddetle reddetti,

“Böyle bir fatura kestiler ama ödemedik, Ben böyle bir araştırma istemedim de, yaptırmadım da” dedi,

“Siz ödemedim diyorsunuz ama fatura iptal edilmemiş, SESAR bunun KDV’sini bile ödemiş, Ödenmeyen faturanın KDV’sini niye ödesinler” dedim,

“Bilemem, KDV’sinin ödendiğini zannetmiyorum” dedi,

“AKP sizi aday göstermezse ne yaparsınız, Bağımsız aday olur musunuz?” diye sordum,

“AKP’yi üzecek bir şey yapmam” demekle yetindi,

Benim gördüğüm şudur,

Melih Gökçek, Ankara’nın çehresini değiştirmiş, başarılı sayılabilecek bir belediye başkanıdır,

Yaptıklarının doğruluğu tartışılabilir,

Hakkında kanıtlanmamış pek çok iddia vardır,

Ankara’da pek çok iş yapmıştır ama bunları keyfi yaptığı, Ankara’yı babasının malı gibi yönettiği de aşikardır,

AKP’den gelen sinyallere göre adaylık olasılığı yüzde 51’e 49’dur,

Medyanın yürüttüğü kampanya, medyaya inat iş yapmayı seven Başbakan Erdoğan’ın kararını etkileyebilir,

NOT: Dün soruşturdum, Söz konusu SESAR faturasının KDV’si Maliye’ye ödenmiş,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Eğrinin de zaman zaman doğruyla kesiştiğini unutmadığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları