Herkes eleştirilebilir ama

Taraf gazetesinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik tavrına kızdığımız zaman, bazıları karşı çıkıyor,

“Ne demek canım, Demokrasilerde herkes eleştirilebilir, Silahlı Kuvvetler eleştirilerden muaf olamaz, Onların bir ayrıcalığı mı var?  Hata yaparlarsa, eleştiriye katlanırlar,”

Doğrudur, Silahlı Kuvvetler de, ordular da eleştirilebilir,

Ama bunun bir yolu, yordamı, adabı vardır,

Bu satırları yazan kişi, yani ben, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni günü geldiğinde en sert dille eleştiren kişidir,

1994 yılında Tunceli, gıda ambargosu altında inim inim inlerken bunu dile getiren ilk ve tek gazetecidir,

O gün otomobiline atlayıp bütün tehdit ve engellemelere rağmen Tunceli’ye karayoluyla giden, ambargoyu kanıtlarıyla ortaya çıkaran ve oradaki izlenimleri ABD Kongresi’nin o yılki insan hakları raporuna 7 sayfa halinde giren kişidir,

Bu satırları yazan kişi 2000’li yılların başında TSK’yı Güneydoğu’ya yaptığı atamalar nedeniyle ağır bir şekilde eleştiren, tecrübeli savaşçı komutanların bölgeden çekilip, yerine bölgeyi bilmeyen diplomat komutanların atanmasını eleştiren ve o günün komuta kademesiyle bu yüzden papaz olan kişidir,

Bu satırları yazan kişi 2007 yazında dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın istifa etmesi gerektiğini televizyon ekranında bangır bangır söyleyen tek kişidir,

Bu satırları yazan kişi, Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu’nu istifaya davet eden ilk kişidir,

Bu satırları yazan kişi Genelkurmay’ın Hava Kuvvetleri Komutanı’na sahip çıkmasını eleştiren kişidir,

Silahlı Kuvvetleri eleştirmek başkadır, tüm gazetecilik ilkelerini ayaklar altına alarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma kampanyası açmak başkadır,

Taraf, düşman bir istihbarat servisi gibi davranıp, TSK’yı yıpratmak için psikolojik bir savaş yürütüyor,

İşte son yedikleri herze,

Bir takım casus uçak görüntüleri yayınlayıp, bunların Aktütün karakolunda çekildiğini söylüyor ve TSK’nın Aktütün karakoluna yapılacak baskını bildiğini ancak önlem almadığını iddia ediyorlar,

Ancak gazeteciliğin en basit kurallarını bile, söz konusu TSK olunca unutuyorlar,

Fotoğrafların üzerindeki enlem boylamı gösteren yazılara bakıp buranın gerçekten Aktütün civarı olduğunu bile incelemiyorlar, Genelkurmay’ı arayıp ellerindeki bilgiyle ilgili görüşlerini sormuyorlar,

Türk Silahlı Kuvvetlerini zor durumda bırakacak her haber onlara göre doğru,

Bu peşin hükümle hareket ediyorlar,

Anormal olan budur, TSK’nın eleştirilmesi değil,

 

 


TSK’nın yedeği var  mı

Silahlı Kuvvetleri’ni eleştirirken, dikkat edilmesi gereken bir unsur daha var,

Dün bunu gazetemizin yazı işleri ekibiyle tartıştık,

Sizlerle de paylaşma ihtiyacı hissediyorum,

Her kurum gibi TSK da eleştirilir, Eleştirilmelidir,

Ancak diğer kurumlara göre bir farkı vardır TSK’nın,

Siyaseti eleştirebilirsiniz,

Başbakan Erdoğan veya her kimse onu eleştirebilirsiniz,

Başbakan Erdoğan yanlışsa, yerine yeni bir lider çıkar,

Deniz Baykal’ı, Devlet Bahçeli’yi eleştirebilirsiniz,

Onların yerine de yenisi bulunur,

İktidarları, mesela AKP’yi eleştirebilirsiniz,

Eleştiriler toplumda haklı bulunursa, iktidar yıpranırsa AKP gider yerine CHP gelir, MHP gelir, birisi gelir,

Aynısı muhalefet için de geçerlidir,

Peki Silahlı Kuvvetler böyle mi?

Türk Ordusunu, yıpratır, yerden yere vurur, toplum gözünde iki paralık ederseniz yerine getirebileceğimiz bir alternatif ordumuz var mı?

Bugün TSK’yı kapatıp yerine yeni bir ordu kurabilir miyiz?

Ordumuzu yok edersek, paramparça edersek yerini kim alır sizce?

Bu yüzden de TSK’yı eleştirirken, işini iyi yapamayanı, yanlış yapanı eleştirebiliriz,

Bir olayı eleştirebiliriz,  Dağlıca Baskanı’nı eleştirebiliriz, Bu baskında bir ihmal varsa bunun aydınlatılmamış olmasını eleştirebiliriz,

Ama TSK’yı topyekün hedef yapamayız,

Yaparsak yerine koyacak başka Türk Ordusu yok,

Ya da kimbilir belki de birilerinin kafasında bu da vardır,

 

 


Vergi rekortmeninin haline bak

Ertuğrul Özkök, SPK’nın Doğan Grubu’nun kağıt alımlarıyla ilgili “Yolsuzluğunu” ortaya koyan raporunu köşesine taşımış,

Eleştiriyor,

“Yüzde 30’lara varan oranda fiyat farkları vardır” cümlesini eleştiriyor ve “Resmi bir raporda böyle muğlak bir ifade olmaz” diyor,

Bence de olmaz, zaten yoktur da,

Raporu henüz görmedim ama büyük ihtimalle kalem kalem aradaki farklar ortaya konmuş, sadece yapılan açıklamaya bunlar detaylı olarak yazılamayacağı için “30’lara varan” diye yuvarlak bir ifade kullanılmıştır,

Doğan Grubu ne derse desin kağıt alımlarında ortada büyük bir fark olduğunu ben Sabah’a geçince farketmiştim,

Doğan Grubu’na oranla çok daha az miktarda kağıt alan Sabah, aynı üreticilerden, mesela UPM’den  aynı kalitede, aynı gramajda kağıdı çok daha ucuza alıyordu,

Kağıtlarda fark yoktu,

Tek fark, Sabah’ın kağıdı doğrudan üreticiden, Doğan’ın ise üreticiyle arasına koyduğu aile şirketlerinden alıyor olmasıydı,

Böylelikle halka açık Hürriyet’in, Milliyet’in karları azaltılıyor, Doğan Ailesi’nin yurt dışındaki aile şirketlerine aktarılıyordu,

Tabii aynı anda bu şirketlerin karları da “Örtülü biçimde” transfer ediliyor, Maliye de zarara uğratılıyordu,

Hem SPK hem de vergi suçu oluşuyordu,

Basit bir hesapla Doğan Grubu’nun yılda 200 bin ton kağıt kullandığını gözönüne alırsak,

Bu kağıdın yüzde 20 farkla halka açık Doğan şirketlerine satıldığını varsayarsak, yani ton başına 150 dolar ekstra fiyat bindirildiğini varsayarsak Doğan Ailesi’nin bu işten yıllık kazancı 30 milyon dolar olur,

Yani Aydın Doğan’ın “Büyük vergi rekortmeni olarak” ödediği paradan kat kat fazlasını sadece bu yolla “Uçurduğu” görülür,

Son 10 yılda bu yolla küçük yatırımcılardan kaçırılan kar miktarı 300 milyon dolor olur,

Keza Maliye açısından bakıldığında 10 yılda 300 milyon dolarlık matrah farkı ortaya çıkar,

Yapılan bu işler SPK açısından hapis cezasını gerektiren suçlardır,

Savcı en hafifinden ceza açsa 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası ister ki, bu suçun tecili yoktur,

Yok eğer devamlılık arzetmesine gözönüne alıp “Organize suç” kapsamına alırsa  ya da her işlem için ayrı ayrı dava açarsa ortaya müthiş bir ceza çıkar,

Ancak benim gördüğüm bu işten kaçış yoktur,

Bugüne kadar bir şey olmamış olması, bundan sonra bir şey olmayacağı anlamına gelmez,

Zaten Aydın Doğan’ın Başbakan’a “Ben bunları unuttum” demesini de bu yüzdendir,

Tabii “Özgür basının” da bu işi dün manşetlerden görmemesinin ardında da bu vardır,

SPK’nın suç duyurusunu takip edecek gelişmeler hükümetle Doğan’ın uzlaşıp uzlaşmadığını da gösterecektir,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çay kaşığıyla vergi verip, kepçeyle vergi kaçırmadığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları