Paulson’ın danıştığı Türk

Hürriyet’te Vahap Munyar Coca-Cola’nın Türk CEO’su Muhtar Kent’le bir röportaj yapmış,

Okudum,

Aradıklarımı bulamadım,

Daha derinlikli bir şeyler bekliyordum, Çünkü Muhtar Kent, krizle sarsılan ABD’nin önemli adamları arasında,

Sık sık ABD Hazine Bakanı Paulson’la görüşüyor,

Geçen hafta aralarında Kent’in de bulunduğu bir grup CEO, Hazine Bakanı ile bir telekonferans yaptılar,

ABD ekonomisi ile ilgili önemli konuları ele alıp, çıkış yollarını tartıştılar, Bu telekonferanstan çıkan sonuç, krizin henüz atlatılmadığı, finansal krizin durması halinde bile ekonomideki durgunluğun hemen ortadan kalkmayacağı tam aksine derinleşerek reel sektörü yönünde,

Muhtar Kent kendi açısından rahat,

Coca-Cola’da bir sorun yok,

Büyüme planlarını aynen devam ettiriyor ve Çin’de yaptıkları 2,5 milyar dolarlık satın almanın Rekabet Kurulu’ndan onay almasını bekliyor,

Kent son 1 yıl içinde 1500 saat uçmuş,(Şirketinin uçağı G550 ile)

Neredeyse bütün dünyayı gezmiş,

Bu nedenle de olsa gerek, görüşleri ABD yönetimi açısından önem taşıyor,

Acaba Türkiye’den, ekonomiden sorumlu herhangi birinin aklına Muhtar Kent’i arayıp fikrini sormak geliyor mudur?

Hiç zannetmiyorum, 

Size burada haftalardır bu krizin büyük olduğunu, çabuk aşılmasının mümkün olmadığını yazıp, söylüyorum,

Ekonomistleri dinlemeyin, Bir şey bilmiyorlar, bilseler de hepsinin bağlı olduğu kurumlar var o kurumların çıkarına göre yazıyorlar diyorum,

Başbakan Erdoğan ise “Kriz kolay aşılmayacak” diyenlere kızıyor,

Bu “Sağlam binalar yapın, Deprem kuşağında yaşıyoruz” diyenlere kızmak gibi,

Kimbilir Başbakan bunu diyenlere de kızıyordur, “Deprem tacirliği yapıyorsunuz, Depremi tetikliyorsunuz” da diyebilir,

Ama durum bu,

Afetler sizden kaynaklanmıyor olabilir,

Ama hazırlıklı olduğunuz zaman daha az zararla atlatabiliyorsunuz,

Bunu söylemek suçsa, bu suçu işleyeceğiz,

Kimse kusura bakmasın,

 

 


Türkiye zamparalığa çıkmış AB’yi unutmuş

Muhtar Kent’ten söz etmişken, onun tarafından bir süre önce Atlanta’da düzenlenen bir toplantıdan söz etmemek olmaz,

Muhtar Kent, Atlanta’da Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’i ABD’li gazeteciler, düşünce kuruluşlarının çalışanları ve entellektüellerle biraya getirdi,

Bir vakfın organizasyonunda Tüzmen 100’ü aşkın ABD’liyle biraraya geldi,

Tüzmen’in toplantıdaki konuşması ABD’liler tarafından “İlgiyle” izlendi,

Çünkü Tüzmen burada yaptığı konuşmada yaklaşık 150 kere “Ben” le başlayan ve “Yaptım”la sona eren cümle kurdu,

Bu kadar fazla “Ben” Amerika’lıların ilgisini çekti, Konuşmanın sonunda soru cevap bölümünde ABD’li bir gazeteci Bakan Kürşat Tüzmen’e şöyle bir soru sordu:

“Avrupa Birliği ile başlattığınız süreç hangi aşamada?”

Tüzmen’in yanıtı ilginç ve AKP hükümetinin AB’ye bakış açısını ortaya koyar nitelikteydi,

Tüzmen şöyle dedi:

“Biz hükümet olarak 4 yıl önce AB ile bir nişan yüzüğü taktık, Ancak aradan 4 yıl geçti, Bu arada yüzük taktığımız kız fazla naz yaptı, Delikanlı, yani biz de çevrede başka güzel kızlar  olduğunu da farkettik, Şimdi nişanlımıza eskisi kadar ilgi duymuyoruz, Bu nişanın ille de bir evlilikle sonuçlanması gerekmiyor”

Siz bu yanıttan ne anladınız?

Benim anladığım şudur;

AKP iktidarı, AB projesini rafa kaldırmıştır,

AB’ye tam üyelik konusunda varolduğu söylenen iştah yoktur,

Hatta AB üyeliği işi unutulmuştur,

Velev ki, bir kapatma davası daha açılmasın, askerle bir sorun yaşanmasın, AB konusu Türkiye’nin gündemine bir daha ciddi biçimde getirilmeyecektir,

Meraklılarına duyurulur,  

 

 


Kimden taraf

Genelkurmay Başkanı Başbuğ hiç olmadığı kadar sinirliydi dün,

Hedefi Taraf gazetesiydi, söyledikleri doğruydu ama bu kadar öfkelenmesine gerek yoktu,

Daha sakin, daha soğukkanlı olabilirdi,

Haklıydı,

Taraf’ın yaptığı yayıncılık, eleştiri değil düşmanlık seviyesinde,

Taraf yalan yazıyor,

Taraf manipülasyon yapıyor,

Özgürlükler ülkesi olarak tanımlanan ABD’de, İngiltere’de de o ülkenin silahlı kuvvetleri hakkında böyle bir yayın yapılmaz,

Yaptırmazlar zaten kimse de yapmayı düşünmez, 

Ama Genelkurmay Başkanları’nın bu kadar sinirlenme hakkı yok,

Karşınızda “Taraf” olsa bile,

Taraf gazetesine gelince, bu gazete Türkiye’de orduyu yıpratma amaçlı kurulmuş gibi duruyor,

Hedefinde hep TSK, sadece TSK var,

TSK’dan başka hiç bir kuruma yüklenmiyor, TSK’yı hedef alırken hiç gazetecilik kuralını uygulamaya gerek görmüyorlar,

Özgür gazetecilik yaptıkları, korkusuz gazetecilik yaptıkları martavalına inanmıyorum,

Özgür gazetecilik sadece orduya karşı mı yapılır?

Türkiye’de yanlış yapan başka kurum yok mu?

Bana göre Taraf’ın kuruluş amacı, varlık nedeni TSK’ya saldırmak,

Cemaat gazeteleri bunu yapınca fazla göze battığı için “Tarafsız” görünen Taraf’ın bunu yapması daha doğru bulunmuş olsa gerek,

Taraf ilginç bir gazete,

Para kaynakları belirsiz,

Reklamverenlerine baktığınız zaman biraz konuya uyanıyorsunuz ama asıl olan kuruluşuna bakmak,

Taraf’ta çok ilginç bir isim var,

Yasemin Çongar,

Yıllarca Milliyet’in ABD temsilciliğini yaptı,

Haberciliğinden çok “İlişkileri” için o konumdaydı,

ABD yönetimlerinin karanlık labirentlerinde dolanabilen, eşi Amerika’lı bir isim Yasemin Çongar,

Yıllarca ABD’de gazetecilik yaptı,

Tükiye’ye gelmeyi hiç düşünmedi,

Etkili olduğu yer, bildiği yer orasıydı,

Sonra ne olduysa oldu, Taraf gibi bir “Misyon” gazetesi kurulurken, Yasemin Çongar çıkageldi,

Taraf’ın editörü olarak karşımıza çıktı,

Ve Taraf bildiğimiz yayıncılığına başladı,

Bana sorarsanız Taraf’ın kilit ismi Yasemin Çongar’dır,

Çongar’ı Türkiye’ye gelmeye kimin ikna ettiğini öğrenirsek, Taraf’ın yayıncılığının arkasında ne olduğunu da öğreniriz, 

 

 


Kendi mezar taşını yazanlar

Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı kaybettik,

Attila İlhan’dan sonra onun kadar büyük olmasa da, bir başka büyük usta daha göçtü,

Türk edebiyatı kısır,

Şiiri daha kısır,

Boşluklar kolay dolmuyor,

Dağlarca’nın boşluğu da kolay dolmayacak,

İlginçtir, airler mezar taşlarını yaşarken yazıyorlar,

Attila İlhan “An gelir” diye yazmıştı vedasını ölümüden yıllar önce, Fazıl Hüsnü Dağlarca da yazdı,

Ona onun vedasıyla deva etmek istiyorum,

“Hangi mahallede imam yok,

Ben orada öleceğim,

Kimse görmesin ne kadar güzel,

Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim,

Ölüler namına, azade ve temiz,

Meçhul denizlerde balık;

Müslüman değil miyim, haşa,

Fakat istemiyorum, kalabalık,

Beyaz kefenler giydirmesinler,

Sızlamasın karanlığım havada,

Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,

Ki bütün azalarım hülyada,

Hiçbir dua yerine getiremez,

Benim kainatlardan uzaklığımı,

Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,

Çılgınca seviyorum sıcaklığımı,,,”

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Aslanların deve kuşlarını da yediğini unutmadığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları