BBG evininin formatına ABD yasağı

En sabıkalı karakolda 15 canımızın daha gittiğini öğrenince ne yaptım biliyor musunuz?

Küfrettim,

Ağız dolusu,

Ana avrat,

Ama öznesiz,

En çok basılan, en çok şehit veren karakolumuz bir kez daha basılmıştı,

Aklıma bir kez daha eski Genelkurmay Bakanı Yaşar Büyükanıt’ın o sözleri geldi,

PKK terörüne karşı Amerika ve emrindeki Barzani ile tam bir işbirliği içinde olduğumuzu vurgulamak için “PKK kampları artık bizim BBG evi gibidir” demişti Büyükanıt,

Bu benzetmeyi anlamsız bulup eleştirmiş, ancak “İnşallah durum böyledir” diye sevinmiştik,

Bu sözler gök kubbede henüz fazla uzağa gitmeden Dağlıca karakolu basılmıştı,

Sonrasında başka baskınlar da olmuştu ve şimdi de Aktütün’de 25 şehit,

Demek ki, “El istihbaratı ile terörle mücadele olmuyormuş”

Hele hele o “El” in diğeri teröristleri barındırıp besleyenlere destek veren else,

Şimdi “Özgür medya” bu işin faturasını Türk Silahlı Kuvvetlerine çıkarmak için elinden geleni yapacaktır,

Bu işin siyasi sorumluluğu unutulacak, askeri sorumluluğu için bastırılacak,

Oysa işin aslının böyle olmadığını hepimiz biliyoruz,

Genelkurmay Bakanı Orgeneral İlker Başbuğ, gazetecilerle yaptığı toplantıda çok net bir mesaj vermişti:

“Kuzay Irak’ta güvenliğin peşmergeye devri terörle mücadelede zafiyet yaratıyor, ABD bölgedeki sorumluluğu Barzani’ye devretmeye başladı, Bu bizim terörle mücadele etmemizi çok güçleştiriyor”

Bunun üzerine ben de Orgeneral Başbuğ’a şyle bir soru sormuştum:

“Bir kaç gün önce ABD ile ilişkilerimiz mükemmel, daha doğrusu mükemmeli vurgulayarak mü-kem-mel demiştiniz, Anlaşılan pek de memnun değilsiniz” demiştim,

Başbuğ bana doğru dönmüş ve “Anlayın işte mükemmeli, Konuşturmayın beni” demişti,

Faturanın tamamını Silahlı Kuvvetlere çıkarmaya çalışanların sakladıkları gerçek işte burada başlıyor,

Siyasi fatura burada kesilmeli,

ABD, söylediğinin aksine Türkiye’nin terörle mücadelesine gerekli desteği vermiyor,

Ancak Türkiye buna tepki göstermiyor, gösteremiyor,

Çünkü AKP, uluslararası meşruiyetinin ehliyetini ABD’den alıyor,

Bu desteği kaybetmemek için de, terörle mücadele gibi hayati bir konuda bile ABD ile karşı karşıya gelemiyor, gelmek istemiyor,

Terörle siyasi mücadele yürütülemiyor,

Bunun yanı sıra AKP yerel seçim öncesi bölgedeki oy potansiyelini kaybetmemek için Barzani’ye de tavır alamıyor,

Siyasi destek olmayınca terörle mücadele silahlı kuvvetlere, yani 20’li yaşlardaki gençlerin dağlarda göstereceği beceriye, kahramanlığa kalıyor,

Onlar kendi üstlerine düşeni canlarını vererek yapıyorlar,

Ama diğerleri kendi üstlerine düşeni iktidar kaygısıyla yapmıyorlar,

Sonunda şairin dediği gibi kimi canını veriyor bu vatan için, kimi nutuk atıyor,

Nutukçuların destekçileri ise faturayı canını verenlere kesmeye çalışıyor,

“BBG evi” kavramını terörle mücadele literatürüne sokan Büyükanıt ise şimdi emekli,

Emeklilik hediyesi ultra lüks Audi’sinin televizyonu BBG evini göstermiyor,    

 

 

 


Aklınız neredeydi

Aktütün karakoluna yıllar önce gitmiştim,

Daha önce de basılan karakolun komutanından şehitlerin hikayesini dinlemiş, şehit veren bir karakolun haleti ruhiyesine tanıklık etmiştim,

O gün karakol komutanına sormuştum, “Bu kadar berbat bir yerde karakol olması doğru mu?” diye,

Karakol komutanı da “Ne yazık ki, bu mücadeleyi böyle berbat noktalarda vermek zorundayız,  Çünkü teröristler böyle berbat noktaları kullanıyor”

Aradan yıllar geçti,

O karakol defalarca basıldı,

Ve şimdi taşınması gündeme gelmiş,

Madem taşınabiliyordu niye şimdiye kadar taşınmadı diye sormadan edemiyor insan,

 

 


Pamukoğlu’nun önerisi

Bir süre önce şimdilerde siyasete giren emekli general Osman Pamukoğlu’nu konuk etmiştim,

Yine bir karakol baskını sonrasıydı,

Pamukoğlu şöyle demişti:

“Bu son karakol baskını olmayacak, Bu mücadeleyi sabit karakollarla yürütemezsiniz, Sabit karakol sabit hedeftir, Bu mücadeleyi ancak onların yöntemleriyle kazanabiliriz, Teröristle mücadele edecek birliklerin onlarla aynı koşullarda savaşması gerekir, Teröristler gibi dağlarda dolaşacak, dağlarda yaşayacak, koşulları onlar gibi hissedecek ve teröriste ani baskınlar düzenleyecek, teröristin dağda rahat uyumasını engelleyecek bir mücadele türüne geçmek şart, Dağda yaşayan, dağda savaşan küçük seyyar birlikler kurmak zorundayız”

Pamukoğlu’nun bu fikri askeri açından geçerli midir, gerçekleştirilebilir midir bilmiyorum,

Ancak Pamukoğlu’nun tecrübeleri göz önüne alınırsa, en azından tartışılabilirdir,

 

 


Ölüm hep aynı

Telefonun bile çekmediği uzak diyarlarda tatil yaparken, telefonla konuşabildiğim tek tük anlarda hep konuşabildiğime pişman olduğum haberler aldım,

Yurt dışındayken, Türkiye’nin haberlerini hep en yakın yardımcım Özay Şendir’den alırım,

Aktütün karakoluna yapılan saldırının haberini ondan aldım,

Bir diğer acı haberi vermek ise Murat Bardakçı’ya düştü,

Özay, tatilim zehir olmasın diye söylemekten imtina edince, Esat Edin’in ve çok sevgili çocuklarının ölümünü Murat haber verdi,

İnanamadım,

Hemen hemen altı ay önce Esat’ın eşi, miniklerin annesi Mehpare’yi uzun ve acılı bir hastalığın ardından kaybetmiştik,

Esat acısını içine gömmüş, 4 çocuğuna hem annelik hem babalık yapıyor, bir yandan da işlerindeki sorunlarla boğuşuyordu,

Müthiş vizyonuyla Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir yaşam düzeni kurmuş ama vizyonu ile işadamlığı tam örtüşmediği için batmıştı,

Toparlanmaya çalışıyordu,

Kemerköy’deki dostları ona çok kızıyordu,

Bense savunuyordum, “Size burayı hediye eden adama haksızlık yapıyorsunuz” diye,

Bir yandan hak etmediği eleştirileri, diğer yandan 4 çocuğa hem annelik hem babalık yapmanın zorluklarını göğüslüyordu,

Bayram tatilinde çocuklarını Edremit’e kampa götürdü,

Bu işi Mehpare’nin sağlığında yapmak istemiş ama yapamamışlardı,

Bir anlamda annelerinin vasiyetiydi Edremit kampı,

Gittiler,

Önce kampa, oradan da annelerinin yanına, Çok sevdikleri Mehpare’ye,

Düşündükçe gözyaşlarımı tutamıyorum,

O sel anında yaşadıklarını, nasıl çabaladıklarını, Esat’ın çocuklarını kurtarabilmek için nasıl çaresizlik içinde çırpındığı gözümün önüne geliyor, Gözyaşlarımın ıslaklığı arasında,

Ölüm gerçekten kalleş, her ölüm gerçekten erken,

Bazen bir dağın başında vatan, bazen bir dere yatağında evlat sevgisiyle,

Ama hep kalleş,   

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ekonomideki olumlu gelişmeleri kendimize, olumsuz gelişmeleri dünyaya bağlamadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları