Dişli olayı bunun yanında çerez olmaz

Hürriyet iyi bir gazetecilik yaparak, Almanya’daki Deniz Feneri davasını manşetine taşıyor,

“Hayır hasenat” kisvesi altında yapılan bir büyük üçkağıdı,

Sabah Gazetesinde çalıştığım dönemde bu olayın peşine düşmüştük,

Almanya temsilcimiz Ali Gülen dosyayı takip etmeye başlamıştı,

Kanal 7 bünyesini kullanan, RTÜK Başkanı Zahit Akman’a kadar uzanan bir büyük rezalet söz konusuydu,

Almanya’da Deniz Feneri Derneği aracılığıyla fakir fukaraya yardım için milyonlarca avro toplanıyor ancak bu paralar fakirlere falan gitmiyor, iç ediliyordu,

Alman adaleti olayı ortaya çıkarmış soruşturuyordu,

Biz de takip ediyorduk,

Haber olgunlaşmadan Sabah bizden gitti,

Sonrasında olayı takip eden Ali Gülen Sabah’tan kovuldu yerine Star Gazetesi yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu’nun daha önce boyacılık yapan, sonra Anadolu Ajansı’na giren kardeşi getirildi,

Sabah olayı takip etmedi,

Ama Hürriyet etmiş,

İyi de etmiş,

Türk medyası Şaban Dişli’nin üzerine epey gitti ya, Şaban Dişli’nin yaptığı iddia edilen olay, Deniz Feneri rezaletinin yanında “Çerez” bile olmaz,

Şaban Dişli olayı bireysel bir olaydır,

Deniz Feneri rezaleti ise kurumsal,

Bir büyük organizasyondur,

Dolandırıcılık amaçlı, vatandaşlarımızın hayırseverliğini kullanan bir büyük pislik,

Bu büyük rezalete imza atanlar, o dönem Kanal 7 bünyesinde bulunuyorlardı,

Ve ne yazıktır ki, bugün AKP içinde de Kanal 7 bünyesinden gelme pek çok isim var,

Şimdi merak ettiğim şu, Dişli vakasında Türk siyasi ölçüleri içinde duyarlı davranan AKP acaba Deniz Feneri soygununda aynı duyarlılığı gösterebilecek mi?

Bu soruşturmayı Türkiye’ye taşıyabilecek mi?

Fakir fukara üzerinden vurgun yapanları yargı önüne taşıyabilecek mi?

Üst makamlara taşıdığı, dönemin ilgili isimlerinden hesap sorabilecek mi?

Yoksa “Soygun Almanya’da yapılmış, Bizi ilgilendiren bir şey yok” mu diyecek,

Merakla bekliyorum,

 

 


 

Paşa tribünde değil, makamda belli olur

İki orgeneral Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanınca dönemin Genelkurmay Bakanı Hürgeneral Yaşar Büyükanıt’a sormuştuk, “Şemdinli’deki onbaşılar için “Tanırım iyi çocuklardır” diyen Genelkurmay Başkanı, biri kuvvet diğeri ordu komutanı orgeneralleri tanımıyor mu?” diye,

Tanımıyor olmalı ki, ses seda çıkmamıştı,

İki paşanın hali hatırı dahi sorulmamıştı,

Genelkurmay Başkanlığında görev değişimi oldu ve Türk Silahlı Kuvvetleri, iki generalinin hapiste olduğunu hatırladı,

Cezaevindeki paşalar, geç de olsa “TSK adına” üst düzey bir komutan tarafından ziyaret edildiler, Halleri, hatırları soruldu, varsa ihtiyaçlarının giderilmesi için girişimde bulunuldu,

Yapılan hareket çok şık, çok doğru bir harekettir,

Paşalarla aynı gün “Dama düşen” ATO Başkanı Sinan Aygün’e TOBB Başkanı bir ziyarette bulunurken, iki paşaya kimsenin selam dahi vermemesi çok yadırganmıştı,

Şimdi o ayıptan dönülmüş oldu,

Demek ki, Eruygur ve Tolon paşalara yönelik tavır kurumsal değil, kişiselmiş,

Hilmi Özkök emekli olup, Yaşar Büyükanıt makama oturunca Erman Toroğlu “Kodumu oturtan paşa” diye lanse etmişti Büyükanıt’ı,

Kodu mu oturtan paşanın, oturtan mı, yoksa oturtulan mı olduğunu gayet iyi gördük,

Demek ki, zarfa değil mazrufa bakmak gerekiyormuş,

Demek ki, paşaları tribün performanslarıyla değerlendirmemek gerekiyormuş,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendi başına sürecek merhemi olmayanlardan merhem istemediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları