Keşke “Bu yazı Aydın Doğan’a” deseydi

Ertuğrul Özkök, bugün “Bu yazı medya patronlarına” başlığı ile bir yazı yazmış,

Okumadıysanız ben iki cümlede özetleyeyim,

Özkök diyor ki, “Biz son günlerde Ergenekon’da bir şekilde adı geçen medya patronlarını haber yapmadık, Çünkü inandırıcı bulmadık, Siz de yapmayın”

Yazı değil, aba altından sopa,

Neden?

Çünkü iddianame ve eklerinde adı en çok geçen medya patronu Aydın Doğan,

Aslına bakarsanız, inandırıcı bulunmayan iddiaları haber yapmamak zaten bir gazetecilik ilkesi,

Bunun için ille de medya patronu olmak veya onunla ilişkide olmak gerekmez,

Fakat Özkök bunu sadece medya patronlarına indirgemiş,

Nedense!

Peki Sevgili Ertuğrul Özkök büyüğümüzün aklına bu yeni mi gelmiş?

Ya bugüne kadar oluşturdukları sicil, daha doğrusu Doğan Grubu’nun bu konudaki “Sabıka Kaydı” ne olacak?!

Bu yazıyla hepsinin üzerine sünger mi çekeceğiz,

Doğan Grubu’nun bugüne kadar medya patronlarının veya diğer ticari rakiplerinin itibarlarına zarar vermek  için ortaya attığı “İddialara” ne diyeceğiz?

Bırakın savcılık veya iddianamelerinde yer alan “İnandırıcı olmayan” iddiaları haber yapmayı, Doğan Grubu bugüne kadar kaç ticari rakibi hakkında “Uydurma” haber yaptı,

Hatırlayan var mı?

Ben bile sayısını bilmiyorum,

Doğan medyasının haberleri sonucunda kaç rakibi hakkında müfettiş incelemesi başlatıldı, kaçının işleri bozuldu?

Haber doğruysa, iddialar gerçekse elbette bir medya bunu yapar,

Peki ya kaç yalan haberle hakkında  en küçük bir mahkumiyet kararı olmayan rakip Doğan Medyası tarafından “Kriminal” ilan edildi,

Doğan Grubunun hem basın , hem siyaset üzerinden kurduğu baskıyla hakkında müfettiş incelemesi başlatılan rakiplerden bazıları bu inceleme sonucunda bırakın suçlu bulunmayı, müfettişlerden “Teşekkür” aldı,

Doğan bunları yazdı mı, yoksa attığı çamurun izinden keyif mi aldı?

Ertuğrul Özkök bugünkü yazısına “Bu yazı medya patronlarına” başlığını atacağına, “Bu yazı Aydın Doğan’a, kendi patronuma” başlığını atsaydı çok daha doğru olurdu, 

 

 


Haysiyetsizliğin utancı

Suudi heyet geldi diye Ankara’da Merkez Lokantası’nda alkollü içki servisi yapılmamış,

Yanlış anlamayın sadece Suudi’lere değil, lokantadaki hiç bir müşteriye,

Bir masada Suudiler var diye, bütün lokanta içkisiz hale getirilmiş,

Bana göre artık işin suyu çıktı, (Su başka bir kelimenin yerine kullanılmıştır)

İranlı gelir Atatürk’e tahammülü olmadığı için Ankara’ya gitmez,

Bizim Cumhurbaşkanı kalkar İstanbul’a gelir,

Suudi gelir, Adam için içkili lokanta içkisizleştirilir,

İş mi bu,

Yarın bizden bir heyet Suudi Arabistan’a gitse ve “Biz akşam iki kadeh içeriz” dese Suudiler ülkedeki yasağı kaldırırlar mı?

Bir lokantayı bizim heyet için içkili hale getirirler mi?

Asla,

Peki bizimki neyin nesi!

Bu adamlar daha önce de bu ülkeye gelirlerdi,

İçki içtikleri görmedim ama, bunlar için bir lokantanın içkisiz hale getirildiğini de görmedim,

Bunla pek bayıldıkları  Londra’da lokantaya gitmiyorlar mı?

Ya İranlının durumu?

Yarın bizim Cumhurbaşkanı İran’a gitmeye kalkışsa ve “Kusura bakmayın Tahran’ın havası bende gıcık yapıyor, İsfahan’da buluşalım” dese İranlı İsfahan’a mı gidecek,

Asla,

Bu acayiplik, kimse kusura bakmasın bu onursuzluk bize has,

Bu ülke giderek daha utanç verici bir hal alıyor,

En azından ben utanıyorum,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam olmaktan giderek uzaklaşmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları