Pamuk mu, Ceylan mı!

İşte size iki Türk,

Biri sinemacı, diğeri edebiyatçı,

Nuri Bilge Ceylan ve Orhan Pamuk,

Biri yıllardır bileğinin hakkıyla, söke, söke Avrupa sinemasının zirvesinde oynuyor,

En saygın festivallerde yıldızlaşıyor, övgüler topluyor, ödüller alıyor,

Diğeri ise benim ve yakın çevremdeki hiç kimsenin bitirmeye muvaffak olamadığı  “Bol esinlenmeli” kitaplar yazıyor,

Orhan Pamuk ödül alabilmek, Türkiye’den ve Türklerden pek hoşlanmayan ödül verenlerin gözüne girebilmek için ülkesine sövüyor,

Nuri Bilge Ceylan ise hakkıyla aldığı ödülü elinde tutarken ödülünü ülkesine ithaf ediyor, ödülünü ülkesi adına aldığını söylüyor,

Orhan Pamuk ise ödül töreninde yaptığı konuşmayı bile Amin Malouf’tan esinleniyor,

İkisi de bizim sanatçımız,

İkisiyle de gurur duyuyoruz,

Ama biriyle hem gurur duyuyor, hem seviyoruz, 

 

 


Başkan’la İstanbul turu

Vatan Gazetesi bulduğu veya bulmuş gibi yaptığı her fırsatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a  “Çakmaya” çalışıyor,

Bunu habercilik adına yapsalar gıkım çıkmayacak ama niyet o değil,

Vatan’ın Kadir Topbaş’a sürekli çakmasının ardında “Arazi meselesi” var,

Vatan Gazetesi’nin sahibi ve Aydın Doğan’ın ortağı Zafer Mutlu’nun Kemerburgaz’da kamu arazisi üzerinde bir okulu var,

Mutlu, bir süreden beri bu okulun çevresindeki arazilerin peşinde,

Çünkü Kemerburgaz’da müthiş bir kentleşme var ve arazi fiyatları uçmuş durumda,

Zafer Mutlu da bundan yararlanmak istiyor ve kamuya ait büyük araziyi cebe atma peşinde,

Başlangıçta Eyüp Belediyesi bunu engelliyordu,

Önce Eyüp Belediye Başkanı ile uğraştılar,

Aylarca,

Kendilerinin uğraştığı yetmediği gibi Eyüp Belediye Başkanı aleyhine haberleri başka gazetelere bile servis ettiler,

Sonunda Eyüp Belediye Başkanı pes etti,

Ancak Büyükşehir’i pes ettiremediler,

O nedenle de şimdi Kadir Topbaş’a saldırıp duruyorlar,

Oysa Kadir Topbaş bunları hiç ama hiç haketmiyor,

İstanbul’da çok ama çok iyi işler yapıyor,

Bence başta kaybettiği bir yılı aşkın zamana rağmen İstanbul’a gelmiş en başarılı belediye başkanlarından biri olacak,

Bir süre önce Kadir Topbaş’la beraber bir İstanbul turu yaptık,

Sabah erken saatlerde buluştuk,

Önce onun kullandığı bir otomobille yanımıza kimseyi almadan bir İstanbul turu attık, Alt yapı ve üst yapı projelerini gezdik,

Kentin altını yeni açılan tünellerden geçtik,

Sonra da Avcılar’a gittik,

Otomobili park ettik ve Metrobüs’e bindik,

Yüzlerce vatandaş Kadir Topbaş’a gelip teşekkür ediyordu,

Doğrusu etkilendim,

Metrobüs’le Avcılar’dan Topkapı’ya 20 dakikadan az bir sürede geldik,

“Başkan, siz bunu yapınca ben otomobilimi sattım” diyen vatandaşın ne demek istediğini o zaman daha iyi anladım,

İstanbul’un büyük bölümünü toplu taşıma araçlarıyla gezdik,

Büyük keyif aldığımı söylemem lazım,

Sahillerdeki düzenlemeleri, spor alanlarını dolaştık,

Vatandaşların Başkan Topbaş’a samimi teşekkürlerini, samimi şikayetlerini gözlerimle gördüm,

Bu arada İstanbul’un nasıl bir sorunlar yumağı olduğunu varoş mahallelerinde dolaşırken daha iyi algıladım,

Bir kaç yıl içinde ne çok iş yapıldığını ama yapılacak daha çok iş olduğunu da,

Belediye’nin vatandaşlara da açık olan sosyal tesislerinden birinde yemek yerken Başkan’a “Şunlardan bir kaçını içkili yapsanız, İstanbul’un içki içen vatandaşları da vergi veriyor” dedim,

Başkan güldü, “Haklısınız Bu bizim hatamız olabilir, Belki bunların bir kaç tanesinde alkollü içki de vermemiz gerek,” dedi gülerek,

Ben de güldüm,

“Başkan her şeyi yaparsınız ama galiba bunu yapamazsınız” dedim,

 

 


Dengir Bey’e hatırlatmalar

AKP’nin önemli isimlerinden biri haline gelen Mehmet Mir Dengir Fırat yargıya ve muhaliflere “Milli iradeye ram olun” buyurdu,

Seçtiği kelime ilginçti,

Tabi olun, boyun eğin falan da diyebilirdi,

Nedense o zor anlaşılanı seçti,

Kendi bileceği şey, Karışmayız,

Ancak Mehmet Mir Dengir Fırat “Sonradan edinilmiş AKP Sendromundan” muzdarip olan AKP’liler gibi konuşuyor,

Onlar için milli irade demek AKP demek!

Öyle bir konuşuyorlar, destekçileri öyle bir goygoyluyorlar ki, yüzde 46,6 oyu yüzde 100 oy zannederek kendi iradelerini milli irade yerine koyuyor ve “Ram olmamızı” istiyorlar,

Kardeşler, sizin karşınızda bir yüzde 53,4 var farkında mısınız?!

Üstelik de sizin o meşhur yüzde 46,6’nızın tamamı da sizin “İradenize ram olmuş” değil,

Niye sizin iradenize ram olalım?!

Hele hele yargı, sizin şikayet ettiğiniz yargı milli iradeye ram olmak için orada oturmuyor,

Tam aksine, gerekirse rejimi sizin milli irade dediğiniz ama aslında milli irade olmayan şeye karşı korumak için orada,

Anayasa üzerine yemin edenlerin ve yasalara uymakla yükümlü olanların “Olası sapkınlıklarına” karşı yargı var,

Bu nedenle Türkiye’de Yasama-Yürütme ve Yargı üçlüsü kurulmuş,

Bunlardan biri veya ikisi sapıtırsa diğeri dengeyi korusun diye,

Edilen yeminlere uyulsun diye,

Bu yüzden Mehmet Mir Dengir Fırat Bey, kimse size ram olmak zorunda değil,

Hele hele yargı hiç değil,

Yüzde 99,9 oy alsanız bile,,,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Derinlerdeki güzellikleri keşfetmeye korkmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları