BDDK ve Vakıfbank

Hatırlayacaksınız, bir süre önce Koç Grubu Migros’u satmıştı,

Migros’u, aralarında eski genel müdürünün de bulunduğu bir konsorsiyum almıştı,

Grubun Migros’u satın alması için gerekli kaynak ise üç Türk bankasından oluşan bir konsorsiyum tarafından sağlanmıştı,

1 milyar doların biraz üzerindeki kredi, üç banka tarafından eşit olarak kredilendirilmişti,

Bu bankalardan biri de Vakıfbank’tı,

Bir kamu bankası olan Vakıfbank, bu krediyi verdikten sonra Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu tarafından yakın takibe alındı,

Çünkü bu krediyle birlikte Vakıbank’ın “Sermaye yeterlilik rasyosunda” ciddi bir düşüş meydana gelmiş ve kritik eşiğe yaklaşmıştı,

Bu nedenle BDDK Vakıfbank’ı uyardı, uyarmakla yetinmedi ve yönetimine bir de adamını yerleştirdi,

Migros kredisiyle BDDK’nın hedefi haline gelen Vakıfbank, Migros’un ardından, bir büyük kredi daha verdi,

Çalık grubu, Sabah-ATV’nin parasını öderken Vakıfbank’tan da 375 milyon dolar kredi aldı,

Bu kredinin nasıl, niye, neden verildiğini üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz,

Ancak şimdi önemli olan BDDK’nın ne yapacağı,

Migros kredisiyle sermaye yeterliliğinde sıkıntıya düşen Vakıfbank’ın bir 375 milyon dolar daha kredi kullandırmakla, ne hale geldiğini tahmin etmek için banka bilançosuna bakmaya gerek yok,

BDDK’dan bana ulaşan bilgilere göre, BDDK Vakıfbank’tan yana oldukça dertli,

Bu kredinin ardından Vakıfbank’ın acil önlemler alması gerekiyor,

Alınacak tek bir önlem var,

Sermaye artışı,

Vakıfbank’ın acilen sermayesini arttırması ya da elindeki bir takım gayrimenkulleri, ya da varsa eğer iştiraklerini satarak bu parayı bankaya koyması gerekiyor,

Aksi takdirde başı BDDK ile iyice derde girecek,

Batık bir özel bankanın devlete olan borçlarını tahsil etmek için satılan Sabah ve ATV’nin, bir kamu bankasını zora sokacak bir işleme konu olması hayli ironik,

Ama burası Türkiye,

Burada her şey ironik,

 

 


Rakiplerin bile saygı duyduğu bir şampiyonluk

 

Galiba sezonun 2, haftasıydı, "Bu yıl şampiyonun adı belli, Galatasaray" diye yazmıştım,

Linderoth iyi bir ön libero çıkmış, Lincoln döktürüyor, Ayhan ise futbol hayatının en güzel günlerini yaşıyordu,

Galatasaray, ligin başında olmamıza rağmen, çok oturmuş, iyi futbol oynayan bir takım görüntüsü çiziyordu,

Takım seyircisiz oynamasına rağmen sahasında puan kaybetmiyordu,

Gerçekten de, işler bir yere kadar çok iyi gitti,

O bir yerin adı Beşiktaş maçıydı,

Kalli, Beşiktaş maçı öncesi Hakan Şükür ve Lincoln’e ceza verip kadro dışı bıraktıktan sonra takımın "Ayarı" bozuldu,

Sezon başının müthiş futbol oynayan takımı gitti, yerine sıradan bir takım geldi,

Bu arada Ayhan ve Linderoth sakatlandı, Lincoln ise her nedense futboldan koptu,

Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye oranla kadrosu çok daha dar olan Galatasaray iyiden iyiye sıkıntıya girdi,

Yeni yabancılardan sadece Nonda sahadaydı,

Afrika Kupası, Song’u da takımdan koparmıştı,

Şampiyonluk umutları azalıyordu, Zaten benim gibi bir iki "Fazla Galatasaraylı" dışında şampiyonluğa pek inanan da kalmamıştı, ki benim gibiler bile kuşkuluydu, 

Yönetim zafiyeti vardı, teknik direktör zafiyeti vardı, kadro zafiyeti vardı,

Fakat yerli oyunculardan kurulu gencecik takım, birbirine ısınmaya başlamıştı,

Çok koşan, kazanmak isteyen dinamik bir takım vardı,

Arda Türk futbolunun en parlak yıldızı olmuştu,

Barış makine gibi oynuyordu,

Hakan Balta Galatasaray’ın yıllardır süren sıkıntısına ilaç gibi gelmişti, Volkan da çok yönlü futboluyla Balta’yı aratmıyordu,

Takımın tek eksiği lider futbolcuydu,

Onu da yavaş yavaş Arda yüklenmeye başlamıştı,

Fakat yine de bir huzursuzluk vardı,

Yönetimde çatlaklar oluşmuştu,

Başkan ile futbol şubesi, futbol şubesi ile yönetimdeki diğer isimler anlaşmazlık yaşıyordu,

Bu durum teknik direktörü de etkiliyordu,

Bu ortamda bir de Galatasaray’ın seçimleri vardı,

Seçimlerde Başkan Canaydın çekildi,

Seçimi Polat kazandı,

Polat’ın ilk icraatı Kalli ve yardımcısını yollamak oldu,

Bütün sorunların üzerine bir de hocasızlık geldi,

Nur yüzlü, pırıl pırıl bir adam, bir kondisyoner Cevat Hoca takımın sorumluluğunu aldı,

Herkesin "Şampiyonluk gitti" dediği bir ortamda, iki yıl önce olan ve yine Fenerbahçe’yi şampiyonluktan eden faktörler devreye girdi,

O faktörlerin adı Hasan şaş ve Hakan Şükür’dü,

İki yıl önce de işler sarpa sardığında bu iki futbolcu başarısızlığı kabullenmemiş, başarısızlığa isyan bayrağı açmış ve takımın ve hatta kulübün liderliğini ele alıp müthiş bir hava yaratarak mucizevi bir şampiyonluk kazanılmasına neden olmuşlardı,

Bu ikili bir kez daha mucizeyi başarmak için harekete geçtiler,

Hocasız Galatasaray, sezonun en yüksek başarı grafiğini yakaladı,

Bu arada Ayhan da sezon başındaki formunu yakaladı, Servet olmayan kabiliyetinin yerine, çokça olan yüreğini koydu, Arda tam bir yıldız oldu, Ümit karan her zamanki formunu korudu,

Nonda zor anlarda ortaya çıktı, Mehmet Topal, Türkiye’nin en verimli orta saha oyuncusu haline geldi,

Peş peşe 6 maç kazanarak, uzun bir aradan sonra Fenerbahçe’yi de yenerek benim sezon başında ilan ettiğim şampiyonluğu getirdiler,

Tertemiz, pırıl pırıl; rakiplerinin ve hatta şampiyonluğu elinden aldıkları Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin bile saygısını kazanarak müthiş bir şampiyonluk elde ettiler,

Bu şampiyonlukta her maç oynayanın da bir maç oynayanını da büyük katkısı var,

Çünkü herkes üzerine düşeni yaptı,

Zaten takım olmak da böyle bir şey,

Ancak unutulmaması gereken bir şey var,

Galatasaray Futbol takımı şampiyon oldu,

Galatasaray Kulübü değil,

Parasız, hocasız şampiyon olmak bir takım için başarı ancak bir kulüp için başarısızlık, hatta utançtır,

Bu şampiyonluk yanlışların, eksiklerin üzerini örtmemelidir,

Çekirge ikinci kez zıplamış olabilir,

Ama çekirgelerin zıplama sayıları da, ömürleri de azdır,

 

 


Taraflı olmak

Cuma günkü yazımdan sonra Fenerbahçeli okurlarımızın bazılarından ağır hakaretler ve küfürler geldi, Beni Galatasaraylı olmakla suçladılar, Evet öyleyim, Ne yapayım, Galatasaraylıyım, Kimsenin hakkının yenmesini istemediğim gibi takımımım hakkının yenmesini de istemiyorum, Bunun içinde maçtan önce hakemle ilgili bir uyarı yapıyorum, Tarafsız olmamakla suçlanıyorum, Ben hiç bir zaman tarafsızım demedim ki! Tam aksine, her konuda tarafım, Siyasette de, sporda da, Ayrıca söyler misiniz, hanginiz tarafsızsınız? Dürüst olmak, ahlaklı olmak, namuslu olmak taraflı olmaya engel mi! Ya da taraflı olmak, dürüst olmaya, ahlaklı olmaya, namuslu olmaya engel mi?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Objektif olmanın temel koşulunun objektifi nereye koyduğunuzu söylemek olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları