Gazete

Ciner Grubununun çıkaracağı gazeteyle ilgili, özelikle internet sitelerinde her gün bir takım rivayetler, öngörüler çıkıyor,

Bunlardan etkilenen okurlarımız, meslektaşlarımız sürekli soruyor, “Gazete ne oluyor” diye,

O kadar çok soruluyor, o kadar çok konuşuluyor ki, bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim,

Ciner Grubu, yargı kararlarına ve yargının “İade edin” emrine rağmen Sabah Gazetesi’nin geri verilmeyeceğinin ortaya çıkmasından itibaren yeni bir gazete için kolları sıvadı,

Önce nasıl bir gazete yapmak istediğimizi konuşup tartıştık,

İçeriği, mizanpajı, yayın anlayışı,

Bunları belirledikten sonra nasıl bir alt yapı kuracağımızı planladık,

Çünkü bana göre bir gazetenin büyük ve etkili olabilmesi için öncelikle kusursuz bir alt yapıya sahip olması lazımdı,

Bu yeter şart değil ama gerek şarttı,

Kendi gazetemizi bazılarını yaptığı gibi başka matbaalarda basmak özgürlüğümüzü ve kalitemizi kısıtlardı, Belki daha erken bir gazete çıkarırdık ama iyi bir gazete çıkaramazdık,

Uzun ama doğru yolu tercih ettik,

Dünyanın en büyük gazete altyapısı danışmanlık şirketleriyle yaz ayları boyunca toplantılar yaptık,

Bir konsept oluşturduk,

Ardından Türkiye’de matbaa teknolojilerini en bilen isim olan Ercüment Gündem’le danışmanlık konusunda anlaştık,

Gündem Sabah’ın alt yapısını kurmuş, bu alt yapı daha sonra Türkiye’de ve dünyada pek çok gazeteye örnek oluşturmuştu, Ancak ilkeli bir adam olan Gündem, Dinç Bilgin’le anlaşamayınca daha batmadan önce Sabah’tan ayrılmıştı,

Ardından Sabah ve Hürriyet’in alt yapılarının başında uzun süre görev yapmış İlhan Türkeli matbaalarımızı kurmak için bize katıldı,

Kafamızdaki gazeteyi basacak matbaa makinalarını belirlemek için dünyanın en saygın matbaa üreticileri ile günler geceler süren toplantılar yaptık,

Avrupa ve Amerika’daki onlarca matbaayı gezdik,, Yeni teknolojileri gördük,

Sonunda seçimimizi yaptık,

En kaliteli baskı makinalarını üreten bir Alman firması ile 5 baskı makinası için anlaşma imzaladık,

Bu muhteşem makinalar bize dergi kalitesinde gazete basma imkanı sağlayacak, Baskı teknolojilerimiz gerek okurlar, gerekse reklamverenler için müthiş sürprizler içeriyor, Ellerinizi boyamayacak, mürekkep kokmayacak, çamur hissi vermeyecek bir gazeteyi elinize ulaştıracağız, Yayına başladığımız zaman her gün bir derginin baskı kalitesinde gazete elinizde olacak,

Ankara, Adana, İzmir ve İstanbul’da matbaa arazileri satın aldık, Buralardaki inşaatlarımız büyük bir hızla yürüyor ve tamamlanmak üzere,

Tabii bunlar işin alt yapı kısmı,

Asıl yoğunlaştığımız konu ise içerik,

Gazetenin çizgisi belli,

Liberal, özgürlükçü, aydınlık bir çizgimiz olacak,

Ama bunu yaparken bazıları gibi devlet düşmanlığı yapmayacak,

Atatürk’ün ilkelerine herkesten daha sıkı bağlı, demokrasiye, Türkiye’nin Batılı değerlerine inanmış, Türkiye’nin 200 yılık Avrupa ile yakınlaşma projesine destek veren, bilgiyi öne çıkaran bir gazete hazırlıyoruz,

Hazırlamakta olduğumuz gazeteyle ilgili sürekli dedikodular çıkıyor,

“Şunu aldılar, bunu aldılar” diye,

Bunların tamamı gerçek dışı,

Bırakın birileriyle anlaşmayı, şu anda bir gazetede çalışan hiç bir yazar veya yöneciyle görüşmedik bile,

Bunlar kendi gazetelerindeki konumlarını güçlendirmek için böyle dedikodular yayıyor olabilirler,

Bizim bunlarla ilgimiz yok,

Ben şu anda gazetenin muhabir kadrosunu oluşturmaya çalışıyorum,

Doğrudur görüştüğüm gazeteciler var ama bunlar ne yazar, ne yönetici, Hepsi muhabir,

Çünkü ben bir gazetenin ana omurgasını muhabirlerin oluşturduğunu düşünüyorum,

Elbette ki, çeşitli gazetelerde yazı işleri veya yönetici kadroda bizimle çalışmak isteyen, eşyanın tabiatı gereği bizimle birlikte olacak dostlarımız var ama onlarla bile henüz oturup konuşmadık,

Açıkça söylemek gerekirse şu anda gazetenin sadece üç yazarı kesinlikle belli,

Murat Bardakçı, ben ve Özay Şendir,

Başkaları da olacak elbette ama şu an için kesin olanlar bunlar,

Ve en önemli soru,

Gazete ne zaman çıkacak?

Ancak şunu söyleyebilirim,

Alt yapımız hazır olunca,

Türkiye’de  ilk kez böyle bir gazete hazırlanıyor,

Şimdiye kadar önce gazete çıkar, tutarsa yavaş yavaş yatırım yaparak alt yapı oluştururdu,

Bu kez tam tersi oluyor,

Müthiş bir alt yapı oluşturuluyor ve ardından gazete çıkacak,

Heyecanla bu alt yapının oluşumunu yapıyoruz,

Türkiye’nin iyi gazetecileri için bir yuva yapıyoruz, 

 

 

 

 


Taraf olmak

Ahmet Altan ve arkadaşları, “İlkeli” ve “Farklı” bir gazete yapmak için Taraf’ı çıkardılar,

Türk basının içinde bulunduğu yanlışlar, bu gazetede olmayacaktı,

Bu konudaki fikirlerimi yazmayı düşünmüyorum ama somut bir olayı aktararak Taraf’ın taraflığı hakkında fikir sahibi, ilkeliliği hakkında bilgi sahibi olmanızı istiyorum,

Taraf gazetesinin televizyon eleştirileri yapılan sayfasında bir kaç defadır Kanal 1’de yayından kaldırılan bir programla ilgili olarak yazılar çıkıyor,

Kanal 1’i eleştiren yazıların meali şu:

“Bu kadar kaliteli, farklı bir spor programı yayından kaldırılır mı? Kanal 1 yönetimi böyle bir şeyi nasıl yapar? Bu yapılan bu programın tiryaki izleyicilerine haksızlık değil mi?”

Bahsettikleri program Ters Köşe,

Kanal 1’de bir kaç hafta önce başlayan ve 3 hafta yayınlandıktan sonra yayından kaldırılan bir spor programı,

Program yayınlandığı üç hafta boyunca rating sıralamalarında hiç bir varlık gösteremeyince kanal yönetiminin ortak kararıyla yayından kaldırıldı,

Farklı bir spor programı olabilir mi mantığıyla genel müdür Faruk Bayhan tarafından başlatılmış bir programdı,

Kadınlar farklı bir bakış açısıyla futbol konuşacaklardı,

Ancak kadınların futbol konuşması ne kadınların ne de erkeklerin ilgisini çekince program yayından kaldırıldı,

Programı üç kadın sunuyordu, Deniz Akkaya, Çağla Kubat ve Sanem Altan,

Sonuncu isim dikkatinizi çekmiştir muhakkak,

Sanem Altan, yani Taraf’ın patronu Ahmet Altan’ın kızı,

Türk televizyonlarında her hafta onlarca dizi, program yayından kalkıyor,

Taraf bunların hiç birine bir şey demiyor,

Ama patronun kızının programı yayından kalkınca “Ayıp” oluyor,

Alın size Taraf ilkesi,

Taraf olmak dedikleri bu olsa gerek,

 

 


Gözlemcilerin başına ben geçsem Fenerbahçeliler ne düşünür?

PFDK Galatasaray’a bir maç seyircisiz oynama cezası verdi,

Türkiye’de böyle bir ceza ilk kez veriliyor,

Galatasaray’ın rakip sahada oynadığı bir maçta yapılan kötü tezahürat  ve ardından kendi sahasındaki bir kötü tezahürat biraraya getirildi ve bu ceza verildi,

Cezaya karşı değilim,

Ama eşitsizliğe, adaletsizliğe  karşıyım,

Rakip sahada yaşanan olaylar, bir takımın hanesine yazılabiliyorsa, geçen seneye dönmek isterim,

Geçen yıl futbol aynı kurallarla oynanırken Bursaspor-Fenerbahçe maçında olaylar çıktı,

 Daha doğrusu Bursa’da Fenerbahçelilerin oturduğu tribünde olaylar çıktı,

Bıçaklar konuştu, 10 kişi yaralanarak hastaneye kaldırıldı,

Bir taraftarın üzerinde ruhsatsız tabanca bulundu,

500’e yakın koltuk kırıldı, bir kısmı sahaya atıldı,

Yapılan kötü tezahüratlar bu olayların arasında  gündeme bile gelmedi,

Peki bu maçla ilgili Fenerbahçe’ye bir ceza verildi mi?

Asla,

Hatta o dönemde Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören çılgına döndü, Ama sonuç değişmedi,

Peki şimdi Galatasaray’a nasıl veza veriliyor,

Bilmiyorum,

Bildiğim bir şey varsa, bu cezaların verimesini sağlayan gözlemcilerin başında Sevgili arkadaşım Kemal Dinçer var,

Kemal, çok sevdiğim bir arkadaşım,

Ben ne kadar Galatasaraylıysam, o benim Galatasaraylılığımın iki misli Fenerbahçeli,

Evlerimiz bile karşı karşıya,

Evinin iki penceresinden 365 gün boyunca Fenerbahçe bayrakları sallanır,

Fenebahçeliler “Ne alakası var” diyebilir,

Belki de haklıdırlar,

Bilemem,

Ama şunu sorarım,

TFF beni Gözlemcilerin tepesine oturtsa Fenerbahçeliler ne düşünür, ne hisseder,

Hele böyle bir ceza gözlemci raporuyla verildikten sonra, 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çok küfür eden çok küfür yemeye de hazır olduğu zaman

Erişilebilirlik Araçları