Sorunun kaynağı sorun çözücü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül nasıl da ince ince siyasete giriyor, nasıl da mesajlar veriyor,

Ülke gergin,

Her kafadan bir ses çıkıyor,

Mecliste herkes birbirine girmiş,

Salim düşünen yok,

Memlekete ne olacağını değil, siyasi rakibe nasıl geçireceğini düşünüyor herkes,

Başbakan Erdoğan "Öfke belagatinin esiri" olmuş,

Baykal yakaladığını ipi çekiyor,

Bahçeli AKP’ye taşı verip kuyuya attırmış, Çıkaramamasını keyifle izliyor,

Millet hepsine lanet okumak üzere,

Devreye "Salim" bir ses giriyor,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,

Herkesin uzlaşmadan söz ettiği ama kimsenin uzlaşma adımını atmadığı bir ülkede "Uzlaştırıcı" olmak için devreye giriyor,

Halka, topluma, seçmene mesaj veriliyor,

"Bakın ben ne kadar sağduyuluyum, Hepsi birbirine girmişken ben devreye girdim"

Doğru mu?

Elhak doğru,

Gül sorunu çözmek için devrede,

Peki bugün yaşanan gerilimin nedeni ne, başlangıcı nerede?

Onu kimse hatırlamıyor, hatırlatmıyor,

22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra Başbakan Erdoğan seçim öncesi ve gecesi verdiği mesajlar doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşma aramak için elinde listeyle muhalefetle görüşmeye hazırlanırken ani bir biçimde Cumhurbaşkanlığı adaylığının sürdüğünü açıklayarak gerilimin ilk tohumlarını atan bugünün "Uzlaştırıcı aklıselimi" Abdullah Gül değil mi?

Hadi bunu bir kalem geçelim,

Cumhurbaşkanlığı zaten onun hakkıydı, Anayasa Mahkemesi’nin saçma

367 kararı olmasaydı zaten o Cumhurbaşkanı olacaktı diyelim,

Ya son gerilim kimin eseri? Türban gerilimi kimin eseri?

Hatırlayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hiç bir yöneticilik vasfı ve kariyeri olmayan, Malezya’dan profesör Yusuf Ziya Özcan’ı YÖK başkanı olarak atamadı mı?

Gül’ün şapkadan çıkararak atadığı YÖK Başkanı’nın ilk demeci "Türbanlı kızlarımızın üniversite çilesini sona erdireceğim" değil miydi?

YÖK Başkanı bu demeci Cumhurbaşkanından icazet alarak verdiğini söylemedi mi?

Bu demeç sonrası YÖK Başkanı’nı "Aman hocam ipimizi çekerler" diye uyaran Başbakan Erdoğan olmadı mı?

Bugün yaşadığımız gerilimlerin temelinde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmadan önce ve olduktan sonra koyduğu iki dinamit yok mu?

O Abdullah Gül şimdi uzlaştırıcı adam olarak devreye giriyor,

Onun koyduğu dinamitlerle ortaya çıkan toz dumanda herkes kirlenirken Abdullah Bey tertemiz,

Geleceğin siyasetçisi,

İlk seçilmiş Cumhurbaşkanı da olur bu gidişle,

Helal olsun,

 

 


Önemsenmek uğruna

Emre Aköz  son günlerin en çok eleştirilen gazetecisi,

Yazdıklarını bakınca eleştirilerde haklılık payı var,

Kendine saygısı olan bir adamın yazmayacağı şeyleri yazıyor, olmayacağı kadar taraf oluyor,

Müthiş bir aidiyet duygusu içinde militanlaşıyor,

Peki Emre Aköz niye böyle!

Yazacaklarım sadece Emre Aköz’ün değil bazı başka isimlerin de niye böyle olduğunun yanıtı olacak belki de,

Emre Aköz sosyoloji okumuş, kültürel birikimi güçlü bir gazeteci, dergiciydi,

Gezip tozmayı seven, yiyip içen muhafazakarlığın yanına uğramadığı bir adamdı,

Yıllarca gazetecilik yaptı,

Ama bir türlü beklediği çizgiyi yakalayamadı,

Çok okunmadı, çok beğenilmedi, İstediği konumlara gelemedi,

Kıyıda köşede kaldı,

O ise daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor, değerinin anlaşılmadığına inanıyordu,

Bir kaç yıl önce Sabah Fethullah Gülen cemaati ile ilgili bir yazı dizisi hazırlayacaktı,

Bu iş Emre Aköz’e verildi,

O zaman Sabah’ta değildi, bildiğim kadarıyla Emre buna itiraz etti,

"Ben bunları tanımam, bilmem sevmem, yapmayayım bunu" demiş,

Ancak ısrar edilince kabul etti ve diziyi hazırladı,

Emre’nin dönüşümü ondan sonra başladı, Dizinin yayınlanmasından sonra cemaat onu bağrına bastı, Toplantılarına çağırdılar, yurt dışındaki gezilerine götürdüler, konuşmalar yaptırdılar, 

Emre’yi önemsediler,

Emre çok hak ettiğini düşündüğü ilgiyi ve itibarı orada gördü ve buldu,

Ve ardından Emre’nin dönüşümü başladı,

Gördüğü itibarın karşılığını veriyor, karşılığında daha fazla itibar görüyordu,

Kendini bu kısır dönüye kaptırıp gitti,

Emre’yi düşüncelerinden ötürü eleştirecek halim yok,

Bu köşeye bile konu olmayı başardığına göre tutturduğu çizgiyi kendi açısından başarı olarak bile görebilir,

Ona da itirazım yok,

Ama terbiye sınırlarını aşmasına, yakınlığın ölçüsünü kaçırmasına gazeteci olarak itirazım var,

 

 


Gazete

Değerli okurlar, Ciner Medya’nın çıkarmayı düşündüğü gazeteyle ilgili her gün onlarca mail atıp sorular soruyorsunuz,

Konu ilginç olmalı ki, bununla ilgili ortalıkta yüzlerce dedikodu, onlarca isim dolaşıyor,

Bu sorularla ve dedikodularla ilgili yarın sizleri aydınlatacak bir takım bilgiler vereceğim,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Önemli olanın başkasının bize değil, bizim kendimize biçtiğimiz değer olduğunu anladığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları