Ne demek biz siz

Başbakan Erdoğan’ın Başbakanlık koltuğuna oturduğu ilk günleri hatırlıyorum,

Milli Görüş gömleğini sıyırmış, toplumun her kesimini kucaklayan, ayrımcılıktan uzak bir Başbakan görüntüsü veriyordu,

Başbakanlığı’nın son 1 yılında bunu bir tarafa bırakmaya başladı,

Ayrımcılığa soyundu,

Toplumu, bürokrasiyi, hatta partisindeki isimleri bile “Bizden olan bizden olmayan” diye ikiye ayırmaya başladı,

Benim için en önemli gösterge Merkez Bankası Başkanı atamasıydı,

Bu göreve “Uygun” bulunanların hepsi aynı Dünya görüşünden, eşleri türbanlı veya başörtülü isimlerdi,

Elbette bazı adayların eşleri örtülü olabilirdi ama hepsinin eşinin başının örtülü olması bir ayrımcılığın göstergesiydi,

AK Parti Hükümeti, topluma nasıl baktığını ilk kez bu denli somut bir biçimde ortaya koyuyordu,

Kendimi aldatılmış hissettim, Kırıldım,

22 Temmuz seçimlerinin gecesinde, önemli bir seçim zaferi elde eden Başbakan Erdoğan AKP Genel Merkezi’nin balkonundan halka seslenirken içimde yeniden umutlar yeşerdi,

Tayyip Bey halkı yeniden kucaklayacak, ayrımcılığı bir kenara bırakacakmış gibi mesajlar veriyordu,

Ülke adına sevindim,

Ama öyle değilmiş,

Başbakan Erdoğan’ın son konuşmalarının tamamında ülkede iki ayrı halk, İki ayrı grup varmış gibi bir hava var,

“Biz size karışıyor muyuz?”, “Bizim yaşam biçimimize müdahale edemezsiniz?”

“Biz” ne demek anlamıyorum,

“Siz” kim oluyor onu da anlamıyorum,

Tayyip Bey sizin “Biz’iniz” bizi de kapsıyor mu bilemiyorum,

Ama siz bizim de Başbakanımızsınız,

Bu ülkede yaşayan 77 milyon vatandaşınızın Başbakanısınız,

Sizin gibi düşünenlerinden de, sizin gibi yaşayanların da, sizin gibi düşünmeyenlerin de, sizin gibi yaşamayanların da,

Hepimizin,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Benim Cumhurbaşkanım değil” diyenlere kızdınız,

Peki siz nasıl aynı şeyi yaparsınız,

 

 

 


90 milyar dolar istemişiz

Teke Tek’e konuk olan eski Washington Büyükelçimiz Faruk Loğoğlu tarihi bir bilgi aktardı,

Hatırlayacaksınız ABD’nin Irak’ı işgali öncesi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan ABD’ye gitmiş ve ABD Savunma Bakanı ve Başkan Yardımcıları ile görüşerek Türkiye’nin taleplerini iletmişlerdi,

Ben de o dönemde ABD kaynaklarından aldığım bir bilgiyi yazmıştım,

Edindiğim bilgiye göre Türkiye Amerika Birleşik Devletleri’nden 90 milyar dolar hibe istemişti,

ABD tarafı da bu talebi “Non-starter” olarak görmüş, yani “Buradan pazarlığa bile başlayamayız” diyerek görüşmeleri kesmişti,

Benim bu haberim o zaman hükümet tarafından yalanlanmış ve böyle bir talep olmadığı söylenmişti,

Dün Teke Tek’e katılan Loğoğlu’na o görüşmeyi sordum,

Çünkü Büyükelçi sıfatıyla o da o görüşmelerde yer almıştı,

Loğoğlu  ilk kez bu bilgiyi teyit etti ve “Evet Türkiye’nin talebi buydu” dedi,

Amerika’nın önerisini ise “Bizim talebimizin 10’da biri kadar diyebilirim” diye aktardı,

Türkiye’nin bu talebi karşılanmayınca Türkiye 1 Mart Tezkeresi’ni geçirmemiş ve ABD Irak’a kuzeyden girememişti,

Loğoğlu’na göre eğer tezkere geçseydi ABD Irak’ta çok daha başarılı olur ve çok daha az sorun yaşandı,

Bunun üzerine ben de Loğoğlu’na şunu sordum,

“Peki ABD o 90 milyar doları verip kuzeyden girseydi Irak faturasından elde edeceği kar 90 milyar dolardan daha fazla olmaz mıydı”

Loğoğlu açık konuştu: “Öyle görünüyor ki, eğer o zaman 90 milyar doları verip kuzeyden girselerdi 90 milyar dolardan çok daha fazla avantajları olurdu”

İşin ticari yönü buydu ama galiba en güzelini yanımda oturan emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız söyledi,

“Fatih Bey TBMM’nin alacağı bir karar 90 milyar dolara satılır mı?”

Paşa’nın sorusu doğru doğru olmasına ama bazen o kararlar vekil maaşlarına 1500 ytl için satılmıyor mu?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yapmam dediğimiz şeyleri para için değil de sevgi için yapmanın affedilir bir durum olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları