Avrupa mı Afrika mı?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Afrika gezisini erteledi,

AK Parti’de her nedense bir Afrika merakı var,

Başbakan Erdoğan da sık sık gidiyor,

Hiç unutmuyorum,

Birlikte Adis Ababa ve Johannesburg’a gitmiştik,

Tam da o günlerde Londra’da Irak’a çözüm için Ortadoğu konferansı vardı ve bölge ülkelerinden  bir tek Türkiye davetli değildi,

Bildiğimiz, daha doğrusu bize söylendiği kadarıyla Türkiye Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor,

Ama her nedense Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız hiç Avrupa’ya gitmiyor,

Ya Amerika’dalar, ya Avustralya’da, ya da Afrika,

Sanırsın ki, Afrika Birliği’ne girmeye çalışıyoruz Avrupa’ya değil,

Almanya’daki kundaklamalar olmasa Başbakan Avrupa’ya neredeyse hiç gitmiyor,

Böyle bir durumda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmeye çalıştığına siz hala inanıyor musunuz? 

 

 

 


Anayasa değişikliği ÖSS’yi de kaldırır

Liberal entellektüel diye bir tanım var,

Her nedense, bir grup adama ve kadına “liberal entellektüel” diyoruz,

nereleri liberal nereleri entellektüel anlamakta zorlanıyorum,

Düşünce özgürlüğünü savunup kendileri gibi düşünmeyenlere, kendi anladıkları sistemler dışındaki sistemleri önerenlere her türlü hakareti eden bu zevata nasıl liberal diyorlar!

Hele hele entellektüelliklerini hiç anlamıyorum,

Entellektüel dediğin bilir, bildiklerini değerlendirir ve en azından kendi içinde tutarlı analizler yapar,

Bizimkilerin çoğunda bu özellik de yok,

Kitaplardan satır araklayıp yazılarına koydukları için mi entelektüel sınıfına giriyorlar acaba!

Bunlardan son dönemde öne çıkanı Emre Aköz kardeşim,

Severim,

Ama anlayamıyorum,

Kendi içindeki bir kısır döngüye kapıldı gidiyor,

Gittikçe saçmalıyor,

Dün türbanla ilgili bir yazı yazmış yine,

Rektörleri kaos yaratmakla suçluyor,

Ve Anayasa değişikliğinin üniversitelerde türbana izin verdiğini söylüyor,

Yapılan Anayasa değişikliklerine dayanarak,

Emre şöyle yazmış:

“Kanun önünde eşitliği konu edinen 10, maddede deniyor ki:

‘Devlet organları ve idari makamlar bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadır’

Peki ya Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevini konu edinen 42, maddesinde ne deniyor? Okuyalım: ‘Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkından mahrum edilemez, Bu hakkın kullanım sınırları kanunla belirlenir”

Emre Aköz bunların altına da Y,Ö,K’ün ek17, maddesini yazmış, O da şöyle diyor: “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yüksek öğrenim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir”

Ve Emre diyor ki, “Bu yasalara göre üniversitelere her kıyafetle girilebilir”

Peki o zaman Emre’ye sormak lazım,

“Peki Emre, Yüksek Öğretim Kanunu’nun 17, maddesi değişmediğine göre Anayasa değişikliği yapmaya gerek yokmuş ki! Bu kanunla zaten türbanlılar üniversiteye giriyormuş,

Ama iş öyle değil,

İşin aslına inmek için Anayasa Mahkemesi kararına bakmak lazım,

Anayasa Mahkemesi YÖK’ün 16, maddesini iptal etmişti,

16, madde Emre’nin dediği gibi üniversiteye türbanla girmeye izin veriyordu,

Ancak Anayasa mahkemesi bunu iptal etti ve yerine 17, madde geldi,

17, madde yasakladığı için üniversiteye türban giremiyor,

17, madde orada durduğu sürece de girememeye devam eder,

Çünkü Emre’nin de yazdığı gibi Anayasa’nın 42, maddesi yüksek öğrenim hakkının kullanımının sınırlarının kanunla belirleneceğini belirtiyor,

YÖK 17 de bir kanun maddesi,

Yok eğer Emre’nin iddia ettiği gibi Anayasa kanunlardan ve yönetmeliklerden üstün olup onları yok hükmüne getiriyorsa,

O zaman yarın ben de canımın çektiği bir üniversitenin canımın çektiği bir bölümüne gidip kaydımı yaptırabilirim,

ÖSS sınavı da bir tür yüksek öğrenimi engelleme değil mi?

Anayasa’ya göre geçersiz,

 

 


Babasının oğlu

TMSF Cavit Çağlar’ın üzerine gitmeye başlayınca okurlardan teşekkürler geldi,

“Sen yazmasaydın bu işler olmayacaktı” diye,

Öyle bile olsa bu kararlılığı gösterenlere de teşekkür etmek lazım,

Tabii yapılan yeterli değil,

Çünkü Çağlar familyası hala özel uçaklar, lüks otomobiller, Çırağan’da düğünlerle yaşayıp gidiyor,

Ne de olsa arsızlıkta sınır yok,

Fakat Çağlar Ailesinin “Garip işlerini” yakından takip ettiğini zannettiğim bir okurumdan ilginç uyarılar geldi,

Okurum şöyle diyor:

“Cavit Çağlar TMSF’ye ödemelerini yapmıyor, Çünkü devletin tekstil fabrikalarına el koymasını istiyor, Şirketleri zor durumda, Fabrikalarında çalışan işçilerin yüzlerce trilyon tutan kıdem tazminatlarını, SSK ve diğer borçlarını kamunun üzerine yıkmak istiyor, Haftanın üç günü Paper Moon’da, yurt dışında kumarhanelere gidiyor, Yazlığına helikopteriyle gidip gelmeyi sürdürüyor,

Geçenlerde Başbakan’a gidip medya şirketleri hariç tüm malvarlığına el konulmasını bizzat talep etti,

devlet akıllı davranmalı, Fabrikalar başa olacak şekilde devlete geçmemeli, İşçilerin çağlar7ın kapısına dayanıp alacaklarını istemesi sağlanmalı ki, o da İnterbank döneminde buharlaşan paralarını ortaya çıkarıp ödeme yapmak zorunda kalsın,

Kimbilir belki de işçiler oğlu Mustafa’nın Çırağan’daki düğününü basarlar,

TMSF’nin operasyon yaptığı günün akşamı Cavit Bey ve dostları yine çok lüks bir lokantada keyifteydi, Yani durumdan bir şikayeti yok”

Cavit Çağlar’ın Süleyman Demirel’le başlayan uzun yolculuğunu şöyle bir gözden geçirince olan bitende hiç de şaşıracak bir şey görmüyorum sevgili okurlar, 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Akla esaretin özgürlük olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları